we're runnin' in the moonlight.

1.2K 103 13
                                    

Chase Atlantic, Moonlight

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Chase Atlantic, Moonlight.
-

--
Kim Taehyung,
Birkaç ay sonra,
11.28

“Hâlâ uyuyor musunuz gerçekten? Bu fanileri asla anlamıyorum!”

Odamızın kapısından gelen sinir dolu sesle gözlerim açıldı. Tanıdık olmayan, tonu meleksi falan söylenen cümleyle hiç de meleksi durmayan sesle yüzümü buruşturdum. Arkadaşlarımın, evime sevgililerini getirmelerinden nefret ediyordum. Jungkook'un göğsünde uyuduğum için gözüm açılır açılmaz onun yüzüyle karşılaştım. Gözleri yüzümde geziyor, biraz endişe barındırıyordu.

İfadesini garipsediğimden doğrulup kafamı kapıya çevirdim. O da benimle senkronize bir şekilde kalkıp kafasını kapıya çevirdiğinde ikimiz de korkuyla gözlerimizi araladık. Aylardır hiçbir doğaüstü varlık evimize damlamamıştı. Ve şimdi Tanrı katından geldiği oldukça belli olan bu insan bizi korkutuyordu. Yine bir felaketten, bize, bebeğimize gelecek bir zarardan korkuyorduk.

“Seokjin?”

Ortalama bir şişkinlikte olan karnımla ayağa kalktığımda Jungkook hemen gelip kolunu belime sardı, yürümemde yardımcı oldu. Dizlerimin ve ayaklarımın oldukça ağırdığının farkındaydı çünkü. Saçlarıma bir öpücük kondurduğunda beni rahatlatmak için girdiği çaba içimi ısıttı. Fakat korkum hâlâ yerini koruyordu.

Mor saçları, bir Tanrı olduğunu belli eden kusursuz yüzüyle güzeller güzelinin tekiydi. Yakışıklı demek, güzel yüzüne haksızlık olurdu. O gerçek bir erkek güzeliydi, Ay gibi parıl parıl bir bir yüzü vardı. Lilaya kaçan hafif uzun saçları, güzel, zümrüt yeşili gözleri... Hiperaktifliğine tezat olarak oldukça olgun bir ruha sahip gibi de duruyordu. Fakat hayır, sadece birkaç dakikalık gözlemlerimle bile görüntüsünün insanları yanıltacağını anlayabiliyordum.

“Sen, neden buradasın?”

Gözlerini devirip bu kez gözlerini tırnaklarına çevirdiğinde ve tırnaklarına üflediğinde oldukça ukala duruyordu. Öyleydi de. Bize döndüğünde bu kez anlaşmış gibi bir şey sormadan sadece onu dinlemeye başladık.

“Tanrılar katından atıldım.”

Söylediğiyle gözlerim şokla açıldı. Ne yapmış olabilirdi ki? Jungkook benimle birlikte olabilmek için vazgeçmişti oradan fakat bu adamın atılma sebebi neydi? Şok etkisi bedenimi daha da kontrolü altına alırken bu kez ben konuşma görevini üstlendim. Benim de sorularım vardı elbette.

“Neden atıldın ve neden atılır atılmaz geldiğin ilk yer bizim evimiz oldu?”

“Çünkü canım öyle istedi?”

İkimizi de baştan aşağıya süzdü ve bir garip baktı. Buna sinirlenmiştim çünkü bizim garip bir hayatımız yoktu, aksine, muhteşem bir hayat yaşıyorduk birlikteyken.  Gözleri karnımın üzerinde dolaştığında ukala bakışları yumuşadı. Ardından hızlı adımlarla yanıma geldi. Söylediklerine kızamamıştım çünkü donuk bir biçimde, tek odaklandığı şişkin karnımdı. Muhtemelen hamile olduğumu anlamıştı.

son of a devil • taekook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin