you're the devil, i know.

2.3K 220 14
                                    

Yungblud, Parents

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yungblud, Parents.

---

Kim Taehyung,
Bir hafta sonra,
12.43

Sevgili olalı bir hafta olmuştu, her şey yolunda gibiydi. Bir haftadır Jimin'le görüşemediğim için bugün onu evimize çağırmıştım ve o da reddetmemişti. Doğru düzgün konuşamadığımız, hem onun hem de benim; kısacası ikimizin de çok yoğun olduğu bir hafta geçirmiştik. Jungkook'u bu bir hafta içinde defalarca kez bilgisayarımda bir şeyleri keşfederken veyahut kitaplar okurken bulmuştum. Genel itibariyle okuduğu kitaplar da araştırdığı konular da sevgi üzerineydi, bu beni çok fazla gülümsetiyordu.

Beni nasıl mutlu edebileceğini tam olarak bilmediği için kırk takla atıyordu, sürekli evde yemekler yapmaya ve beni gülümsetmeye çalışıyordu. O aslan kılıklı adam bir anda kedi olup çıkmıştı sanki. Her şey mükemmeldi, iyi gidiyordu ilişkimiz. Her ilişkiye nefret kusma potansiyeli olan Taehyung'dan, sevgilisi olan ve ondan cidden çok hoşlanan Taehyung'a geçiş yapmıştım ve bu çok farklıydı. Arada bir gerçekten kendi varlığımı sorguluyordum.

Düşüncelerim arasında karşıma geçen Jungkook'la gülümsedim. Başımı şakaklarımdan tutarak iki eli arasına aldı ve saçlarımdan öptü, ardından da karşıdaki koltuğa oturdu. Elinde bir kitap vardı, Stefan Zweig'in bir kitabıydı. Yüzümdeki aptal gülümsemeyle onu izlerken oldukça iyi hissediyordum aslında, mutluluk çepeçevre sarmıştı tüm bedenimi. Gerçekten aptal aşığın teki gibi göründüğüme emindim ama şu saniyeden sonra böyle bir adamın sevgilisi siz olsaydınız, siz de aynı benim gibi olurdunuz diye düşünmekten kendimi alamıyorum açıkçası.

Güzel gözleri kitabın satırlarında dolanırken dudakları kıvrıldı, geçmişten günümüze kadar oldukça değişen yeni dilimizi okumayı nereden bildiği hakkında herhangi bir fikrim yoktu. Yine de susup izlemeye devam ettim, ondan her şeyi beklemeliydim ve günlerdir sorgulamadığım bir şeyi şimdi sorgulayışımın tutması istediğim bir şey değildi.

Ara ara gülümsüyor, ara ara da kaşlarını çatıyordu. Mesela size az önce gülümsediğini söylemiştim fakat şu an yüzü buruşmuşluktan geçilmiyordu. Meçhûl Bir Kadının Mektubu'nu okuyor olduğundan olsa gerek, mimiklerini hiç kontrol edemiyordu. Bana benziyordu, Jimin de bana hep yüz kaslarımı kitap okurken kontrol edemediğimi söylerdi. Bilemiyorum, belki de insan gerçekten sevdiğine benzerdi.

“Hoşuna gitti mi canım?”

Kısa sorumla gözleri satırlardan ayrıldı ve bana döndü. Gözlerinin rengi, duygu değişimlerinden olsa gerek, sürekli olarak değişiyordu. Yine de bana döndüğünde gülümsedi ve o an iki yanda görünen sivri dişleri bana hiç korkunç ya da tersi şekilde çekici gelmedi. Yalnızca sevimliydi, gerçekten sevimliydi.

“Evet, bayıldım. Fakat daha güzelleri olduğuna da eminim.”

Başımı anlıyormuşçasına sallarken bulunduğum yerden ayrılıp oturduğu koltuğa ilerledim. Yine bir şeyler olacakmış gibi hissediyordum. Huzurum yok, Jungkook'layken mutsuzum gibi cümleleri kullanamazdım fakat anlayamadığım bir şekilde bu garip his zihnimi serbest bırakmıyordu. Stres altında hissetmiyordum ama sanki bir sorun olacakmış gibi sürekli olarak midem bulanıyordu.

son of a devil • taekook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin