love made him crazy.

2.6K 268 51
                                    

Taylor Swift, Don't blame me

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Taylor Swift, Don't blame me.

---

Kim Taehyung,
9 gün sonra,
13.54

Oldukça sakin, balkona henüz çıktığım bir gündü. Canım oldukça sıkkındı, garip bir şekilde içime bir sıkıntı çökmüştü fakat bunu kimseye söylememekte ısrarcıydım. Bir şey olacak gibi hissediyordum, bir problem var gibi geliyordu lâkin çevremdeki hiç kimsenin bundan haberi yoktu ve benim en büyük dostum elimdeki bir bardak bitki çayı ve balkonumdu.

İçeriden gelen kırılma sesini umursamadan içeceğimi içmeye devam ettim. Jungkook'un her zamanki hâliydi, muhtemelen bir şeyleri inceleyeceğim diye ortalığı yakıp yıkıyordu fakat ben artık bunu umursamıyordum çünkü zaten sürekli yaşanan bir senaryoydu. Dudaklarımı birbirine bastırdım, gözlerimi sımsıkı kapattım. Bir şey söylemeyecektim, tahminimce kendisi yanıma gelip otururdu.

Birkaç dakika sonra içeriden gelen seslerle sustum, beklediğim gibi buraya geldiğini ayak seslerinden anlayabiliyordum. Saniyeler içinde balkonun henüz az önce kapattığım kapısı açıldı, Jungkook içeri girdi.

“Avizeyi patlattım.”

Oldukça sesli, gür bir kahkaha attım. Bu, buraya geldiğinden beri patlattığı 3 avizeydi. Şaşırmıyordum artık, her ne kadar sinirlensem de olup bitiyordu işte ve daha fazla uğraşmak istemiyordum.

“Umurumda değil, yenisini alırsın.”

Ona döndüğümde suratıma garip bakışlar atıyordu. Bir şeyleri anlamaya çalışıyor fakat anlayamıyor, yüz ifademe anlam veremiyor gibiydi. Sorgulamadım, hâlim yoktu. Sadece önüme döndüm ve çayımı yudumladım.

“Ne oldu senin göz altlarına?”

Endişeli sesi ve çenemden tutup yüzümü ona doğru çeviren parmaklarıyla şaşırdım. Daha önce böyle davranmıyordu çünkü, ne bileyim, bir tık garipti onun gibi bir varlık için.

“Uykusuzluktandır.”

Başını sallayıp parmaklarını çenemden çekti ve önüne döndü. Benim başım hâlâ ona dönüktü ve onu inceliyordum. Parmakları kucağındaydı ve bir şeyler düşünüyor gibiydi. Oturduğu sandalyede pek rahat değil gibi görünüyordu lâkin burası artık bir nevi kendisinin de evi olduğu için istediği gibi sandalye değiştirebileceğini biliyordu. Dolayısıyla konuşmadım.

“Telefonun çaldı biraz önce. Ama açmadım, yani sonuçta senin telefonun. Adı telefondu değil mi? Şu küçük, böyle kara kutu gibi. Yandaki tuşa basılınca hani böyle ekran çıkıyor üzerinde senin suratın va-”

“Evet, adı telefon.”

Kendini suçlu mu hissediyordu yoksa cidden bir sorun mu vardı, anlamakta zorluk çekiyordum. Böyle davranan bir insan değildi normalde, çok daha soğuk, buz gibiydi  fakat en çok yavşaktı. Ancak şimdi sanki o kişi kendisi değilmiş gibi çok daha farklıydı.

son of a devil • taekook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin