Rihanna & Demi Lovato, Stay.
---
Kim Taehyung,
Birkaç gün sonra,
18.04Bir insan, en fazla ne kadar dağılabilirdi? Yıkılıp, parçalanmanın en kötüsünü nasıl yaşardınız? Sizleri yerinizde olmadığım sürece anlayamazdım, mümkün değildi fakat o an hissettiklerimin en az sizinkiler kadar şiddetli bir parçalanmayla bana gelmiş olduğunu tahmin edebiliyordum. Sözlerim henüz bir yere varamadan toz hâline geliyor, bana ihanet ediyordu. Sesim saniye saniye daha çok kısılıyordu.
Etrafımda kimse olmasın isterken bile bir kalabalık arıyordum çünkü önceden kimsem olmadığında kalabalığım O'ydu. Ve şimdi onsuz yaşamaya çalışırken kalabalıklar bulmaya uğraşıyordum. Belki de kalabalık arasındaki tek yalnız olmak canımı çok daha fazla yakacaktı fakat şu an bunu düşünmek değildi isteğim.
Düşünce bulutlarının sisinde kaybolmuşken gelen kapı sesi bozdu sessizliği. Mide bulantım tekrar tekrar baş gösterirken yavaşça ayağa kalktım. Öyle ya, birkaç adım sonra duramayacak ve yere kusacak, sonra da her şeyin yıkıldığını belli edercesine zemine oturup hıçkıra hıçkıra ağlayacaktım sanki. Öyle olmasa bile öyle hissediyordum, bu berbattı.
Ayağa kalksam da içten içe birileri bana kapıyı açmakla uğraşmayıp Jimin'e açtırmayı fısıldıyordu fakat vicdanlıydım ki kalkıp kapıya yürümeye başladım. O sırada hâlâ olanları düşünüyordum, etkisinden çıkmak çok zordu. Her şeyimle, her şeyine güvendiğim adamın tek derdinin bedenime sıkışıp kalmış kalbim olduğunu öğrenmek çok kırmıştı.
Kapı tekrar çaldığında adımlarımı hızlandırıp bağırdım, tam kapının önüne geldim sonra.
“Geldim!”
Beklemeden kapıyı ardına dek açtığımda karşımda görmekten en çok korktuğum kişi vardı. O vardı karşımda, yeterliydi aslında zorlanmama. Ne yüzle gelmişti buraya, nasıl cüret etmişti öylece karşıma çıkmaya?
“Senin ne işin var burada?”
Oldukça sert çıkarmaya çalışsam da dolan gözlerimin getirisi olarak sesim çatlamıştı. Yutkundum, ağzımda beliren o tuzlu tat yine midemi bulandırıyordu. Nasıl acıtıyordu bu denli beni, bilmiyordum.
Beni görür görmez gözleri doldu, avuçları ağzına kapandı. Jungkook'u ilk kez bu kadar yorgun, bitkin, çökmüş ve ağlak görüyordum. Çok absürt gelmişti, o öyle biri değildi çünkü. Ağlamazdı, üzülmezdi, vicdana gelmezdi, hissetmezdi, hissetmediklerinden ötürü çökemezdi de...
Ya da belki de bunlar sadece benim onda gördüklerimdi.
Fazla geçmedi, kolları bir anda bedenime sarıldı. Sinirliydim, çok sinirliydim hem de. Kollarım göğsüyle bedeni arasında kaldı. Sıkışmıştım, sıkı sıkı sarıyordu beni. İsyan edercesine ellerimi yumruk yapıp göğsüne vurmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
son of a devil • taekook ✔️
FanfictionDudaklarını arala bebeğim, senin için güzel planlarım var. < •uketae •semekook •mpreg •tamamlandı ☑️ < 080722 070923