Arkadaşlar okul ve aynı zamanda çiftlik işleriyle uğraştığım için yazı yazamıyorum. En sonunda vakit bulup bir kaç kelimeyi bir araya getirdim. Herkesten özür dilerim. İyi okumalar🍁🍁
&&&&&&
Kura ile ağaçların ötesinde bir yere oturmuş bir şeyler atıştırıyorduk. Ben ona olan biteni anlatırken bana kendince tepkiler veriyordu. Karnınız doyduğunda sonunda ayaklandık.
"Artık dönmemiz gerekiyor."
Kura ayağa kalkıp silkelendi. Sırtına çıktım. Hızlı denebilecek bir şekilde ilerliyordu. Bense onun üzerinde uzanıyordum. İçime nedensizce dolan his yüzünden doğruldum. Geldiğimiz yolun aksi yönüne koştuğunu görünce sinirle kaslarım gerildi.
"Nereye gidiyorsun!?"
Kura hızını daha da arttırırken ben ona bağırıyordum.
"Kura? Ne hal yiyorsun sen!?"
Beni dinlemeden koşmaya devam etmesi sinirimi bozuyordu. Önce bir şeyden ürktüğünü düşündüm ama bu saçmaydı. Sinirli bir nefes aldım.
"Umarım saçmalamıyorsundur."
Kişnedi ve koşmaya devam etti. Biraz ileride iç içe geçmiş iki ağaç gördüm. Ortasında boşluk vardı. Portal kapısına benziyordu. Şaşkınlıkla başımı eğip Kura'ya baktığımda yelesinin rengi tamamen ateş e dönmüş, gözlerinden de alev saçarak ilerliyordu. Toynakları adım attığı yerde izler bırakıyordu. İşte şimdi ateş elememti atına benzemeye başlamıştı.
Kura güçlü bir şekilde kişneyince önümüzde ki ağaçlar dallarını çekti ve daha geniş bir alan yarattı. Kura ağaca iyice yaklaşınca hızını düşürdü. İki ağacın karşısında durdu ve toynağını yere vurdu. Aynı hızla portal açıldı. Kura ağır ve hızlı karışımı bir yürüyüşle portaldan geçti. Bense portala girmeden gözlerimi kapattım. Çünkü içimde bir korku vardı. Buranın neresi olduğunu bilmiyordum. Doğru Kura bana zarar vermezdi ama yine de huzursuz hissediyordum. Kura'nın yürümeyi bıraktığını farkettiğimde gözlerimi hafiften araladım.
Gözüme çarpan ışıkla gözlerim kamaşsa da bir kaç kere gözümü kırpıştırıp açtım. Açmamla birlikte şoka uğramam bir oldu.
"Kura.."
Kura'nın kişnemesi kulağımı doldururken sırtından indim.
"Burası?"
Kura bana bakınca gözlerimi ona çevirdim.
"Burası mükemmel!"
Bu tanım yanlıştı. Burası mükemmel den de öteydi. Hani masal diyarları olurya burası onlardan bile güzeldi. Dikkatimi çeken şey ise bu kadar güzelliğin içinde sadece atların yaşaması oldu. Başımı çevirip Kura'ya baktım. Benim bakışım ile konuştu.
"Burası bizim evrenimiz "Copac Sacru"."
Tek kaşımı kaldırdım.
"Kutsal ağaç?"
Kura kafasını aşağı yukarı salladı.
"Göreceksin."
Kura toynağını yere sürttü ateş artık tamamen etrafını sarmış gibiydi. Gözlerinden ve adım attığı yerlerden ateş çıkıyordu. Başında ise belli belirsiz ama görüntüsü hoş bir taç oluştu. Kafasını hafif bana çevirdi ardından önüne dönüp yürümeye başladı. Biz yürüdükçe bazı atlar-ki sanırım bunlar en az bizim kadar zekiler- Önümüzde eğiliyorlardı. Yani muhtemelen Kura'nın önünde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amestec; Büyülü Mühür
Hombres LoboYaşadığı döneme göre sıradan genlere sahip olan bir melezin geyik avlarken Alfalar'ın Alfası ile mühürlendiğine inanır mısınız? Peki ya dönüştükten sonra başına gelenler? Önce Luna ilan edilip daha sonra kendine sürü bulması, bir Alfa'ya ruhunun bi...