Bölüm 5

109 7 0
                                    

Ne demiş ünlü şef Burcu Damak ; "Bir yumurtanın pişip pişmediğini anlamak için koklayacaksın, doğal gaz gibi kokuyorsa pişmiştir."
Onun aksine diğer ünlü şef Ali Tutam ise ; " Yendiğinde sıvı değilse pişmiştir." Diyor ve bu tezi çürütüyordu.
Ayşe sabahki olayı olayı unutamamıştı, adama nasıl bakakaldığını, kalbinin ısınmasını... Ali ise hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu, kızın bakışlarını görmemiş gibi.
"Kanka seni beklemiyorduk inan, yoksa dağıtır mıydık evi ? De mi Ayşe?"
Ali bir yandan ekmeği ağzına sokuşturuyor diğer yandan da dün gece çektiği fotoğrafı kıza gösteriyordu. Burcu evi dağıtmadıklarını ifade etmeye çalışıyordu ama Ali görmüştü bir kere.
"Çıldırtma beni ! Hem sen niye geldin ki?"
"Geldim se kendi evime geldim, allah allah ya!"
"Hayır gel tabi ki de, haber verseydin keşke."
Kırk yılın başında eve gelmişti ama yemediği laf kalmamıştı.
"Ayşe, şu kocana bir şey söyler misin?"
"Kime?"
Ayşe şaşkınlıkla Ali'ye bakakalmıştı, kime diye sormuştu resmen, bu adamın kocası olduğunu sanki bilmiyormuş gibi. Boşluğuna denk gelmişti, yoksa gayet farkındaydı.
"Sen de haklısın, yüzünü gördüğün mü var? Unuttun tabi evli olduğunu."
Burcu aslında Ali'yi sinirlendirmek istiyordu, ama Ali bunun farkında değildi yani yemi yutmuştu.
"Yok ben... Sen birden deyince..."
Kızın bir şeyler söylemek için çırpındığının farkındaydı Ali, ama haklıydı.
"Unutmadım Burcu, farkındayım merak etme."
"Ya, pek belli olmuyor da."
Bu ısrar üzerine adam artık bir şeyler sezmeye başlamıştı, ama Burcu asla altta kalamazdı. Hemen konuyu değiştirmeye çabaladı. Bu konuda üstüne yoktu.
"Onu bırak da Deniz abla bugün bize geliyor."
İşte bu adamın aklını dağıtmaya yetmişti.
"Ablam mı? Benim neden haberim yok bundan?"
"Eve pek uğramadığından ve herkesle muhabbeti kestiğinden olabilir mi?"
Kızın laf sokmasını en acı şekilde hissetmişti ama erkeklik gururuna yedirmeyecekti elbet.
"Niye sana söylüyor bana da söyleyebilirdi. Hem niye geliyormuş?"
"Ayşe ve seni görmeye, niye olacak. Sana söylememi istemedi, sürpriz yapacakmış."
Ayşe ister istemez paniklemişti, yeni insanlarla tanışmak onu hep geriyordu oldu olası. Şimdi gelen görümcesi sayılabilecek kişiydi ve şimdiden gerilmişti.
"Babam anlatmış olmalı evlendiğimi."
Genç adamın sıkıntıyla kendisine baktığını görünce daha da gerilmişti.
"Ben gideyim istersen."
Diye fısıldadı.
"Ne gitmesi? Neden gidecekmişsin?"
Genç kız cevap verememişti, bu adamı sıkıntıya sokmak istemiyordu. Ne olursa olsun borçluydu ona.
"Valla yandınız, eğer Deniz abla bunun gerçek evlilik olmadığını öğrenirse ne dilinden ne elinden kurtuluşunuz yok."
Aslında bu durum Burcu'nun hoşuna gitmişti. Ali'nin o kızdan kurtulmasını istiyordu ve bunun için elinden geleni yapacaktı.
"İyi de biz gerçekten evliyiz, ne demek istediğini anlamadım Burcu."
"Bence anladın Ali. Tamam evlisin de, deftere iki imza atmayla bitmiyor ki... Baban diyememiş ablana neden evlendiğinizi, duyarsa mahveder sizi valla. Zaten yangından mal kaçırır gibi evlendiniz diye köpürüyor, altında sebepler arıyor." Dedi sırıtarak.
Deniz gerçekten de sıkıntılı bir insandı. Ayşe'nin kurtuluşu için planlanan bu evliliği bilse en baştan karşı çıkardı. Evlenmeden de Ayşe'yi kurtarabilecekleri yollar olduğunu söyleyecek, kızın hayatını bu şekilde de elinden aldıklarını söyleyecek, gidecek asla laf anlamayan amcasına ve dedikodu yapmakta üstlerine olmayan köylülere kafa tutacaktı. Sıkıntıya girip de kafa ağrıtmaya gerek yoktu. Zaten az kalıp giderdi, idare edebilirlerdi bir kaç gün.
