İyi okumalar...
Menefer
"Ne yaptığının farkında mısın sen? Böyle bir şeyi nasıl söylersin?!" babamın bağırışıyla ardında duran Ausar da yüz bulmuş olmalı ki o da konuşmaya atlamıştı.
"Sefu'yu kendi üzerine çekerken ne düşünüyordun Kraliçem. Tanrım Firavun beni öldürecek!" kendi kendine söylenirken içim burkulmuştu.
"Tabi hayatta kalırsa seni öldürecek.." dedikten sonra elinden sıkıca tuttuğum Thutmosis'in güzel yüzüne tebessüm etmiştim. Elinin üzerine ufak bir öpücük kondururken açılan kapıyla arkama dönmüştüm.
"Gelebilir miyim?" diye sorduğunda ayağa kalkmıştım.
"Gelebilirsin Kraliçe Tina." dediğim de gülümseyip içeriye adımlamıştı.
Thutmosis'e bakarken gözlerine çöken hüzünden sonra yanıma yaklaşıp elime uzanmıştı. Elimi sıkarken burukça gülümsedi.
"Çok cesursun. Olanları geç öğrendim fakat ardında olacağım Menefer. Benden istediğin bir şey var mı?" dediğinde kafamda oluşan ikinci bir plan olsada bunu prensesle tek başıma konuşmak istiyordum.
"Şimdilik ortamı yatıştırdım. İlerleyen zamanlarda ihtiyacım olursa yanına geleceğim. Çünkü sen artık savaşçı kraliçesin. Mısır benim kadar seninde ülken." dediğim de gülümsedi. Daha sonra aklına gelen her neyse kaşları çatılmıştı.
"Kraliçeler neden Firavun'u korumak yerine Sefu denilen adamı korudular. Bir çıkarları olmalı Menefer. Bu işin burada biteceğini sanmıyorum. Gebe misin bilmiyorum fakat eğer değilsen bu işin peşini bırakmayacaklar." bizi kenarda sessizlikle dinleyen ikiliden babam öne çıkarak bana yaklaştı.
"Menefer'in yapmaya çalıştığı çok tehlikeli fakat bize zaman kazandırdı Kraliçe Tina. Eğer ki gebe değilse ortalık çok karışacak..." büyük ihtimalle kellemi alacaklardı.
"Thutmosis çabuk şekilde düzelirse bir hâl çaresini düşünür fakat aklıma ilk gelen buydu baba. Tahtın güvenliğini en güçlü bu şekilde sağlardım. Ausar sende gördün. Soylular ve vezirler benim tarafıma geçti derken Sefu'nun tek bir sözüyle ona geri döndüler." sıkıntıyla ne yapmam gerektiğini düşünürken öksürük sesiyle yatağa doğru koşturdum.
"Thutmosis!" yine kan kusmaya başlarken üzerine giydirdikleri tülden kıyafetin altını görmemle bağcıkları çözmem bir olmuştu.
"Tanrım sen bizi koru!" ellerim titremeye başlarken ne yapacağımı şaşırmıştım.
"Çabuk hekimi çağırın!" dediğim de zaten kapıda bekleyen adam içeriye koşarak girmişti.
"Kraliçem izninizle." dediğinde ellerimi Thutmosis'in göğüsünden çekerken hekim de baktıktan sonra başını kaldırıp bana umutsuzca bakmıştı.
"Kraliçem bu illet zehir değil. Ne olduğunu bilmiyorum. İlk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorum." dediğinde korktuğum başıma gelmişti.
"Ausar sana şarap ve kadehi araştırın demiştim bulabildiniz mi?" sakin olmaya çalışırken başını olumsuzca sallamıştı.
"Bunu planlayan her ayrıntıyı düşünmüş. Ortadan kaldırmışlar tüm delilleri. En güvendiğim beş adamım tüm sarayı hem arıyor hemde herkesi sorguya çekiyorlar." dediğinde kafam çatlayacak gibi ağrıyordu artık.
"Bu nasıl lanet bir gün..." kendi kendime dert yakınırken omuzlarıma konulan elle başımı çevirmiştim.
"Bu da kim böyle?" diyen babamla anlamaz şekilde bakmıştım yüzüne.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Çiçeği
Fiction HistoriqueUyarı: Kitap tamamen tarihi yansıtmıyor bir kısmı benim hayal ürünüm. ******* O hepimizin efendisi aşağı ve yukarı Mısır'ın sahibiydi. Diz çöktüm önünde... Başka şansım var mıydı? Koca semaya bakıp içimden geçenleri haykırmak istesem de sessiz kalmı...