Siyah pijamalarımı giyerek yatağın üzerine oturduğumda nefesimi bırakmıştım. Bartu ile ketçap mayonez savaşı eğlenceliydi ama evi temizlemek konusunda aynı şeyi söyleyemezdim. Her yer kırmızı ve beyazın tonları ile buluşmuştu.
Camlar, koltuk, parkeler, merdiven her yeri temizledik ve en sonunda kendimizi temizlemiştik. İlk ben duş almıştım ve koşarak odama geçmiştim. Şimdi de Bartu duştaydı. Saçlarımı tutan havluyu bozmayarak kendimi geriye, sırtımın yatakla buluşmasını sağladım.
Beyaz tavanı süsleyen yıldızlarımı inceliyordum. Gökyüzünü özellikle dolunayı çok seviyorum. Nedeniyse annemdi. Onu dolunay ile bütünleştirmiştim ama dolunay her zaman gökyüzünde olamıyordu. Bu yüzden bende kendi gökyüzümü ve dolunayımı odama taşımıştım.
"Yorgun görünüyorsun."
Bartu'nun sesiyle gözlerimi sayılı yıldızlarımdan çekmiştim. Ona baktığımda bırakmış olduğum kıyafetleri giydiğini ve saçını siyah havlu ile kuruladığını görmüştüm. Gülümseyerek ona baktığımda gözlerini üzerine çevirdi.
"Tişörtüm yakışmış, kıymetini bil herkese vermem." dediğimde genişçe gülümseyerek yanıma doğru geldi.
" Tabi her erkeğe lila renginde ki bir tişörtü giydiremezsin. Ondan mı kıymetli bu tişört." Diyerek yatağımın köşesine oturduğunda, sesimi çıkartmayarak yüzüne baktım.
"Hayır, temizlik yaparken giydiğim için kıymetli olur." Dediğimde yüzünü buruşturmuştu. Ama bunu şakasına, takılmak için yaptığını biliyordum.
"Kutunun şifresini çözebildin mi?" dediğinde başımı iki yana salladım.
"Hayır, internette bu cisimle ilgili hiçbir şey yok." Dediğimde gözlerinde çeşitli düşünceler geçtiğini görmüştüm. Ama düşünceler dışında yorgunlukta akıyordu. Gözlerini başımdaki havluya çevirdiğinde hafifçe çenesini kaldırıp başımı işaret etti.
"Kurutmaya üşendim. Kendi, kendine kurusun." Dediğimde kaşlarını çatarak "Sonra da hastalan ve başıma kal değil mi?" dediğinde sesinde ki ciddiyetle yalandan gülümsedim.
"Merak etme başına kalmam. Şu zamana kadar-" diyecektim ki aniden bileklerimden tutarak kendine çekmişti.
"Şu zamana kadar hiçbir erkeğin eline düşmedin biliyorum." Diyerek gözlerimin içine yine aşağıdaki gibi bakmaya başladığında, pencereden odama vuran ışığa çevirmiştim. Odam mı daha karanlıktı yoksa onun gözleri mi karar veremiyordum.
Çenemden hafifçe tutarak ona bakmamı sağladığında gözlerimi kontrol edemediği için yine kaçırabilmiştim. Dudaklarından sessiz bir kıkırtı kaçtığında göz ucuyla baktım.
"Anlaşılan yine delirdin?"
"Delirten sağ olsun." Dediğinde gözlerimi karadeliğime çevirdim. Yine beni içine çekiyordu. Ama artık rahatsız etmiyordu çünkü o karanlığın içinde ki ışıklar beni koruyordu. Bulunduğum durumdan kurtarıyor kendimi güvende hissettiriyordu. Elini kaldırıp saçlarımı tutan havluyu, canımı yakmadan yavaşça çekti.
"Bahar..." diyerek adımla hitap ettiğinde sesinde ki merak dikkatimi çekmişti. Onu incelerken Bartu "Sana bir kaç soru sorabilir miyim?" dediğinde böyle bir soru sormasını beklemiyordum. Genelde aklındakini sorar izin istemezdi.
"Sorabilirsin." Diye kuşkuyla izin verdiğimde parmaklarını saçlarımın arasına geçirip bir tutamını aldı.
" Ama doğru cevap vereceğine yemin eder misin?" diyerek gözlerini saçlarıma çevirmişti. Bartu'nun bu tavırları nedense içimde adlandıramadığım hisleri ortaya çıkartmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/286116051-288-k715177.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN TİYATROSU
Ficción Generalİnsanlar ve ya bizim gibi kitap aşıklarının tek bir hayali vardır. Kitapların içlerine girmek, onlarla bir olmak, yaşadıklarını yaşamak...Ama bazı hayaller hataya dönüşebilir. Hiç yaşayamayacağınız acılara tabi tutunabilirsiniz. Hiç yapamayacağını...