Deniz İsveç'te yaşıyordu. Küçüklüğünden beri hayali olan ülkeye gitmiş, hayallerini gerçekleştirmişti. Arada bir işten fırsat buldukça bir kaç günlüğüne geliyordu ailesinin yanına.
Asıl geliş sebebi soytarı kardeşinin kiminle evlendiğini görmekti. O çok sevdiği kızı unutturan, Ali'yi alel acele nikah masasına oturtan bu kızı ölümüne merak ediyordu.
Ali kahvaltıdan sonra Ayşe ile bahçedeki küçük çardakta kahve içiyordu.
Ayşe yoğun bir şekilde ısrar edince kahve için kızı kıramamıştı.
"Bana hizmet etmek zorunda değilsin Ayşe, neden böyle davranıyorsun?"
Aslında kızın buna odaklı olmasından hoşnut değildi. Evde olduğu süre içinde gözünün içine bakıyordu, bir şey ister diye. Kız buna odaklanmaktan kendisini bile unutuyordu.
"Kocamsın." Dedi kız fısıltıyla, kafasını yere eğmişti.
"Ne o öyle'sahibimsin' der gibi? Kaç kere diyeceğim sana, bana amcanlarda öğrendiğin gibi davranma, bana kendin gibi davran."
"Ben böyle öğrendim, böyle büyüdüm. Hem yengem dedi ki kocasını geri çeviren, memnun etmeyen cehennemde cayır cayır yanacakmış. Bizim köydeki kadınlar da böyle demişti."
"Hay ben sizin köye... Ya tahsilli de kızsın anlamıyorum ki."
Adam küfretmemek için kendini zor tutuyordu. Kız da kendince haklıydı, yıllarca böyle olması için baskı yemiş, işkence görmüştü. Şimdi o kabuğundan sıyrılıp çıkması hiç kolay olmayacaktı.
"Şimdi ben sana çocuk istiyorum desem, gelip -" adam cümleyi nasıl kızı kırmadan bitireceğini bilemediği için susmuştu, ama Ayşe adamı anlamıştı. Koca koca gözleriyle önce adama bakmış, sonra tekrar başını eğmişti.
"Öyle istiyorsan olur. Başım üstüne."
Valla şimdi kalkıp kıza atlayacaktı sinirinden ama asıl suçlular dururken acısını kızdan çıkarmak doğru olmazdı.
"O da ne demek Ayşe!? İstemediğin halde mi yapacaksın bunu? Niye kendini böyle değersizleştiriyorsun?"
Adamın bağırması onu ürkütmüştü, gözlerinin nemlenmesine engel olamamıştı. Ne demişti amcası? 'Kız kısmı erkeğin yanında ağlamaz' Aceleyle yaşlarını siliyordu ama yerine yenileri geliyordu. Adamın küfredip sinirle masadan kalktığını görünce ani refleksle kendini savunmaya aldı, kollarını birbirine sardı. Ali'nin kendisinden ne istediğini bilmiyordu, sürekli adamı sinirlendirip duruyordu. Öyle amcası gibi dövmüyordu, elini bile sürmemişti, kendisine küfretmiyordu da. Ama yine de kendini çok kötü hissediyordu. Kendisine uzanan peçeteyi aldı, sonra peçeteyi uzatan ele baktı. Ali yine sinirli bakışlarıyla ona bakıyordu, bir türlü bu adamı memnun edemiyordu. Eksik bir şey mi yapmıştı? Yanlış bir laf mı etmişti?
"Ayşe ağlama. Bak bana, bakar mısın lütfen?"
İstediğinde gayet kibar olan kafa karıştırıcı kocasına baktı.
"Sana iki seçenek sunacağım. Ya ağlamayı kesip kendine gel, senden istediğim o güçlü kadın ol ya da seni köye amcanlara yollarım. Anlaşılan onlardan kafa olarak kurtulmamışsın. "
Bu cümleyi duyunca Ayşe'nin yüreğini büyük bir korku sardı. O işkence evine dönmek istemiyordu, bunun için gerekirse adamın ayaklarına kapanıp yalvarırdı.
"Ben ablamı almaya gidiyorum, lütfen kendini toparla ve onun yanında saçma sapan davranma."
Kız giden adamın ardından ne yapacağını bilemez halde donup kalmıştı. Aklına tek bir çare geliyordu o da içerideydi...
"Burcu."
Kafasını makalelere gömmüş olan kız, Ayşe'nin bu halini görünce hemen kalkıp yanına gelmişti.
"Kızım ne oldu sana böyle? Ne bu halin?"
Olanları kısaca anlatmıştı ama garip bir şekilde Burcu da Ali gibi sinirlenmişti.

ANKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin