Bölüm 21

74 5 0
                                    

"Allah'ım lütfen bir şey olmasın, lütfen sana yalvarıyorum!"

Trafik kurallarını hiçe sayarak son hızla hastaneye gelmişlerdi. Ali'yi kanlar içinde görünce zaten gidik olan aklını hepten kaybedeceğini sandı. Ayşe'ye sarılmış ağlıyordu.

"Ali! Ne oldu?"

"İsmail..." diye fısıldadı Ali sadece. Onun adını söylemesiyle Ayşe hıçkırmaya başladı.

"Benim yüzümden... benim yüzümden..."

Sürekli bu şekilde sayıklayıp duruyordu.

"Ben ameliyata hazırlanıyorum, sen de hazırlansan iyi olacak Burcu."

"Ben mi, neden?"

Beril söyleyip söylememe arasında kararsız kaldı ama şu an hasta yakını gibi değil doktor gibi davranması gerekiyordu.

"Karnından vurulmuş." diye fısıldadı. O an, Burcu'nun başından aşağı kaynar sular boşandı.

"Yapamam ki..."

"Zorundasın, diğer doktor gelene kadar çok geç olabilir."

Leyan'ın durumu çok ağır değildi ama bebek için aynı şey söylenemezdi. Burcu'yu en çok kahreden de buydu ya...

Bunu Leyan'a nasıl söylerdi? Bebeğinin öldüğünü nasıl söylerdi, onu kurtaramadığını?

"Kurtaramadım... Yeğenimi kurtaramadım. Ben niye varım ki o zaman?"

"Saçmalamayı kes. Senin yapabileceğin hiçbir şey yoktu, bunu çok iyi biliyorsun."

"Ama..."

"Ama yok. Arkadaşlarının yanına git sana ihtiyaçları var."

Ameliyathaneden çıktı ve kendilerini beklemekte olan arkadaşlarının yanına gitti. Ali ve Ayşe'nin bebekten haberi yoktu sahi... Neden bu kadar perişan olduğunu açıklayamazdı ki onlara...

"Leyan iyi." dedi fısıldayarak. Ali derin bir nefes aldı, biraz da olsa rahatlamıştı ama Ayşe?

"Benim yüzümden..." deyip duruyordu halen.

"Ayşe'm, kimsenin suçu değildi. birini suçlayacaksan bu benim."

"Kendinizi hırpalamayı kesin. Ali sen de eve git temizlen. Leyan sizi böyle görmesin olur mu?"

Gidin... Gidin ki rahat rahat ağlayabileyim.

Hastanenin arka bahçesindeki banka çöktü ve içi çıkana kadar ağladı. Leyan zaten mutsuz, sürekli darbe yiyen bir kadındı. Hak ettiği gibi sevilmemişti, sevdiklerinden hep darbe yemişti ve yarı yolda bırakılmıştı.

Üstelik şimdi, sevdiği adamın bebeğini kaybetmişti. Belki ona tutunacaktı, belki hayata tutunma umudu olacaktı o bebek... Kansızın biri onu da elinden almıştı, son mutluluğunu...

"Nasıl söylerim nasıl? Söyleyemem ki..."

Ne kadar orada kaldığını bilmiyordu ama artık üşümeye başlamıştı. İçeri girip arkadaşının yanında olması gerekiyordu hem. Ali ve Ayşe gelmişti, Sinan da peşlerindeydi. Hararetli hararetli konuşuyorlardı.

"Ah o benim elime geçecekti ki! Kansız, korkak it!"

"İçeriden çıkamaz değil mi Sinan? Bu kadarını da yapmazlar değil mi?"

"Sen hiç merak etme. Gerekirse babamla barışırım, bu işin takipçisi oluruz. Onu salacak savcının hakimin ben var ya-"

Hastanede olduğunu hatırlayıp susmuştu.

ANKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin