ep.40

588 69 50
                                    

15. bölümden sonrasını anlatmaktadır.

oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın <3

***

Atsumu Miya

Eşyalarımı alıp ceketimi giydikten sonra evden çıkmıştım. İçerisi çok boğucu gelmişti aniden ve bundan hoşlanmamıştım.

Kiyoomi'nin birini bu şekilde sevebileceğini düşünmemiştim. Sadece bir gecesini geçirdiği birinin dört yıl boyunca hatırlanacak kadar onu etkileyebileceğini de düşünmemiştim.

Ben o çocuktan daha fazla onunlaydım ama bana olan nefreti geçmemişti bile. Bu normaldi, tam beklediğim gibiydi.

Ben sadece bedendim, sadece cinselliktim. (Tamamen söyledikleri gibi) O ise her şeyiyle Kiyoomi'yi etkilemişti.

Yine birilerinin eksikliğinin altında kalmıştım.
Yorucu ve yakıcı. Oysa buna alıştığımı sanmıştım, anlaşılan hiçbir şeye alışamamıştım.

Hiç iyileşemeyenler, sonunda herkese yara bandı olurlar. Ben yara bandıydım, açıkça söylemek gerekirse bir bok değildim. Sadece boşluk dolduruyordum, yapmam gereken tam olarak buydu.

O an ne yapacağımı hiç bilemedim, nereye gideceğimi de. Bir süre boş boş dolandıktan sonra biraz alkol almanın bana zarar vermeyeceğine karar vermiştim. Eve döndüğümde daha kolay uyuyabilirdim böylece. Düşünmezdim. Kiyoomi'yi, on sekizini, on sekizimi ve her defasında beni ele geçirmeye çalışan ve ne yaparsam yapayım tam anlamıyla kurtulamadığım zehri.

Bara geldiğim zaman hızla barmenin karşısına geçerek oturdum. Henüz saat çok geç olmadığı için olsa gerek mekan da kalabalık değildi, kendimi daha rahat hissetmemi sağladığında barmenden bira istedim.

Çok fazla içip sarhoş olma amacım yoktu, aslında özellikle tek başımayken alkol bile kullanmamam gerekiyordu. Hayatımı sikip atmasalardı böyle bir derdim olmaz ve kendi evime bile gitmek istemeyerek barlarda sürtmezdim.

Boş gözlerle barmeni izlerken içtiğim ikinci biradan sırasında yanıma birinin oturduğunu hissettim. O tarafa dönmesem bile aldığım parfüm kokusunu çok iyi tanıyordum. Öfke bedenimi ele geçirmeye başladığında bardağı tutan elimin titrediğini fark ederek hızla tezgahın altına soktum.

"Nasılsın sincap?" Kafamı geriye yatırarak derince nefes aldım. Bakışlarımı yanımdaki siyah saçlı adama çevirdim. Görmeyeli daha da yaşlanmıştı, kirli sakalları göze batıyordu ve siyah gözleri hâlâ aynı anlamsızlıkla bakıyordu.

"Burada ne işin var Aki?" Gülümsedi, eğer onu tanımıyor olsam çok masum bir gülümseme olduğunu düşünebilirdim. Onu tanımazken tam da böyle düşünüyordum.

"Son zamanlarda buralarda takılıyoruz, şansa bak ki seni gördüm." Ne şans ama...

"Geldiğin yere dön."

"Sensiz dönmek istemiyorum Atsumu." Burada durmanın anlamı kalmadığında elimle birayı işaret ederek ayağa kalktım.

"Sen ödersin artık, ben kaçıyorum." Ayağa kalktığım anda dengemi kaybederek geriye doğru sendeledim ve sırtımı tezgaha çarptım. Dudaklarımdan acı dolu bir inilti çıkarken etrafıma bakınmaya çalıştım. Çalıştım. Dünyanın döndüğünü gerçekten hissetmiştim. Tüm dünya dönüyordu, eşyalar, sandalyeler, Aki... Bende dönüyor muydum? "... çocuğu." Tıslarcasına konuştuğumda kelimeler ağzımın içinde yuvarlandı. Gözlerimi kırpıştırırken karşımda bir silüet gördüğümü sandım. Babam mıydı? Yoksa Kiyoomi mi?

"Omi..."

Aki'nin ellerini kolumda hissettiğimde küfür ederek hırsla ittirdim. Bir işe yaramadı. Tekrardan beni tutarak arka tarafa yönlendirdi. Bir şeyler yapmak istedim. Küfür etmek, yardım dilenmek, ondan kurtulmak. Hiçbir şey yapamadım.

Kiss or Kill ❦ sakuatsuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin