oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın <3***
"Aptal, aptal, aptal Atsumu." Paramın yarısından fazlasını hesap adı altında yapılan soygunla bara kaptırırken kendimle bir savaşa girişmiştim. Bu kadar içecek ne vardı ki? Hayır içmeyi çok istiyorsan arkadaşlarınla çıkmalıydın ve hesabını onlara ödetmeliydin. Sana hiçbir şey öğretemedim mi Atsumu? Bu birinci aptallık sebebimdi.
İkincisiyse Kiyoomi'yi buraya çağırmış olmamdı. Az önce daha cesurdum, şimdi ise değildim ve kaçıyordum. Beni yargılamayın, aptal olduğumu zaten söyledim.
Kiyoomi'yle yatmak sadece ilk seferinde güzel olmalıydı.
"Atsumu!" Aniden yanımda yükselen sesle irkildim. "Bakar mısın?" Az çok tanıdığım sarışın çocuk hafifçe gülümsediğinde kaşlarımı çattım.
"Bakıyorum, sen saçlarını mı boyadın?"
"Aa nerden anladın?"
"Mal mısın? Kahverenginden sarıya dönmüşsün."
"Platin bu." İsmini hatırlamadığım çocukla birkaç saniye bakıştık, dudaklarımı birbirine bastırdım. Neyse ki aptal olan sadece ben değildim. Ve evet saçını hatırlıyor ama ismini hatırlamıyordum. İsim konusunda problemlerim vardı, tabii bunu bilmesine gerek yoktu. Bacağımda bir isim daha yazarsa bayılabilirdim çünkü. "Neyse, gelsene." Barın yanındaki sokağa doğru ilerlediğinde kafamı yana doğru yatırdım. Gitmem için mantıklı bir sebebim yoktu, bu yüzden gidecektim.
"Uzun zamandır görüşmüyoruz." Çıkmaz sokakta sırtını duvara yaslayarak gülümsedi
"Acil miydi?" Sorumla birlikte kafasını salladı. Eliyle önünü işaret ettiğinde bakışlarımla onu takip ettim. Neyden bahsettiğini anlamak için on saniyeye ihtiyacım olmuştu, beynim tam anlamıyla çalışmıyordu şu sıralar. "Aslında gitmem gerekli yani birlikte olacak başkasını bulursan senin için daha iyi olabilir." Gülümsemesi yüzünden silinmezken omuzlarımdan tutarak yerlerimizi değiştirdi.
"Sana para verebilirim." Kaşlarım çatılırken ellerini ittirdim.
"Neyi ima ediyorsun lan sen?" Sesim yükseldiği zaman bir adım geriye çekildi.
"iki bin yen?" Duraksadım, iki bin yene değer miydi ki ya? Pazarlık yapabilir miydim acaba? Para diyince biraz afalladığım doğrudur.
"Bunu gerçekten düşünecek kadar salak mısın?" İkimizin kafası da aynı anda sokağın girişine döndüğünde bize yargılayan bakışlar atan Kiyoomi'yle göz göze geldik, sırıttım.
"Hoş geldin soysuz, Dodo kuşları ne yapıyor?"
"Senden daha akıllıca hareket ediyorlar, nesilleri tükenmiş olsa bile." Acımasız. Bakışları önümdeki çocuğa kaydı. Tanrı (yani içlerinden biri) biliyordu ki, bu bakışlara maruz kalan ben olsaydım korkudan altıma kaçırabilirdim. (Çok fazla sıvı tükettiğim için elbette.) "Hadi." Eliyle arkasını işaret ettiği zaman sarışın çocuk ofladı. Ay kıyamam, üzüldün mü? Görüyorsunuz değil mi? Atsumu Miya için parasını çarçur etmeye bile hazırdı.
"Sonra görüşürüz Atsumu." Benden uzaklaşarak sokağın çıkışına doğru ilerlediği zaman aklıma gelen şeyle güldüm.
"On bin olsun." Bağırışımla Kiyoomi göz devirdi.
"Başka biri olsa para teklif etti diye parçalardın, senin için özel biri mi yoksa?" Bana doğru yaklaşmaya başladı.
"Yo, sarhoşum sadece." Hafifçe bana doğru eğilirken gözlerini kıstı. Bakışlarımı kaçırma isteğiyle savaşırken havayı dağıtmak için bir şeyler düşünüyordum. Yargılanıyor gibiydim ve çok huzursuz ediciydi.
"Hm." Kendi kendine mırıldandı.
"Ne? Ne bakıyorsun lan? Bir tane çarparsam kırarım o burnunu." Yalan söyleyemem, Kiyoomi'nin arada bir büründüğü garip bir aurası vardı ve beni baskıladığını hissediyordum. Bundan kurtulmanın en iyi yolu şimdilik Atsumu olmaktı. Sonuçta zamanı geldiğinde onu baskılayan kişi ben olacaktım.
"Tenhadayız Atsumu, dene çok istiyorsan." Benimle oynadığını hissediyordum. Bu yüzden elbette yüzden ona karşılık verecektim. Yumruk atmak için kolumu havaya kaldırdığım zaman anında parmakları bileğime dolanmıştı. Ben daha ne olduğunu kavrayamadan yönümü değiştirerek göğsümü duvara yaslamıştı. Diziyle bacaklarıma baskı uygularken iyice duvarla arasına sıkıştırdı. "Evet, ne diyorduk?"
"Parmakların," sırıtırken kafamı yana doğru çevirdim. "İçimdeyken daha güzeller." Yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdığı sırada bakışlarından o an ne diyeceğini bilemediğini anlamıştım. Tamam duvara sıkıştırılan bendim belki ama onu köşeye sıkıştırabilirdim. Bakışları dudaklarımda oyalandıktan sonra gözlerime çıktı. "Beni öpmek mi istiyorsun Omi-kun?"
Hâlâ sessiz. Gözleri hafifçe kısıldı, bu bakış oyunumda bana karşılık vereceği anlamına geliyordu. Boşta olan elini tişörtümün altından sırtıma yerleştirdi. Soğuk eli yavaşça aşağı doğru kaydığında sırtım bir yay gibi gerildi. Kelimelerle oynamıyordu, hareketleriyle oynuyordu ve ben şu anda kelimeleri tercih ederdim. Hareketlere karşı savunmasızdım.
Eli pantolonumun içine girip kalçamın üzerine geldiğinde durdu. Bacaklarım hafifçe titredi, eliyle tenim arasındaki ince kumaş hiçbir işe yaramıyor gibiydi.
"Parmaklarımın burada olmasını mı tercih ederdin?" Ona cevap vermek yerine bakışlarını kaçırdım. Bu hamlemle yüzünü boynuma iyice yaklaştırdı. Bileğimi kendine doğru çekerken eş zamanlı olarak kalçamda duran parmaklarını bastırdı. Konuşurken dudakları boynuma değiyordu ve bu kalçamdaki parmaklardan daha fenaydı. "Bir soru sordum Atsumu?"
"Piç kurusu." Dişlerimin arasından tıslarcasına konuştuğumda hafifçe güldü. Kiyoomi, güldü mü? Elini hafifçe kalçamın yanına doğru getirdiğinde duraksadım, düşündüğüm şeyi yapmayacaktı herhalde değil mi? "Omi." Titrek çıkan sesimle birlikte bileğimi bıraktı, elini çeneme koyarak yüzlerimizi yakınlaştırdı.
"Hım?"
"Şu an, çok, hassasım." Hiç sevimli olmayan bir şekilde gülümsediği sırada eli tam olarak öne gelmişti.
"Biliyorum Atsumu." Dudaklarını boynuma bastırdı ve elini çenemden çekti. Ben elinin baskısından kurtulduğuma sevinecekken tişörtümün içine girmesiyle gergince nefes aldım. Bu oyunu hiç sevmemiştim. Bu gerçekten Kiyoomi miydi? Tanrım, sarhoş olan bendim ama o benden daha garip davranıyordu. Çıkmaz sokakta beni sıkıştırmanın onluk bir hareket olduğunu sanmıyorum.
Dişlerini hafifçe boynuma geçirdi, ardından sanki düşüncelerimi duymuş gibi ellerini çıkararak benden uzaklaştı. Hareket etmedim. Ellerinin varlığına alışmıştım çoktan.
"Yürü hadi." Arkamı dönerek ona baktım. Gerçek dünyaya dönmekte zorlanıyordum, az önce olanlar rüya gibi gelmişti.
"Hı, nereye?"
"Evet Atsumu, burada yapacak halimiz yok." Kafamı salladığım zaman yürümeye başladı. Peşinden ilerledim, bacaklarım titriyor gibi geliyordu.
Kendime hiç söz geçiremiyordum. Onu yalvartacağımı söylemiştim ama sadece dokunuşlarıyla bile yalvaracak duruma geliyordum. Bu utanç vericiydi.
Çıktığımız sokak arasının hemen yanında gördüğüm siyah arabayla duraksadım. Yine hiçbir şey olmamış gibi davranmak yapabileceğim en iyi şeydi. Onun etkisinde kaldığımı düşünmesini istemezdim. (Çünkü öyle bir şey yoktu.)
"Kirli olmama rağmen beni arabana mı alacaksın?" Hafif alayla konuştuğum sırada arabanın anahtarını cebinden çıkardı ve kilide bastı.
"Benim arabam değil, içinde ne bok yediğinin önemi yok yani." Bu çocuk, gerçekten katıksız bir şerefsizdi.
***
bölüm gözüme uzun geldi ve böldüm, artık devamını bekleyeceksiniz
bu arada atsumu gayet güçlü biri, bir iki bölüm önce kiyoomi'yi dövmüştü bile.
yani istese kiyoomi'den çok rahat kurtulur üstüne çocuğu dayak manyağı yapar.
kiyoomi atsumu'yu taciz etti diye bir algı oluşmasın. (oluşmaz muhtemelen ama önlemimi alayım)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiss or Kill ❦ sakuatsu
Fanfictionatsumu ve kiyoomi birbirlerinden nefret ediyorlardı, kiss or kill oyunu ise yangına körükle gitmişti. "Atsumuydu, on sekizdi, her şeydi ve herkesti ." [ Sakusa Kiyoomi ✗ Miya Atsumu ] ‣ Küfür ve argo. ‣ Düzyazı ve texting karışık. ‣ NSFW, cinsel içe...