the rise and fall.

2.2K 270 13
                                    

Marina, Primadonna

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Marina, Primadonna.

---

Kim Taehyung,
Aynı gün,
Gece vakti.

Saat gece yarısına varıyordu ve biz eve yeni gelmiştik. Benden hoşlandığını söylemişti, hoşuma da gitmişti fakat bir yandan hâlâ içten içe ona karşı ne hissettiğimi sorguluyordum. Odama geçip üzerimi değiştirdim ve sonrasında beklemeden yanına gittim. Elbette ki benden bir cevap bekliyordu, beklediğini de biliyordum zaten. Lâkin sorarsanız cevabını bulabildin mi diye, açıkçası ne cevap vereceğim hakkında bir fikrim bile yoktu.

Üzerimdeki siyah tişörtün uçlarını çekiştire çekiştire koltuğa oturdum. O da sakince beni izliyordu, öylece suratıma bakıyordu. Beni ne kadar tanıyordu ki, ne kadar biliyordu? Nasıl sevebilirdi bu kadar kısa zamanda? Soru işaretleri yavaş yavaş tüm zihnimi ele geçirip beynimin tüm kıvrımlarını şekillendirerek kocaman bir soru işaretine dönüşürken çıldırmamak için orada kendimi bitiriyordum. Komik göründüğüme emindim, yüzüne ara ara attığım bakışlarda kısa süreli de olsa yakaladığım minik tebessümler de buna açıkça işaretti.

“Sadece böyle bekleyecek miyiz, tatlım?”

Oldukça sakin ve güzel bir ses tonuyla yöneltilen soru, loş ortamda uyuşan beni iyice uyuşturmuştu. Bu adam gerçekten uyuşturucu gibiydi, bazen öyle bir hâle bürünüyordu ki saatlerce ot çekip kafayı bulmuşum gibi hissediyorum. Bazen aşk insana kafayı yedirtir, bilmiyorum, aşıksam kafayı yemişimdir belki.

“Ne duymak istiyorsun, ne söylemek istiyorum bilmiyorum. Ama nasıl olduğunu hâlâ anlayamıyorum, Jeon.”

Başını aşağı-yukarı sallayıp gülümsedi. Haklı olduğumu biliyordu, bu kadar kısa sürede akıntısına kapılacak bir insan değildim zirâ onun aksine. Elleri önünde birleşti, oturduğu koltukta dikeldi ve gözlerini tüm yüzümde gezdirmeye başladı. Öyle güzel bir ifadeyle süzüyordu ki çehremi, oturup ağlamamak için zor duruyordum.

“Ben seni hep tanıyordum, Taehyung. Hep vardın hayatımda.”

Anlamadığımı açıkça belli eden suratımla gülümsemesi daha da büyüdü. Ne dediğini, imâ ettiği şeyin ne olduğunu çözmeye çalışırken aklıma onun yarı iblis olduğu dank etti ve sorgulamamaya karar verdim. Sonuçta o Tanrılar ülkesini görüp Tanrıları tanımıştı ve annesi şeytanın kendisiydi.

Dudaklarını araladı, iki et parçasını ıslattı dili. Sonra da beklemeden konuşmaya başladı.

“Tanrılar ülkesinde doğsam da annem benim yarı insan olduğumun, tabiatım gereği diğer varlıklardan farklı görüneceğimin ve isteklerimin farklı olacağının farkındaydı. Söylemedim belki daha önce fakat annem istediği herkesin kaderini baştan sona yazar. Küçükken ona kimsenin beni sevmeyeceğini söylediğimde bana evimin burası olmadığını ve doğruyu görebilmek için biraz daha vaktimin olduğunu söylüyordu. Dünya'ya defalarca kez indim, defalarca kez birileriyle seviştim, birilerine aşık oldum sandım. Şimdi bakıyorum, evim sensin. Sana karşı isteklerim farklı mesela, bedeninden ibaret değilsin. Düşüncelerini istiyorum, fikirlerinin dışına çıkmaya çalışmanı izlemek istiyorum, sınırlarını görmek istiyorum. Her zerreni tanıyabilmek, ezberlemek istiyorum; anlıyor musun?”

Başımı onaylar mânâda sallasam da aslında beynimin içinde cümlelerinin hepsi ve kelimeler birbiriyle karışıyordu. Bunu kaldırabilecek kadar güçlü müydüm? O bir insan bile değildi, tüm zorluklara rağmen onunla birlikte olmak isteyecek kadar gücüm var mıydı, bilmiyordum. İçten içe kendi kendimi yiyordum ve ona yansıtamıyordum.

“Bilmiyorum Jungkook, yeni değil miyiz?”

“Ben senin için yeni olsam da sen benim için hep vardın, benim için yaratıldın Taehyung.”

Bundan bu kadar emin olması beni gererken bu denli kesin konuşmasının sebebini sormakta bir engel görmediğimden dudaklarımı araladım. O da söylediklerinin üzerine benden birkaç cümle bekliyor gibiydi zaten.

“Nasıl bu kadar eminsin bundan, nasıl hayatının aşkı olduğumu düşünebilirsin bu kadar kesin bir şekilde?”

Alnını kaşıdı, gözleri üzerimden çekilip halıya dikildi. Derince yutkunduğunu gördüm, neydi bir yarı iblisi bu kadar geren? Belki düşününce çok korkunç bir andı, bir yarı iblisten çıkma teklifi almak, onun ruh eşi olduğunu duymak çok garipti. Fakat yerimde olup onun yakışıklı yüzüne baksaydınız eğer en az bir insanın olduğu kadar gergindi ve bu yüzden korkmuyordum.

“Annem hep bana hayatımın aşkının hiçbir zaman kıyamayacağım, esmer ve tatlı bir çocuk olacağını söylerdi. Senmişsin, kaderini benim için yazmış.”

“Ne anlamda kıyamamak?”

Kıyamamak kelimesini bastıra bastıra söyledim çünkü ne olmuştu ya da olması gerekiyordu da o bana kıyamamıştı? Ne yapması istenmişti de benim için yapmamıştı? Düşünmekten başım ağırmıştı, baş parmaklarımı ve orta parmaklarımı kafamın iki yanına; şakaklarıma koyup ovaladım.

“İlerde anlarsın.”

Söylediği kısacık, iki kelimelik cümlenin ardından derin bir iç çekti. Hâlâ bir cevap vermemiştim, hâlâ benden bir onay veyahut redd almamıştı. O an düşündüğümde aslında onunla zıtlıklarımıza rağmen ne kadar güzel olduğumuzu fark ettim. Birlikte lunaparka gitmek için arkadaşlarımızla buluşmamızı iptal etmemiz, beni her fırsatta korumaya çalışması ve anlamadığımı zannetse de çok rahat bir şekilde anladığım kıskançlıkları çok güzeldi. Biz çok güzeldik.

Ve belki de aşk her zaman iki insan arasında geçmek zorunda değildi.

“Belki de denemeliyizdir.”

Şaşkınlıkla başını kaldırdığında küçük bir tebessüm ettim. Oldukça şaşırmış duruyordu, tam bir aptal olduğunu düşünüyordum çünkü eğer annesi kader ağlarımı onunkiyle bir ördüyse illâ ki hayatımın bir yerinde karşıma çıkacaktı ve ben onu reddedemeyecektim. Belki de sadece akışına bırakıp denemeliydik.

“Sen ciddi misin?”

Kısaca kıkırdadım, hâlâ çok şaşkın duruyordu. Kıkırdamamın ardından o da şaşkınlığına rağmen kıkırdadı.

“Evet, ciddiyim.”

Ayağa kalktı, ayağa kalktım ve sarılmak için kollarımı açtım. Tatlı bir sarılış, dünyanın en güzel şeyi olabilirdi. Kolları belime sarıldı, benim kollarım da onun boynuna. Yapboz parçalarıymışız da birleşmişiz gibi bedenlerimiz uyum içindeydi.

“İnanılmazsın, Kim.”

“Ama varlığıma inanmalısın, Jeon.”

---

Rezalet ve ötesi

Not: Lütfen hayalet okuyucu olmayın 

son of a devil • taekook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin