Thutmosis
Kollarımda uyuyan güzel kadınımın eşsiz kokusunu içime çekiyordum.
Vücudu yorgunluktan bitkin düşmüştü ve şimdi kollarımda dinleniyordu. Güzel saçlarını severken onun uykudaki sevimli hâlini izlemek benim için paha biçilmezdi. Başıma gelen en güzel şeydi.İyilik her zaman ardından kötülüğü getirirdi. Düzen için bu gerekliydi. Benimse savunmam gerekenler vardı. En başta kollarımda ki kadınım, daha sonra sahip olduğum her şeyi korumam lazımdı. Krallığım bana atalarımdan kalan bir emanetti.
Olası tüm kötülükleri düşünsemde her zaman bir açık kalırdı ve düşmanın ansızın saldırırdı.Düşmanım çoktu, gizlilerdi. Onların gizli olması en tehlikelisiydi... Bilmediğim düşmanla savaşmak her zaman daha zordu. Düşmanım her kimse o da bu gizli kapaklı saldırılardan sıkılmış olmalı ki açıktan oynamaya başlamıştı.
Her gün sarayın ayrı bir köşesinde papirüslere yazılmış ölüm büyüleri bulunuyordu. Halkım büyülere inanır ve onları uygulamaktan çekinmezdi. Bu büyüyü yazmaksa kolay değildi. Kötülük istersen, kötülük sana daima geri dönerdi.Bu yüzden ölüm büyüsünü yapmaya korkardı halkım. En büyük kötülük bir insanın ölmesini istemekti. Ölmemi kim diliyorsa başı beladan çıkmayacaktı. Zira ölümden yardım dinleyeni de ölüm alırdı.
Sarayda ki halk bu durumdan oldukça korkarken önlem alsamda bu yazılar yine sarayın bir köşesinde ortaya çıkmıştı. İçeriden olmayan birinin bunu yapması mümkün değildi. Artık emindim içeride, sarayımda gezinen gölgeler vardı.
İlk ölüm büyüsünün bulunduğu yerse kollarımda ki kadınımın odasıydı.
Beni onun ölümüyle tehtit ediyorlardı. Kim buna cürret ediyordu? Aklını kaçırmış olmalıydı ki Firavun'un karısını tehtit ediyorlardı. Onun ölümünü istemeleri koca bir ülkeye kan kusturmama neden olabilirdi. Kıpırdanan kadınımla bakışlarım üzerine döndü. Uykulu gözleriyle beni izliyordu."Neyin var?" dediğinde gülümseyip alnına bir öpücük kondurmuştum.
"Uyuyamadım sadece, bir şeyim yok güzelim. Sen uykuna devam et." yerinden doğrulup göğüsüme başını koymuştu.
"Bir gün inanıyorum ki sende başını bu yastığa derdin olmadan koyacaksın. Uykuların bölünmeyecek, huzurla uyuyacaksın." başının üzerine bir öpücük kondurmuştum.
"Benim en rahat edeceğim uykum, ölümün uykusu olacaktır." dediğimde göğüsüme vurmuştu elini.
"Beni erkenden bırakıp gitmek mi istiyorsun?" sitem dolu sesiyle gülmüştüm.
"Seninle geçireceğim uzun yıllar var. Hem daha çok işimiz var. Yavrularımızı kucağımıza alacağız." dedikten sonra güzel yüzünü göğüsümden kaldırırken gülümsemiştim. Bana parıldayan gözleriyle bakarken yıldızların gökyüzünden yeryüzüne indiğine ilk o gün şahit olmuştum. Yıldızlar Menefer'in gözlerinde can bulmuştu...
****************
"Menefer'in etrafına gizli askerler yerleştirmeni istiyorum Ausar. Sarayın en güçlü ama bilinmeyen askerlerini bu görev için seç. Varlıklarını ben dahil kimse bilmeyecek." yüzümde hınzır bir gülümseme oluşurken yapacaklarımı düşündükçe eğleniyordum.
"Günü geldiğinde Menefer'i korumakla görevli bir ordudan bahsediyorum Ausar. Dikkatli olmalısınız. Her durumda onunla beraber olacaksın. Ben yoksam emir alacağın tek kişi Menefer olacak." aklıma gelen kısımla sözlerime devam etmiştim.
"Eshe ve sende bu süreçte sarayda kalın." dediğimde Ausar başıyla beni onaylamıştı.
"Canını sıkacak bir haberim var." sıkıntı içinde konuşan can dostumla yerimde dikleştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Çiçeği
Fiksi SejarahUyarı: Kitap tamamen tarihi yansıtmıyor bir kısmı benim hayal ürünüm. ******* O hepimizin efendisi aşağı ve yukarı Mısır'ın sahibiydi. Diz çöktüm önünde... Başka şansım var mıydı? Koca semaya bakıp içimden geçenleri haykırmak istesem de sessiz kalmı...