Bölüm 6

109 7 0
                                    

Herkes kendi hikayesini kendi yazardı, bazıları da zaten yazılmış olan hikayesini sadece daha temiz bir deftere yazardı.
Öyle kitaplardaki gibi sarmaş dolaş uyanmamışlardı, Ali yattığı gibi kalkanlardandı, rahat ve yumuşak yatağı bulunca biraz fazla uyumuştu, sadece o kadar. Kalkıp halen daha uyuklayan Ayşe'ye göz attı. Güzel kadındı, biraz daha bakımla daha da güzel olabilirdi. Öyle makyaj falan değildi Ali'nin aklındakiler, yorgunluktan çökmüş yüzünün düzelmesi, göz altlarının morluklarının geçmesi, biraz saç sakal... sakal yok tabi. Burada kaldığı kısa süre içinde bile ondaki iyileşmeyi görüyordu, bu onu mutlu etmişti çünkü amacına ulaşıyor sayılırdı. Ne olursa olsun bu kadın ona emanetti, Ali asla emanete ihanet etmezdi o başkaları gibi... Bu kadını koruyup kollayacak, güzel bir hayatı olması için elinden geleni yapacaktı.
Gücünün yettiğince bütün dardaki kadınlara el uzatacaktı, böyle görmüştü.
Yanındaki kadın kıpırdanıp yüzünü ona döndüğünde, yüzünde bir gülümseme oluştu. Yüzüne gelen saçtan rahatsız oluyor, onu üfleyip duruyordu. 'Geberesice pif püff'
Odanın kapısı tıklanıp açıldığında gözlerini hemen kapatıp yüzünü biraz daha kıza yaklaştırmayı başarmıştı.
Yıllardır ablası aynı şampuanı kullandığı için gelenin o olduğunu anlamıştı. Kapı kapanınca her ihtimale karşı yine de biraz böyle bekledi, kızın sıcak nefesinin yüzünü dövmesini sabırla bekledi...
Deniz ise mutluydu. Öyle güzel uyuyorlardı ki birbirlerine sokulmuş, dedikodu yapan millet halt yiyebilirdi. Kardeşinin adı çıkmıştı bir kere ya zampara diye, kurtuluşu yoktu. Halbuki bilselerdi ömründe bir kadın sevmişti, o da rahmete gitmişti.
Kendisiyle yatmayı kati surette kabul etmeyen Burcu'nun koltukta daha fazla iki büklüm yatmasına kıyamadı ve kızı dürttü. Ama öyle ağır uyuyordu ki kız, (yanlışlıkla!) koltuktan düşmesine rağmen uyumaya devam etmişti.
Bugün hastaneye beraber gideceklerdi ama anlaşılan Burcu buna pek hevesli değildi. Başhekimle görüşmesi vardı, kabul edilirse o hastanede çalışmaya başlayacak, burada yaşayacaktı.
"Burcu!"
"E ama kalk!"
Burcu bir şeyler mırıldanıp, kollarını sehbanın ayağına sarıp uyumaya devam etmişti. Deniz pes edip mutfağa yöneldi ve kahvaltı hazırlayacak vakit olmadığından ayaküstü bir şeyler atıştırdı. Tam o sırada Ayşe uyanmıştı.
"Ay!"
Adamın gözlerinin burnunun dibinde olmasıyla korkup çığlık atmıştı aniden. Ne işi vardı burnunun dibinde? Yüreği ağzına gelmişti işte yine.
"Özür dilerim, korkuttum sanırım."
Adam kendini toparlayıp yataktan kalktı, yıllardır tek uyumanın verdiği alışkanlıktan olsa gerek durumunun farkında değildi, banyoya girdi. Ardında ise Ayşe gördüğü şeyle gözlerini yine koca koca açmış, dili tutulmuştu. O da neydi öyle?
Ali durumun farkına vardığında epeyce geçti, en azından kızdan arkasını dönmesini isteyip öyle kalkmalıydı. Kim bilir ne düşünecekti kız şimdi?
Odaya geri döndüğünde Ayşe odada değildi, yoksa utancından yüzüne bakamazdı.
"Yani bilim insanları ota boka çare buldu da, şu senin sabahları ve de yerli yersiz baş kaldırmana çare bulamadı."
Söylene söylene giyinirken bir yandan da kızın ne düşünmüş olabileceğini kestirmeye çalışıyordu. Aşağı indiğinde Burcu'yu her zamanki gibi masada uyuklarken buldu, ağzında her zamanki gibi ekmek ucu vardı, ablası oturup çayını içiyordu ve Ayşe... kendine bakıp gözlerini kaçırmıştı ama kıpkırmızı olduğu ne kendinden ne de Deniz'den kaçmamıştı. Burcu bile farkına varıp sabah uyuklamasına ara vermişti. Ölüyordu merakından, acilen Ayşe'yi sıkıştırıp sormalıydı olan biteni.
"Günaydın." Dedi gülümseyerek. Ablasının yanına oturdu ama Ayşe'nin karşında oturacağını geç idrak etmişti. Zaten ablasıyla iş muhabbetine öyle dalmıştı ki neredeyse olanı unutacak gibiydi.

"Koskoca ülkede başka hastane yokmuş gibi niye hepiniz orada toplanıyorsunuz ki?"

"Çünkü orası en iyi profesörlerin olduğu yer, bu da en iyi eğitim demek."

ANKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin