Elimde ki kutuyu incelerken bu haberlerin gerçeklik algısını düşünerek yerimden kalktım. Bilgisayarımı üst kattan alarak geri salona geçtim. Yanımda getirdiğim şarj kablosunu da telefonuma taktıktan sonra geri bilgisayarın başına geçtim.
Gazetenin üzerinde ki tarihi araştırmaya başladığım sırada önüme bir sürü sekme çıkmıştı. Sitelere girmeden önce görsellere tıklayıp kayda değer bir şeyler bakındım. Ama sonuç olumsuzdu. Görsellerden bir şey çıkmayacağını anladığımda siteleri araştırmaya başladım.
"Kan dondurucu cinayet hala çözülemedi. "
"Karanlık adlı seri katil olduğu düşünülüyor."
"Gece 2 sularında K.T evinde ölü bulundu."
"Taksimde birisi başından vurularak öldürüldü." Vs. aşağı yukarı hep böyle yazılar vardı. Hiç kimse düzgün bir şekilde anlatmamıştı. Bu kişi yakalanmış mı? Yoksa hala özgür mü bilinmiyor? Belki de... Bize bunları gönderen kişi 'karanlık' adlı seri katil olabilir mi? Saçmalama Bahar adamın sizinle derdi ne olabilir. Biraz mantıklı düşün...
Gözlerim kutu ve siyah güllerin arasında gidip gelirken kırmızı kağıt kendini hatırlatmak ister gibi parlıyordu. Yazıyı tekrar, tekrar, tekrar okudum. Ama kimden geldiğini anlayamıyordum. Bunu büyük abinin yazdığını düşünmek istemesem de düşündürüyordu. Fakat yazı tipi ve bu oyunlar onun tarzına tamamen aykırıydı. Peki, o zaman bu kimdi?
Telefonumun açıldığını gördüğümde yerimden kalktım. Ve şarjdan çıkartmayarak güllerin, kutunun ve kırmızı renginde ki kâğıdın resmini çekerek bizimkilere attım. Bartu anında çevrimiçi olmuştu ve yazıyor konumuna geçmişti. Çiçek ve diğerleriyse fotoğrafları yeni görmüştü.
Tamer "Oğlum biraz hızını düşürsene, daha yeni öptün." Yazdığında o olayı hatırlatması zihnimde canlanırken Bartu'nun yazdıkları biraz da olsa gerçeklikte kalmamı sağladı.
"Lan saçmalama ben göndermedim bunları,"
Çiçek "Tamam, tamam inandık bizde, hadi gençler gözlerimizi yumduk." Yazdığında Bartu ile aynı anda yazmaya başladık.
"Ya bir durun, bunu bana Bartu göndermedi." Dedikten sonra Bartu yazdı.
"Aynen öyle" dedikten sonra tekrar yazmaya başladı. "Bir dakika lan sana kim çiçek gönderiyor. Üstüne kutuyla birlikte kim o?" dediğinde kaşlarımı çatmak zorunda kaldım.
"Bende bunu anlatmaya çalışacaktım ama Çiçek ve Tamer izin vermedi."
Çiçek "Benim ne suçum var. Bartu gönderdi sandım." Dediğinde Tamer'de onu onaylayan bir mesaj attı
Aras uzun aradan sonra kendini belli ederek " Konuyu sapıtmayın da bunu kimin gönderdiğine mi yoğunlaşsak?" diye bir mesaj yazmıştı. Onlar grupta tartışırken aklıma gazete gelmişti. Yerimden kalkıp gazeteyi elime aldım ve fotoğrafını çekip attım.
"Kutunun içinde bu gazete ve kırmızı kâğıt çıktı." Dediğimde Aras tekrar yazmaya başladı.
"Bu gazetenin bir değişini kütüphanenin arşivinde bulmamış mıydık Çiçek?" dediğinde Çiçek "Evet İstanbul da çok duyulmamış bir katili anlatıyor." Diyerek onu onayladı.
Bartu "Kırmızı kâğıtta ki yazı evime gönderilen kâğıtla aynı, bu kişi hepimizi oynatan olmalı." Dedikten sonra çevrimdışı olmuştu. Ve telefonum çalmaya başladı. Kimin aradığına baktığımda Uyuz Lider yazısı ile kimin aradığını anladım.
Bekletmeden açtığımda sorgulayan bir ses tonuyla;
"Evde perdelerinin hepsi kapalı mı?" dediğinde kaşlarımı sorusunun üzerine daha da çatılmıştı. Perde ne alaka? Ona cevap vermeden önce gözlerimi camlarda gezindirdim. Bir tanesi açıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN TİYATROSU
General Fictionİnsanlar ve ya bizim gibi kitap aşıklarının tek bir hayali vardır. Kitapların içlerine girmek, onlarla bir olmak, yaşadıklarını yaşamak...Ama bazı hayaller hataya dönüşebilir. Hiç yaşayamayacağınız acılara tabi tutunabilirsiniz. Hiç yapamayacağını...