4. Bölüm

1.8K 110 39
                                    

İyi okumalar...

Firavun Thutmosis

Kapanan kapının ardından gözlerim bir süre boşluğu seyretti. Derince aldığım nefesle kendime sakin olmam gerektiğini defalarca söylesem de bir işe yaramıyordu. Gözlerim bu defa avını arayan vahşi bir hayvan gibi odada bulunan kadına yani kardeşim Kraliçe Nefertari'ye kaydı.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen!?" demiştim sesim hiddetle yükselirken.

"Senin iyiliğini düşünüyorum!" dediğinde yanına giderken koluna yapıştım hırsla.

"Hiç bir günahı yokken onu bu saraya sokmaya çalışma." dediğimde gözleri dolmuştu.

"Bu saray bize mezar olmadan önce birinin feda edilmesi gerekiyor. Ondan daha iyisini bulamayız biliyorsun." dediğinde gözlerinde korkuyu görmüştüm.

"Bizi kabul etmiyorsun başka birini kabul et artık. Soyumuz senin yüzünden yok olacak!" diyen kardeşimi ittirip arkamı dönmüştüm.

"Çık dışarı!" dediğimde devam eden sessizlikle arkamı döndüm.

"Artık zorundasın!" dedikten sonra selam vererek çıkmıştı Nefertar'i.

Elimdeki şarabı düşünceyle sallarken kafamdaki şiddetli çatışmayla sinirlerim gerilirken kadehi yere fırlatmaktan kendimi alamadım.

Öfkeyle yere vurduğum altın kadeh vurduğum yerde derin bir oyuk açarken çıkan tiz sesle odamı inletmişti.

"Bu saraydan da verdiği tüm sorumluluktan da nefret ediyorum!" kendi kendime fısıldadığım şeyler benim gerçeklerimdi.

Gözlerinizi açtığınız dünya bazen çok şanslı olurken bazen çok acımasız olabilirdi. Bense Mısır'ın kraliyet ailesinde gözlerini açan prenslerden biriydim.

Bazen görünen güzellik yanıltıcı olabilirdi tıpkı benim ailemde olduğu gibi. Koca ihtişam ve şöhretin altında mutsuz bir çocukluk geçiren bizler ne zaman öleceğimizin ya da öldürüleceğimizin hesabını yapardık.
Firavun ve soyundan gelenler tanrı soyundan kabul edilirdi. Bu bizi ulaşılmaz yaptığı kadar tehlikenin içine süren yegane şeydi.

Tanrı soyluların yerine geçmek isteyen nice düşmanımız olduğu gibi sahte ilişkilerle bu soya dahil olmak isteyen nice aç gözlülerde vardı. Atalarım bu durumu önlemek için kraliyet ailesinin her konuda kendine yetebilir olmasını istemişlerdi.
Kraliyet ailesinden olan Firavunlar kız kardeşleri ya da soyundan gelen kadınlarla evlenirlerdi.

Tıpkı benim de bunu yapmak zorunda olduğum gibi. Tahta çıktığım andan itibaren kız kardeşim Nefertari kraliçem olarak ilan edilmişti. Geçen bir sene sonunda kardeşimin bir varise hamile kalmaması bahane edilerek ikinci kız kardeşim olan Laret ile evlendirilmiştim. Halkım Laret'in hamilelik haberini beklerken yine umdukları olmamış saraydan varis haberleri yükselmemişti.
Bu sefer gözler benim üzerime dönerken kimsenin bilmediği sır üçümüz arasında mezara kadar gidecekti.

Kardeşim Nefertari ve Laret'e asla dokunmamıştım. Onlar benim kardeşlerimdi ve öyle kalmalarını istiyordum. Atalarım veya babamın yaptığı gibi kendi soyumdan olan bir kadına dokunmak tiksinç geliyordu. Onlarla büyümüş olan ben kadın gözüyle bakamıyordum. Bu durum benim ikinci seçeneğimi ortaya çıkarmıştı.

Sarayda ki kraliçelerden erkek varis olmadığı takdirde metres getirmem gerekirdi. Bense uzun süredir ülkenin sorunlarıyla uğraşmaktan bu durumu ertelemiştim. Aylardır süren kıtlık ölen insanların tüm sorumluluğu üzerimdeyken kendimle ilgili sorunları unutur olmuştum. Kardeşim Nefertari bana farklı hisler beslemeye başlamış olsa da ben bu hislerine karşılık vermiyordum.

Çöl ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin