KEFARET

47 6 7
                                    

"Sence de dikkat çekmez mi?" diyerek üzerimdekileri gösterdiğimde Bartu tek kaşını kaldırmış kıyafetlerime bakıyordu.

"Gece bir de gidiyoruz Bahar ve üzerindekiler ful siyah" dediğinde aynada kendime baktım. Resmen kapkaçılar gibiydim. Ayna kendime bakarken Bartu arkama geçip dudaklarını omzuma bastırıp aynadan yansıyan görüntümüze baktı.

"Ayrıca siyahların kızısın unuttun mu? Siyah Kraliçe" diyerek başıma siyah kasketi taktığında gülümseyerek ona doğru döndüm.

"Umarım bir tuzağın içine çekilmiyoruzdur." Dediğimde Bartu önüme geçip ellerini omzuma koydu.

"Korkma sana bir şey olmayacak"

"Kendim için korkmuyorum Bartu. Ya birimize bir şey olursa ben bundan korkuyorum" dediğimde gözlerimde ki korkuyu görmüştü. Omzumdaki ellerini hafifçe sıkarak "Söz veriyorum hiç kimseye zarar gelmeyecek" dediğinde bu sefer sözü içimde ki kötü hissi yok etmemişti. Aksine daha da nefesimi keser bir hale sokmuştu. Ama bunu Bartu'ya belli edemezdim.

Sahte bir gülüş ekleyerek "Diğer sözlerin gibi mi Bartu Bey?" dediğimde gülümseyerek elindeki siyah kasketi kafasına geçirdi.

"Her zaman ki gibi Bahar Hanım," diyerek giymiş olduğu siyah hırkanın kapüşonunu da geçirdiğinde saatin geldiğini anlamıştım...

"Sen kapıdan çıkamazsın. Şuan bizi izliyor olabilirler." Dediğimde pembe dudakları kenarı yukarıya doğru kıvrıldı.

"Biliyorum, o yüzden önden sen çıkıyorsun."

"Sen nasıl çıkacaksın?" dediğimde penceremi işaret etmişti. Gözlerim pencereye kaydığında atlayacağını düşündüm. Ama atlayamaz çok yüksekti ona bir şey olabilirdi.

"Saçmalama oradan anlatılır mı? Kafayı mı yedin." Dediğimde kahkahasını sessizce bırakmıştı.

"Kafayı yedirten sensin. Suçlu ben miyim katil hanım." Diye imalı bir sesle konuştuğunda gülmemek adına alt dudağımı dişledim. Omzuna vurarak "Şu sözleri görevimiz bittiği zaman söyle." Dediğimde aynı benim gibi güldü.

"Neden, aklını mı çeliyorum? Senin gibi güçlü bir kadınında kafasını durduruyorsam çok şey başarırım." Dediğinde gözlerimi devirerek kapıya doğru yürüdüm.

"Senin burcun kesinlikle Aslan olması lazımdı. Yaylar asla egolu olmaz." Dediğimde omuzlarını küçük çocuk gibi indirip kaldırdı.

"Elimizde bu var kabul ederseniz efendim." Dediğinde omzuna bir kez daha vurdum.

"Ah Bahar"

"Efendine isyanlarında bulunma" dediğimde gözleri iri, iri açılırken yanağından öpüp odadan çıkmıştım. "Birde bana egolu derler" diye konuştuğunu duymuştum. 

Planı uygulamamız lazımdı ama sözleri zihnimi donduruyordu. Bazen öyle kelimeler de bulunuyordu ki başka bir evrende hissediyordum.

Ona bu denli bağlanmamam lazımdı. Fakat kalbime ilk kez sözlerimi dinletemiyordum. Bir şekilde onun kalbine mühürlenmiş ve bu mührü ölümün bozacağını düşünüyordum.

İnsan doğardı, büyür bazı şeyler yaşar ve dünyanın ne kadar boktan olduğunu öğrenirdi. Sanırım bende o bazı insan kitlesinin içindeydim. Doğmuştum, büyümüştüm ama... Eksik ve yaralarımla şimdi ki ben olan halime bürünmüştüm. Geçmişim pekte iyi değildi. Düşündüğüm zaman ve travmalarımın unutturduğu parçaları hatırladığım da boğazımda bir el olup bana nefes aldırmıyordu. Ama geçmişin kanlı, barut kokulu izlerini bırakıp günümüze döndüğümde yüzümde tembel bir gülümseme yer ediyordu.

KARANLIĞIN TİYATROSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin