Bölüm 24: 'Özlem'

5K 312 12
                                    

Bir an salona gitmeyi düşünsemde bu düşünceden vazgeçtim. En alt katta sapır aletlerinin bulunduğu bir alan vardı. Burayı Mark beni alt kata indirdiği zaman fark etmiştim. O zaman ürkütücü geldiği için incelemeye fırsatım olmamıştı. Adımlarımı alt kata inen merdivene çevirip hızlı adımlarla alt kata indim. Nedensizce sinirliydim. Belki de sinirimi atamıyordum. Önceden köydeyken sık sık antreman yapardım. Şimdi ise Mark'ın tabiri ile Luna olduğum için kendimi zorlamama gerek olmadığını söylüyor.

Odaların önünde dolaşırken rastgele birini açtım. Hangi kapı olduğundan emin değildim. Bu yüzden deneyerek devam ettim. Sonunda bir kapının arkasında spor aletlerini gördüm. Zaten cam olmasa göremezdim ilkinde. Kapıyı açıp içeri girdim. 6 veya 7 tane kum torbası vardı. Ayrıca bir kaç tane daha spor aleti ve ağırlıklar vardı. Kum torbalarının birinin başına geçtim. Elimi üzerine sürtünce içinde ki kumu anladım. Ser kumdu, sıkıltırılmıştı. Muhtemelen Mark için özel olarak yapılmıştı. Elime eldivenleri giyme gereği duymadan vurmaya başladım.

Sinirimi ve stresini atmak için gelmiştim buraya aslında ama tahmin ettiğim gibi olmadı. Her attığım yumruk kum torbasının sert yüzeyiyle buluşunca daha da hırslanıp daha çok yumruk atmaya başlıyordum. Elimin üzerinde ki deri soyulduğu halde kum torbasının delinmemesi ben iyice sinirlendirmişti. Kendi kanımın kokusı burnuma dolmaya devam ederken duraksadı.

Bir süre yumruk attığım yere baktım. Ardından tekrar vurmaya başladım. Ardı ardına attığım bu yumruklar bir insanı, hatta bir kurdu bile öldürebilirdi ama kum torbasını delememiştim. Sonunda elim kum torbasının içine girince yere kum akmaya başladı.

Derin bir nefes aldım ve diğer torbaya geçtim. Gözlerimi kapattım ve adrenalin yüzünden titreyen elimi üzerinde gezdirdim. Diğerine nazaran daha iri tanelere sahipti. Gülümsedim. Kum torbasından 2 adım uzaklaştım ve yumruklamaya başladım. Ara ara işin içine teknelerde giriyordu. Yumruklamaya devam ederken biri birden kapıyı a.tı ve içeri girdi.

Refleks olarak yumruğu karnına geçirdim. Karşımda ki kişi iki büklüm olunca kokusundan anlamıştım kim olduğunu anlamıştım. Hızlıca önünde diz çöktüm ve ona bakmaya çalıştım.

"Arman!? İyi misin?"

Ağzından acı ve boğuk bir cevap çıktı.

"İ-iyiyim Lu-nam."

Ardından odaya Kızıl girdi. Bir süre bana baktıktan sonra iki büklüm olmuş Arman'a baktı. Yüzüme sorguyla baktı ve kısa sürede konuştu.

"Luna?"

"Geldiğini hissedemedim. Bu yüzden karnına yumruğu geçirdim."

Kızıl bana önce tuhaf tuhaf baktı. Arman'a yaklaşırken sakin bir ses tonuyla konuştu.

"Sanırım duyularınızı geliştirmeniz gerekiyor."

Söylediğine göz devirip hızlı adımlarla yukarı çıktım. Salondan geçerken Mark'ın sesini duydum ama hızlı adımlarına devam ettim. Odaya çıkıp çantadan Arman'ın ağrısını azaltmak için merhem aldım ve aynı hızla odadan çıktım. İri bir bedenle çarpışınca geri savruldum. Kim olduğunu biliyordum. Kafamı kaldırıp yüzüme baktım. Daha doğrusu yıldızlı gözlerine. Yine aynı çatık kaşları ve baygın bakışlarıyla yüzümü inceledi. Ardından bileğimi tuttu ve elimin üstüne baktı.

"Neden bu kadar yıprattın kendini?"

Derin bir nefes aldım.

"Sinirlerim boşaldı."

Tam konuşacakken Arman'ı hatırlayınca elinden kurtuldum. Hızlı hızlı aşağı kata indim ve yanlarına gittim. Kızıl Arman'ın koltuk altına girmiş onu merdivenlere kadar getirmişti. Arman'ı sırt üstü yere uzandırıp karnını açtım. Karnında oluşan kızarıklıkla yüzümü buruşturdum. Merhemi yarasına sürerken acılı sesler çıkartıyordu. Merhemi sürmeyi bitirince kızıl onu kaldırdı ve üst kata çıkartıp koltuğa yatırdı. Mark bana yine tuhaf tuhaf bakıyordu. Yanıma ağır adımlarla gelecekken odaya giren Crina bütün dikkati üzerine çekti.

Amestec; Büyülü MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin