İyi okumalar...
Menefer
"Daha ne kadar başında beklemeyi düşünüyorsun." Akila'nın sesiyle ona doğru dönerken gülümsemekten ağrıyan yanaklarımla yerimde duramadan elimi çırpıyordum.
"Benim kesem daha önce yeşillendi. Tanrım inanamıyorum eğer Eshe'nin dedikleri doğruysa ben..." bu cümleyi kurmayı çok istesem de endişeliydim.
Eğer ki bebeğim yokken kendimi gebe olarak ilan edersem büyük suç işlemiş olurdum.
"Bende bunu yaptığımıza inanamıyorum. Hatta bu saçmalığa da inanmıyorum ama sen üzülme diye bir şey demiyorum. Sence böyle bir yöntem işe yarar mı?" Akila'nın söylenmelerine iyice sinir olmuştum.
"Doğru veya yanlış ihtimali bile heyecan verici. Ağzını sıkı tut sakın bir yerde ağzından kaçırma. Emin olana kadar açık etmeyeceğiz." dedikten sonra yerimden kalkıp gülerek odamdan dışarıya çıkmıştım.
Her şey istediğim gibi gidince çok mutlu biri olduğumu fark etmiştim. O yüzden her şeyin kontrolünü elime aldığım için rahatlamıştım. Olaylı geçen dans gecesinin ardından babamla kısa bir süre konuşma fırsatı bulmuştum ve artık yalnız değildim.***
Bir kaç gün önce.."Az önce yaptığınla ne kadar gurur duysam az güzel kızım. Sizler benim için güzel meyve vermesi gereken bir ağaç gibiydiniz. Ben sizin toprağınıza güzel tohumları ektim. Siz onları büyütüp güzel meyve verir hâle getirdiniz." babamın duygu dolu sözleri içime dokunmuştu.
"Ben doğru bildiğim, inandığım neyse onu yapmaya çalıştım baba. Bilmediği bir ülkede gözünü açan yalnızca prenses değil. Binlerce insan toprağından alınıp başka yerlere köle olarak satılıyor. Ben şanslıydım ki sizin gibi bir aileye sahip oldum. Fakat benim kadar şanslı olamayanlar var baba, bunu biliyorsun." üzgün sesimle yanağımı seven babam en büyük öğütünü o gün vermişti.
"Yaşadığımız evren var oldukça her zaman güçlü olan zayıf olanı ezecek güzel kızım. İnsan soylular merhameti kolay kazanamazlar. Kötülükse onların en zayıf yönleridir. Kötülüğü hemen kazanıp anında harekete geçerler." bunları söyledikten sonra elimi tutup kalbimin üzerine getirmişti.
"Sen güçlü ama merhametli olmayı başarırsan işte o zaman seni rahmetle anarlar." dediğinde başımı sallamıştım. Babam fark etmesede bir ağacın daha tohumlarını serpiştirmişti gönlüme.
"Şimdi gelelim asıl konuya. Yazdığın mektup ve gönderdiğin kağıt beni endişelendiriyor kızım. Bana her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatmalısın." saraya geldiğimden beri duyduğum gördüğüm ne varsa anlatmıştım.
"Enteresan olan hâlâ daha saray içinde böyle kağıtlar bulunması. Firavun eminim ki bunun farkındadır." Babam hep yaptığı gibi uzun sakalıyla oynarken düşüncelere dalmıştı. Gözlerini bana çevirdiğinde gördüğüm sadece yılların tecrübesi ve kıvrak zekanın ışıltısıydı.
"Kızım içeriden birisi hainlik peşinde." Babam bunları söylerken etrafına bakıp beni en kuytu köşeye götürürken yine etrafa bakmıştı.
"Beni iyi dinle Menefer. Sen benim kızımsın ve ben görüyorum, bir şeylerin farkına vardın. Sana sunulan basit bir şey değil. Kraliçe olabilirsin fakat önünde iki rakibin var. Nefertari ve Laret sessiz yılanlardır kızım." kaşları çatılan babam gözlerini tek bir yere dikmişti. Nedense babam bir şeyden korkuyor gibiydi.
"Onlar neredeyse yanımda büyüdüler. Saraya her gelişimde babalarının yanındaydılar ve en az Thutmosis kadar bir ülke nasıl yönetilir iyi biliyorlar." ben her ne kadar duygularım ve mantığımla hareket etsemde onlar birer prensesti ve bu sarayın içini entrikalarını çok iyi biliyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Çiçeği
Ficção HistóricaUyarı: Kitap tamamen tarihi yansıtmıyor bir kısmı benim hayal ürünüm. ******* O hepimizin efendisi aşağı ve yukarı Mısır'ın sahibiydi. Diz çöktüm önünde... Başka şansım var mıydı? Koca semaya bakıp içimden geçenleri haykırmak istesem de sessiz kalmı...