Bölüm 13

76 4 0
                                    

Elinde küllükle kızın karşısındaydı, en çok şaşırdığı ise ışıkları açmayı akıl eden Beril'di.
"Döndüm ben." Diyen kız kendine sarılınca gözlerini Beril'den alıp arkadaşına vermişti tüm dikkatini.
"Öyle sarılmakla kurtulamazsın hanım efendi." Dedi kızgın bir şekilde. Sonra sarılı kafasını görünce daha da kızdı.
"Zarar görmemek için gidip kendine zarar vermeyi nasıl becerdin peki?"
Bu aslında Beril için de sorulmuştu. Ne işi vardı burada? Neden birlikteydiler?
"Düştüm, önemli bir şey değil." Deyip etrafa bakındı.
"Asıl azarı yiyeceğim kişi nerede? Kaçmalı mıyım?"
Ali gözlerini kapatıp sakinleşmeyi denedi, sonra bir şey demeden merdivenlerin başına geldi ve bağırdı.
"Ayşe gel hadi! Başımızın belası küçük kızımız geri dönmüş!"
Yukarıdan paldır küldür aşağı gelen ayak seslerinin ardından Burcu ile göz göze gelen Ayşe, koşarak arkadaşına sarılmıştı. Zaten hazırda bekleyen yaşlarının akmasına da engel olmamıştı daha fazla.
"Niye bıraktın beni? Niye gittin?"
"Özür dilerim Ayşe. Söz bir daha gitmek yok."
Ali Beril'le kötü kötü bakışırken kızların buluşma merasiminin bir an önce bitmesini, yalnız kalmalarını ve bu işin gerçeğini öğrenmeyi sabırsızlıkla bekliyordu.
Ayşe'yi kolunun altına alıp Beril'e döndü Burcu.
"Teşekkür ederim getirdiğin için."
Beril sadece kafa sallamıştı çünkü şu an tek derdi kendisine kötü kötü bakan adamın bakışlarını çözmekti.
"Bir daha bela olma."
Deyip gitmişti. İşin garip yanı Burcu'nun bu cümleye gülmesiydi.
Beril kapıdan çıkar çıkmaz arkadaşına dönmüştü.
"Hemen anlatıyorsun küçük hanım!"
Ayşe şaşkınlıkla Ali'ye bakıyordu.
"Kız yeni geldi, dinlensin yarın anlatır."
"Yok yok, şimdi anlatsın bence yoksa kafayı yiyebilirim."
Burcu sıkıntıyla iç geçirdi. Ne anlatacaktı bu deliye şimdi? Hayır kızmakta da haklıydı. Beril'den kaçıyorum deyip sonra eve onunla dönmesi normal değildi.
"Küçük bir kaza atlattım, nasıl olduysa ona ulaşmışlar. Gelip hastaneden aldı, sonra buraya getirdi."
Ali sinirle güldü.
"Kafan ondan mı sarılı? Ha bize haber verme zahmetinde bulunmadın. Valla bravo. Kaçıyorum dedin ama bakıyorum da kaçtığın sadece bizmişiz!"
Burcu nemlenen gözlerini aceleyle sildi.
"Özür dilerim, nolur affedin beni."
"Seni ne hale getirdiğini görmüyor musun Burcu? Dünya onun etrafında dönüyor sanıyorsun, ama biz de varız. Asıl biz varız seninle, o hiç olmayacak ve sen bu olmayacak rüyanın peşinde kendini harap edip duruyorsun!"
Ali'nin bağırmasıyla ağlaması daha da şiddetleniyordu. Ayşe olan bitene anlam veremiyordu ama kızın ağlamasına dayanamamıştı artık.
"Ali yeter! Ne halde görmüyor musun?"
"Ben miyim onu bu hale sokan Ayşe!"
Bu sinirden nasibini alan Ayşe susmuştu, sadece arkadaşına daha çok sarılıyordu.
"Ben mi soktum? Sabahtan beri bağırıyorsun kıza?"
"Yeter tamam, benim yüzümden tartışmayın."
Burcu gözlerini silip arkadaşına döndü.
"Sen de haklısın, o da haklı. Haksız ne var biliyor musun? Sadece seven ve bunda tek bir kötü niyeti olmayan ben. Haksızım ben, yanlış kişiyi sevdim, yanlış bir aşktayım. Değil mi? Ondan haksızım. Sen haklısın Ali."
Gözlerindeki kırgınlık o kadar meydandaydı ki Ali çoktan söylediklerine pişman olmuştu bile. Ama arkadaşının hiç yere kendini harap etmesini istemiyordu. Gerçekten olanları gören sadece kendi miydi?
"Aferin sana." Deyip kızgınlıkla kendine bakan karısı bile, konuyu tam bilmeden onun suçlu olduğunu biliyordu. Çıkıp arkadaşının kapısını çalmıştı, ama ses gelmeyince çekildi. Yarın konuşurdu.
~
Ayşe güne son zamanlarda alıştığı biçimde, yanında Ali ile uyanmıştı. Kırgındı ona, kendini arkadaşına affettirinceye kadar konuşmayacaktı.
Burcu'nun gelişine özel onun sevdiği şeylerden oluşan bir kahvaltı hazırladı. Gerçi önüne ekmek ucu, reçel koysa yeterdi de yine de abartmıştı. Uyandırmak için odasına girdiğinde elinde telefonla uyuyakaldığını gördü. Telefonu yavaşça elinden aldığında ekrandaki fotoğraf dikkatini çekmişti. Bu Beril dedikleri kadının arabada uyurken çekilmiş bir fotoğrafı vardı.
Telefonu aldığı yere geri koydu ve kızı omzundan dürttü.
"Burcu kalk hadi!"
Uyandırmak o kadar zordu ki her sabah bir işkence haline geliyordu. Bu sebepten elindeki suyu boca etti kafasına.
Kız biraz mırıldandıktan sonra gözlerini yavaştan açtı.
"Allah razı olsun Ayşe'm. Sen de olmasan her sabah kalkıp yüzümü yıkama zahmetine gireceğim."
"Kalk hadi, kahvaltını et işine gideceksin."
Burcu elindeki telefonu kaldırıp ekrana bakıp gülümsedi. Ama kendisine dik dik bakan kızı görünce indirdi hemen.
"Ben Pazartesi'ye kadar izinliyim. Uyuyacağım."
"Eh peki, ekmek uçlarını ben yerim."
Bu cümle Burcu'nun çığlık atarak yataktan kalkmasına yardımcı olmuştu. Zayıf noktasıydı kahretsin...

ANKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin