like a teenage dream.

1.4K 127 22
                                    

Stephen Dawes, Teenage dream

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Stephen Dawes, Teenage dream.

---
Kim Taehyung,
4 yıl sonra,
12.38

Güzel bir bahar sabahıydı, her şey olabileceğinin en güzeliydi. Yanımda, elimi tutan eşim ve karşımdaki parkta diğer çocuklarla oynayan kızım, ömrümün en güzel anlarını yaşamama sebep oluyordu. Aynı bir gençlik rüyasının en tatlı kısmında, sonunda evlenmiş bir genç gibi hissediyordum. Gençlik rüyalarımın adamını bulmuş, onunla evlenmiştim ve şimdi bir kızımız vardı. Bunu hiçbir şeye değişmez, değişmeyi düşünende de şüphe arardım doğrusu.

Jungkook elimi dudaklarına götürüp öptüğünde gülümsedim. Ben de oturduğumuz bankta olabilecekmiş gibi ona daha çok yaklaşıp şakağına hafif ama sıcacık bir öpücük bıraktım. Yüzündeki büyük gülümsemenin eşliğinde gamzeleri ortaya çıktığında içimin kıpır kıpır olduğunu hissettim. Beklemeden gamzesini de öpmek adına hamle yaptım fakat onun da aniden kafasını bana doğru çevirmesiyle dudaklarımız birleşti. Ben utançla geri çekilirken o hiç de utanmış gibi değildi. Aksine, hâlinden oldukça memnundu.

Kızarık olduğuna emin olduğum yüzümle önüme döndüğümde kafamı önüme doğru eğdim. Utancım onu öpmemden kaynaklı değildi, yalnızca etrafımızda çok insan olunca eskisi gibi arsızlaşamıyordum. Çok değişmiştim, eskiden her şeyi boş vermiş bir gençken şimdi tam tersine, her şeyi umursuyordum. Annelik ya da babalık, her neyse, bana ciddi sorumluluklar yüklediğinden beri umursadığım şeylerin sayısı artmıştı. Artık eskisinden de sorumlu, düzgün bir insandım.

Jungkook da çok değişmişti. İnsanlığın nasıl bir şey olduğunu dört senede anlamış, teknolojik aletleri tam olarak kavrayabilmişti ve tabii bir çok insan arkadaş edinmişti. Annesinin de ona yaptığı yardımlarla -bir nevi torpillerle desek daha doğru olur- üniversite bitirmiş, mühendis olmuştu. Bense ressam olarak devam ediyordum hayatıma, eşimin ve güzel kızım Yeji'nin destekleriyle sergiler açıyordum. Neredeyse Kore'nin yarısını gezmiştim bu sayede, insanlar az çok tanıyordu artık beni.

Jimin ve Yoongi, ilişkilerine devam ediyorlardı. Yoongi çoğu zaman Jimin'i sinir etse de bir şekilde barışıyorlar, birbirlerini mutlu etmeye devam ediyorlardı. Seokjin ve Namjoon ilk karşılaştıkları anda birbirlerine aşık olmuşlardı zaten, onlar da beraber yaşamaya başlamışlardı. Seokjin her ne kadar Tanrı'ların katından kovulmuş da olsa Jungkook'un aksine birkaç gücünü kaybetmemişti. Hoseok ise hayatını yaşıyordu, mutluydu. Biz hâlâ arkadaştık, güzel bir arkadaş grubuyduk.

Biz güzel bir aile, güzel kariyerler sahibi insanlardık. Bir de, birbirimize çok aşıktık.

Utançla kafamı eğmemin ardından Jungkook bana döndü ve çenemden tutarak başımı kaldırdı. Gözlerimi kaçırdığımda kıkırdadı ve büzüşmüş dudaklarımın üzerine saliselik bir öpücük kondurdu. Bunları artık utanmamam için yaptığını biliyordum ama yine de utanıyordum.

son of a devil • taekook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin