Bölüm 7

97 5 0
                                    

Sabahın ilk ışıklarında, havanın en temiz olduğu saatlerde Burcu yeni eve geliyordu daha. Hem yorgunluktan hem can sıkıntısından kendini koltuğa attı, niyeti millet kahvaltıya inene kadar biraz kestirmekti ama horozlardan bile önce kalkan Ayşe sayesinde bu hayali suya düşmüştü.
"Aa geldin mi? Hoş geldin."
"Hoşbulduk."
"Aç mısın? Yapayım hemen bişeyler?"
"Yok canım istemiyor."

Ayşe kızın yanına geldi, zorla kafasını kaldırıp kucağına koydu. Tamamen içgüdüsel yapmıştı bunu, çünkü o ağlarken, canı sıkkınken hep yalnızdı. Ve bunu hiç istememişti.
" Sana derdini anlat demeyeceğim, çok sordum çok susturdun. Ama haline bakılırsa yürek yarası. En ağır olanı da o ya, insanı çöktürür böyle yemeden içmeden keser."
Burcu'nun gözlerinden yaşlar tek tek boşalmaya başlamıştı.
"Ben belki anlamam bu işlerden, hiç sevgiyi tatmadım ki. Ama her şeyin illa bir çaresi vardır."
"Bu, bu öyle çaresiz ki Ayşe. Ama kendime, kalbime engel olamadım, olamıyorum ne yapayım?"
"Haberi var mı?"
"Yok, aklına bile gelmez."
"Desen? Niye demiyorsun, ne kaybedeceksin ki? "
"İmkansız Ayşe."
Dedi kız iç çekerek. Bunu Ayşe'ye anlatamazdı, bu herkese söylenecek bir şey değildi. İşin ucu kaybetmeye kadar giderdi.
"Evli mi yoksa? Ha"
"Yok değil. "
"Çok mu yaşlı, yoksa akraban köyden biri mi?"
"Değil Ayşe, öyle aklına gelecek bir şey değil. Hem boş ver, olmayacak şey için kafamızı da çenemizi de yormayalım."
Bu kibarca sus demekti ve Ayşe bunu anlamıştı. O sadece yardımcı olmak istemişti ama anlaşılan mesele karışıktı. Bi daha da sormayacaktı, kız anlatmak istese anlatırdı zaten.
"Akşama Akif bey amca ile Fatma hanım gelecek, ne severler bilir misin? Yapayım yemek için."
"Valla sen bi su böreği yap yapabiliyorsan, Akif amca çok sever. Başka şeye gerek kalmaz bile."

Ve öyle yaptı da . Ali görünce kızmıştı ama bu sefer Ayşe kendini yedirtmemekte kararlıydı.
"Yaptımsa babana yaptım, sen yemezsin."
Bu cümleyi kurduğuna evdekiler kadar kendi de şaşırmıştı. Ali o kadar mutlu olmuştu ki uzun zamandır ilk defa yapmadığı bişeyi yapıp, kahkaha atmıştı.
"İşte bu, böyle ol."
Ayşe adamın mutlu olduğunu görünce öyle mutlu oldu ki, içindeki mutluluğu gözlerinden taşıyordu. İçten içe kendisindeki değişimin farkındaydı. Belki de bu Ali idi mutluluğunun sırrı, bilemezdi. 
Ali'nin ailesi geldiğinde güzel bir yemek yemişler, mutlu bir ailenin geçirmesi gerektiği gibi akşam geçirmişlerdi. Akif bey kızı mutlu görünce oğluyla gurur duydu, öyle bir köpeğin elinden almakla iyi etmişlerdi gül gibi kızı. Nasıl da güzel güzel bakıyordu oğluna... Oğlu da hasret kaldığı haline, neşe saçan haline öyle yakındı ki...
Bu mutlu gecenin sabahında köyden gelen bir telefon Ayşe'nin tüm moralini alt üst etmişti. Ali'nin ailesi kalmak istememiş, köye dönmüşlerdi. İnekleri doğum zamanındaydı bırakmak istememişlerdi. Ayşe her zamanki gibi kendiliğinden değil de telefonun çalmasına uyanmıştı. Kendi telefonu yoktu Ali'ninki çalmıştı uzun uzun. Ali uyku mahmuru gözleriyle arayana bakmadan açmıştı bir kere telefonu.
Ayşe'nin yengesi aramıştı, öfke saçıyordu adeta.
"Ayşe nerede?"
"Sanane kadın? Hem ne istiyorsun sabah sabah?"
"Enişte bey, önemli önemli bi ver sen Ayşe'ye telefonu."

Ali telefonu şaşkınlıkla kendini izleyen kıza uzattı.
"Kim?"
"Yengen olacak kadın, önemliymiş."

Ayşe eli titreye titreye aldı telefonu. Ali de o sinir bozucu kadının sesini duymamak için banyoya girmişti.
"Efendim?"
"Kız rezil kepaze seni, evlendin kurtuluruz dedik senden ama yine rezil ettin bizi, amcanın başını yine eğdirdin. Hiç mi utanma yok sende hiç mi?"

"Ne oldu ki yenge?"demişti titreyen sesiyle, kurtulamayacak mıydı onlardan?
Orada bile değilken nasıl başlarını eğdirebilirdi ki?
"Ne demek ne oldu bi de dalga geçiyor! Ben sana ne dedim evlendiğin gün, ne dedim? Çarşafı oğlanın ailesine verip kan parası alacağız demedim mi? Elleri boş döndüler köye, elalem bizi konuşuyor bizi!"
Ayşe'nin başından aşağı kaynar sular boşalmıştı. Yengesi tembihlemişti çimdikleye çimdikleye.
"Kız yoksa... yoksa kız değil misin!? Allahım nerelere gideyim ben!"
"Yenge valla... valla öyle değil. Ben unutmuşum vermeyi, valla bak nolur."
"Yarım akıllı kız, getirdin getirdin getirmedin valla amcan vurmaya gelir seni. Tüm köye rezil oldu benim kocam! Nedir senden çektiğimiz kurtuluşumuz yok mu?"
"Yenge tamam... tamam."

Gözlerinden akan yaşları Ali görmesin diye iyicene sildi eliyle, telefonu kapatıp yatağa koydu ve Ali banyodan çıkmadan odadan çıktı alel acele. Evin diğer banyosuna gidip yüzünü gözüne su çarptı. Ağladığı belli olmasın istiyordu ama doğru düzgün ağlayamamıştı bile. Onların köyünde adetti, yengesi de sıkıca tembihlemişti. Gerçi, verecek olsa da neyi verecekti ki? Bu gerçekten bir evlilik bile değildi ama yengesi ve amcasının bunu asla öğrenmemesi gerekiyordu. Amcası sahiden gelip vurur muydu onu, yoksa Ali'ye herşeyi anlatıp kurtulsa mıydı onlardan? Ama ya bu sefer Ali onlara bir şey yapar da başına bela alırsa?

ANKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin