Bölüm 5: 'Melez'

13K 731 36
                                    

Sabahın gözüme vura ışıkları beni rahatsız ederken burnuma gelen, karanfil ve çam ağacı kokusuyla gözlerimi uyuşuk uyuşuk açtım. Direkt karşıma Mark'ın boynu çıkınca içimden boynuna biraz daha sokulmak gelse de sol tarafım uyuştuğu için kafamı boynundan kaldırdım. Yattığımız şekil çok tuhaftı. Sağ elim ve sağ ayağım Mark'ın üzerindeydi onun da sol eli ise belimdeydi. Belimi bazen okşuyordu bazen ise sadece orada tutuyordu. Yanından kalkmak isteyince elini belime bastırdı ve beni geri yanına yatırdı. 

Tekrar kafamı kaldırdım bu sefer daha yavaş hareket ederek. Diğer tarafına geçmek için önce sağ kolumu sora da sağ ayağımı üzerinden diğer tarafa attım. Tam diğer tarafına geçecektim ki gözlerini açtı ve bana baktı. Kaşları çatıldı. 

Ben ise suçlu gibi sırıtmaya başladım. Belimden tutup benimle yer değiştirdi. Kollarını iki yanıma koydu ben alttan o ise üstten üsten bana bakıyordu. Biraz daha bir birimize boş boş baktık. Gözlerinde sevdiğim yıldızlar yoktu. Gözleri zifiri karanlıktı beklemediğim bir anda boğazımdan tuttu. Yavaş yavaş sıkıyordu ama ben tepki veremiyordum. Hatta nefes almaya bile çalışmıyordum onun gözlerinde büyülenmiş gibiydim.

Elini sıktı, sıktı ve sıktı. Neredeyse gözlerim kararmaya başlamıştı ki elini hızla çekti.

"Tanrım! Alina?"

Bir kaç derin nefes aldım ve sım sıkı kapattığım gözlerimi geri açtım. Şükürler olsun der gibi bana baktı. 

"Tanrım! Özür dilerim! Yemin ederim isteyerek yapmadım Alina. Yemin ederim!"

Ben cevap vermiyordum ne kadar istesem de yapamıyordum. Konuşamazken benden cevap bekliyordu. Derin bir nefes aldım. Elimi yanağına koyup kısa bir cevap verdim.

"İyiyim."

Boğazımı temizledim çünkü yanıyordu. Alnını alnımdan çekti ve elini çeneme indirdi. Kafamı kaldırdı ve boğazıma bakmaya başladı. Bakarken gözlerini pörtletti ve sağlam bir kaç küfür etti. Ayağa fırladı tam adım atacaktı ki kolunu kavradım. ereye der gibi baktığım da cevap vermeden çıktı gitti. Ayağa kalkıp boynuma bakmak istedim ama vücudum reddetti. İkinci denememde az da olsa başarabildim. Çıplak ayağım yere değince soğukla irkildim. Bu beni kendime getirdi ve ayağa dikildim. Bir tane ayna aramaya başladım ve çekmeden buldum, hemen boynuma baktığımda bende şaşkınca kaldım.

"Büyü mü?"

Boğazım da siyah izler vardı. Bu izler  bir koruma büyüsüne aitti. kitaplardan birinde okumuştum ama bu büyü için çok fazla güç gerekirdi ve benim ailem bu kadar güçlü değildi. Bu büyüyü kimin yaptığını bilmiyordum ama ona can borçlu olduğum kesindi. Bildiğim saklama büyüsü fısıldamaya başladım ve elimi boğazıma koydum.

"Ascunde-te de toată lumea. Nu te ascunde de mine."                                     (Herkesten gizle. Bana göster.)

İz yok oldu ama ben görebiliyordum. Gidip yatağa aynı şekilde uzandım. Biraz vakit geçtikten sonra kapı birden açıldı ve içeri 12-13 kişi doluştu. O kadar çok konuşuyorlardı ki uğultu başımın ağrımasına yetiyordu. Sessizce tavanı izlerken sesler daha da arttı. Mark yanıma gelip tekrar boynuma baktı ama izlerin silindiğini gördü.

"Alina?"

Adımı duyunca kolumdan destek alıp doğruldum.

"Sadece morluklar için büyü yaptım."

Etraf buna kıkırdarken Mark hırlamaya başladı. Bununla birlikte herkes sustu ben de açıklama gereği duymadım. Herkes sessizce beklerken tekrar konuşmaya başladılar ve benim patlamaya hazır sinirimin o anda dışarı çıkmaması gerekiyordu. Sakin bir ses tonuyla tanımadığım 12 kişiye döndüm.

"Lütfen, Bu odadan çıkar mısınız?"

Beni dinlemediler. Tekrar söyledim ama yine dinlemediler. En sonun da sinirim parladı.

"Hemen Alfaya ve bana ait olan odadan çıkın! Hatta evden de çıkın!"

Bu söylediğim ile bütün gözler bana döndü. Mark önce şaşırdı ama daha sonra hemen gizledi ve sürüsünde ki kişileri izledi. Estera bana baktı ve kararlı olduğumu gördü. Hasta olsam bile çok rahat 5-6 tanesini yere serebilirdim. Estera sürüyü uyardı ama dinlemeye niyetleri yoktu o da kozunu kullandı.

"Eğer hemen çıkmazsanız eğitiminiz  6 saat uzayacak."

Evden öyle bir hızla çıktılar ki şaşırıp kaldım. Odadan en son Gabor ve Estera çıktı. Tabi lidere selam verip. Onlar çıktıktan sonra kendimi yatağa geri bıraktım. Mark yatağı en uç köşesine ayağımın dibine suçlu gibi oturdu. Biraz bekledikten sonra elimi omuzuna koydum.

"Sorun ne?"

Aptal ve endişeli bir ifadeyle yüzüme baktı.

"Kurdum..."

Öyle bir yutkundum ki ses oda da yankılandı. Bir çok olasılık vardı. Kurdunun bedenini terk etmesi gibi. Ki en kötü olasılık buydu. Mark lider soyadına sahip olmasına rağmen liderlikten atılırdı. Başka sürüler ise Alfaların soyadına sahip  birini sürülerine almazlardı. Ben soru sormadan o cevap verdi.

"Seni tanımıyor."

Çok şükür dercesine bir nefes aldım ve elimi hızlanan kalbimin üzerine koydum. O ise bu hareketlerime hayretle bakıyordu.

"Kurdum seni tanımıyor diyorum senin bir şükretmediğin kaldı!"

Pis pis sırıttım ama bu bu onu daha da sinirlendirdi. Dişleri arasından tısladı.

"Alina!"

Göz devirip, yatağın üzerinde diz kapaklarımla yürüdüm. Diz üstü yanına oturdum.

"Ben kurt muyum, Mark?"

Soruma anlam veremedi ve kafasını iki yana salladı.

"Ben senin ruhunla mühürlüyüm, doğru ama kurdun beni kabul etmedi."

Gözleri şaşkınlıkla açıldı. Benim sözümü devam ettirdi.

"Kurdum senin kurdun ile karşılaşmak zorunda?"

Kafamı aşağı yukarı salladım. Suratı biraz düştü. Elimle yanağını tuttum ve biraz okşadım. Bakışlarını bana çevirdi. Daha fazla beklemeden konuştum.

"Beni dönüştür."

Hızla ayağa fırladı ve sinirle bana döndü.

"Dönüşmenin nasıl bir süreç olduğunu bilmiyorsun Alina!"

"Kaldırabilirim. Ben-"

"Sen ne Alina? Vücudun o kadar dirençli mi?"

"Sözümü kesmeden anlatacaktım. Ama susmuyorsun!"

Yüzünü buruşturdu ve yatağın yanında ki koltuğa oturdu.

"Anlat!"

Sinirli bir nefes verdim.

"Ben melezlerin meleziyim."

Gözlerini neredeyse yuvalarından çıkacaktı.

"Melezlerin neyisin, neyisin!?"

"Melezlerin meleziyim, Mark.

Amestec; Büyülü MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin