1 hafta koskoca bir haftadır. Ne notlar, ne ipuçları nede o çocuk ve kızlardan iz yoktu. İşler sandığımızdan da tuhaf bir hal almaya başlamıştı. En son okulun bahçesinde yeni öğrendiğimiz piyonu söylemiştim ve işler ondan sonra çıkmaz bir sokağa girmişti.
Eren denen çocuğu kim olduğunu, nerde yaşadığını müdürün odasına sızarak öğrenmiştik. Ama şansızlığımızdan mı yoksa bahtımız mı çocuk şehir dışındaydı. Hepimiz Lara'nın kaybolduğu gece gittiğini düşünmüştük ama işler öyle gerçekleşmedi. Çocuk parti günü bile şehirde değildi. Yani bizim küçük korkak Nihancık yalan söylemişti. Polisler onu sorguya çekmemişti çünkü kız bu olayı polislere anlatmamıştı.
Çiçekle onu tekrar köşeye sıkıştırıp konuşturacaktık ama kızı sıkıştırdığım günden sonra okula bile uğramaz oldu. Çiçek ve Tamer onu sınıfta görmemeye, okulda adının geçmemeye başladığı zaman şüphelenmeye başladık. Okulun sahibi olmam ilk kez işe yaramıştı. Müdürün belgelerine eriştiğim an kızın 2 haftalık raporuna ulaşmıştım. Yani her şey başladığımız noktaya bizi geri getirmişti.
Eren adında çocuk, Nihan adında kızın arkadaşı, eski bir anahtar ve küçük notlar...
Motorun anahtarlarını alarak evden çıkmıştım. Çantamı yerine koyduktan sonra telefonumu cebimden çıkartıp Çiçeği aradım.
"Günaydın arıza" dediğini duyduğumda gülerek aynı ses tonu ile karşılık verdim.
"Günaydın sana da Çiçeğim. Hayırdır Aras denen ego yığını ile çok mu takılıyorsun?" dediğimde telefonun arkasından bana bağırdı.
"Ayıp oluyor ayrıca kız doğru bir terim kullandı sana, hakkımı yeme şimdi lakabın sana çok uyuyor." Dediğinde sanki göreceklermiş gibi gözlerimi devirmiştim.
"Peki, ego yığını, çiçeğim diğerleri ve siz neredesiniz?" dediğimde Çiçek geri telefonun hâkimiyetini almıştı.
"Okuldayız kuzum. Tamer ve Aras'la sizi bekliyoruz." Dediğinde kaşlarımı hafif çattım.
"Nasıl? Bartu gelmedi mi?" dediğimde Çiçek olumsuz bir cevap verdi.
"Hayır, ilk kez geç kaldığını görüyoruz. Telefonlara da çıkmıyor." dediğinde tek kaşımı kaldırarak motora bindim.
"Gidip bakalım neler karıştırıyor o zaman, bana evinin konumunu bilen birisi atsın" diyerek telefonu kapattım. Beş dakika sonra Tamer evin konumunu atmıştı. Nerden bulduğunu sormak aklıma gelse de Tamer'in ustalık eserine sahip hacker olduğu aklıma geldiğinde bu düşünceyi yok sayarak evinin nerede olduğuna baktım.
"Güzel, en azından benden uzaktasın lidercik..." diye mırıldanarak evin nerde olduğunu hafızama kazıyarak telefonu kapatıp motoru çalıştırdım.
Sokak aralarına girerek hızlı bir şekilde evine doğru sürmeye başladım. Bu sokakları daha önce görmediğimi fark ettiğimde hızımı düşürerek dikkatli bir şekilde aralardan çıktım. Cebimde ki telefon titremeye başladığında motorumu kenara çekerek kapattım. Telefonu çıkarttığımda konum bildirimi olduğunu fark etmiştim. Tamer'in yolladığı evin fotoğrafına baktığım zaman evin tam önüne çıktığımı fark etmiştim. Şansıma gülerek rehber yerine girip Lidercik yazını aradım ve bulduğumda aradım. Uzun bir süre çaldıktan sonra telefonum telesekretere bağlanmıştı. Ama pes etmek gibi bir niyetim yoktu. Sayısız arayışlarımın sonucunda yorgun ama uykulu bir ses beni diğer taraftan karşılamıştı.
"Her kimsen seni bulduğumda öldüreceğim" dediğinde dudaklarımdan bir kıkırtı kaçmıştı.
" Uyanırsan öldürürsün lidercik." Dediğimde sesimi algılayamadığı için tuhaf sesler çıkartarak esnediğini duymuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN TİYATROSU
Tiểu Thuyết Chungİnsanlar ve ya bizim gibi kitap aşıklarının tek bir hayali vardır. Kitapların içlerine girmek, onlarla bir olmak, yaşadıklarını yaşamak...Ama bazı hayaller hataya dönüşebilir. Hiç yaşayamayacağınız acılara tabi tutunabilirsiniz. Hiç yapamayacağını...