İyi okumalar..
Menefer
Hayatımda ilk defa bu kadar kırgındım ve kızgındım. Kızdığım aslında kabullenmek zorunda olduklarımdı. Ben zorunda olmayı kabul edemiyordum. Bunca güç ve saltanat içinde zorunda olduklarım beni paramparça ediyordu.
Taht odasından kendimi sinirle dışarı atmıştım. Gözüm hiç bir şeyi görmezken odamın olduğu koridora girdiğimde çarpıştığım bedenle geriye doğru düşer gibi olmuştum. Homurdanma sesleriyle başımı kaldırırken Eshe'nin kaşları çatık hâlde beni izlediğini gördüm.
"Güzel Menefer seninle bir defa olsun normal karşılaşmak mümkün değil." onun bu hâline buruk bir tebessüm ederken tutamadığım göz yaşlarım dökülmeye başlamıştı.
"Hey! Ne oldu sana Menefer?" telaşla koluma giren Eshe'ye sımsıkı sarılmıştım birden.
"Canım benim iyi misin? Neyin var gel konuşalım odanda." Eshe, beni çekiştirerek odama getirdikten sonra minik tahtıma oturtmuştu. Kadehe su doldurduktan sonra yanıma gelip bana uzatmıştı.
"İç hadi iyi gelecektir." şefkatle bana bakarken suyu elinden alıp içmiştim sonuna kadar. İçimin yangınına iyi gelmişti dediği gibi ama söndürmesi mümkün değildi.
"Çok zor Eshe." dediğimde yanıma oturmuştu.
Elimi sımsıkı tutarak bana güç verdiğini belli ediyordu.
"Anlat ve rahatla dinliyorum seni." içli şekilde nefes aldıktan sonra sözlerime başlamıştım.
"Saraydan biri olarak duymaman mümkün değil. Mittan prensesi saraya geliyor ve o kadın bize zarar verecek bundan eminim. İçimde ki sesleri susturmak mümkün olmuyor. Firavun'u... Eşimi paylaşmak istemiyorum." dediğimde acı çeker şekilde yüzüme bakmıştı.
"Sende tıpkı büyük kraliçe Tiaa gibisin. Onun hikayesini hiç duydun mu?" başımı olumsuz anlamda sallarken Eshe anlatmaya başlamıştı.
"Kraliçe Tiaa Mısır'ın soylu ailelerinden birinin kızıydı. Firavunla evlilikleri bildiğin gibi yine siyaset üzere yapılmıştı. Fakat Kraliçe Tiaa'nın aşkını bu sarayda bilmeyen yoktur. Çektikleri ise bir kadına yapılacak en büyük hakaretti." merak içinde Kraliçe'nin hayatını dinliyordum.
"Eski Firavun çok eşli olmayı sevdiği gibi asla kraliyet kadınlarına önem vermedi. Bunun sebebiyse Mısır'ı bir süre önce yöneten tek kadın Firavundan korkmalarıydı."
"İsmini duydum fakat şu anda aklıma gelmiyor." dediğimde gülümsedi.
"Onun ismini silmek için çok uğraştılar. Kendilerini bir kadının yönetmesini asla kabul edemediler." alaycı bir şekilde gülmüştü.
"Kraliçe Hatşepsut ve Firavun II.Thutmose kardeştiler aynı zamanda evliydiler. İkisinin bir kızları olduktan sonra Kraliçe'nin başka çocuğu olmadı. Firavunsa mecburen başka bir kadından erkek çocuk sahibi oldu." duyduklarımla ürpermiştim.
Aklıma gelen kötü düşüncelere mâni olamadım. Benim de çocuğum olmazsa Thutmosis ne yapacaktı?
"Derken Firavun erken yaşta öldüğü için Kraliçe ülkeyi yönetmek zorunda kaldı. Doğan üvey oğlu daha bebekti.
Bu yüzden onun naipliğini yaptı. Yıllar geçip üvey oğlu büyüsede Hatşepsut tahtını bırakmadı." Gerçekten inanılmaz bir kadındı."Kraliçe Hatşepsut bir süre sonra kendini Firavun olarak ilan etti. Bir Firavun gibi giyinip sahte sakallar takıyordu. Hatta savaşa bile gidiyordu. Heykelleri tapınaklarda yükseliyordu. Bedenini erkek gibi işletsede yüzünü bir kadın gibi çizdiriyordu. İnanılmaz bir gücü ve şöhreti vardı." boynunda asılı duran kolyesini eliyle tutup bana göstermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Çiçeği
Ficción históricaUyarı: Kitap tamamen tarihi yansıtmıyor bir kısmı benim hayal ürünüm. ******* O hepimizin efendisi aşağı ve yukarı Mısır'ın sahibiydi. Diz çöktüm önünde... Başka şansım var mıydı? Koca semaya bakıp içimden geçenleri haykırmak istesem de sessiz kalmı...