Bölüm 14

77 4 0
                                    

Bir anne, başkasının evladına nasıl zarar verebilir? Kendi çocuğunu dünyada tek, eşsizmiş algısıyla büyüten ve bu kanseri çocuğuna da geçiren aileler, bu toplumun çözülmesi gereken belki de en üst sorunudur.
Yılmaz'ı tanıyacağız biraz da. Ekstra bir açıklama gerek kalmadan onu o kadar iyi tanıyıp anlayacaksınız ki, çünkü Yılmaz sizsiniz. En azından çoğunuz.
Bir erkek çocuk babasını ya da etrafındaki güçlü bir erkeği örnek alarak büyür. Ya onu taklit eder ya da ondan ders çıkarır. Yılmaz'ın yetiştiği evdeki baba figürü karısının her dediğini yapan, yapmazsa hayatı cehenneme çevirilen, sessiz ve pısırıktı. Sindirilmiş diye tabir ettiğimiz durumdaydı. Yılmaz'ım derdi, geride bir evladı daha varken. Cinsiyetini belirtmeye gerek yok, az çok tahmin etmişsinizdir.
Bu annenin tüm işi oğlunun başarı ya da eylemleriyle sağa sola gösteriş yapmaktı, sanki dünya üzerindeki tek evlat, tek erkek evlat oymuş gibi.
"Benim oğlan da  işlerini büyüttü."
Duygu sömürüsü silahını kullanarak aldırdığı bileziklerini şangırtada şangırtada konuşuyordu. Çünkü onun bu hayattaki tek vasfı buydu, bilezik şangırdatmak.
Yılmaz Leyan'dan bahsetmişti ailesine. Annesi ilk başta karşı çıkmıştı, daha genç olduğunu evlenemeyeceğini söylemişti. Evi idare edemeyeceğini.
Daha sonra hayatta bileziklerinden sonra daha değerli varlığı olan oğlunun üzülmesine dayanamayıp kabul etmişti.
"Gelsin madem, elimi öpsün, tanışalım." Baştan belliydi niyeti aslında, değerlisini başkası ile paylaşmak istemiyordu. Sonra kim ona bilezik alacaktı ya da diğer istediklerini? Yılmaz kendi evini geçindirmek için kullanacaktı parasını, kendisine eskisi gibi harcama yapamayacaktı. Ve hava atamayacaktı.
"Bu adet de nereden çıktı bilmem. Bizim zamanda böyle miydi? Anamızın babamızın dediğini evlenirken görürdük. Tanıştırma da neymiş."
"Kızcağız ne güzel tanışmak istemiş, ne var bunda hanım?"
"Yok bişey yok, ben hep yanlış biliyom zaten."
"Senin dediğin kızı istemedi diye oğlana düşman olma. Gönlü kimi severse onu alacak tabi."
"Önce benim gönlüm sevecek, onunki sevse ne sevmese ne."

İşte böyle bir evin mensubuydu Yılmaz. Tek duası ailesinin Leyan'ı sevmesi ve kabul etmesiydi.
~
Leyan bir şantiyede çıkan problemi çözmek için sahaya inmişti. Bu işte her türlü aksilik olabilirdi, önemli olan önceden görüp önlemini almaktı sadece.
Üzeri toz toprak olmuştu. Ofise döndüğünde Ali'nin sorgulayıcı bakışları üzerindeydi.
"Bu ne hal? Sıvayı sen mi yaptın?"
Leyan ıslak mendille temizlenmeye çalışırken bir yandan da söyleniyordu.
"Dalga geçme! Gerginim zaten."
Sevgilisinin ailesiyle tanışacağı için o kadar geriliyordu ki, eski neşeli hali kalmamıştı.
"İstersen iyi düşün?"
Arkadaşının sorusuna verecek cevabı yoktu. Daha önceki ilişkilerinde de işin içine aile girince nedense hep sorun çıkıyordu. Ama Yılmaz'ı seviyordu, ailesi ile tanışmayı tüm korkularına rağmen bu sebepten istiyordu.
"Evleneceğim insanın ailesiyle elbette ki tanışmam gerekiyor Ali. "
"Bak görürsün bu sefer her şey güzel olacak. Diğer aileler gibi arsız değillerdir bence. Baksana Yılmaz efendi birine benziyor."
"Benden ne istiyorlar anlamış değilim."

Kızın yüzündeki kırgın ifade Ali'yi üzüyordu. Ama ne kadar yardım edebilirdi ki?
"İstersen bizim kızlarla görüş, rahatlarsın belki. Burcu da evde izinde ya."
"Aslında fena fikir değil. Bi sorayım müsaitler miymiş."

~
İstanbul üzerindeki neredeyse tüm evlere bakan Ayşe ve Burcu, artık ümitlerini kesmişlerdi.
"Neden hepsi çok pahalı? Neden?"
"Ben bile alacağım parayla bu evlerin altından tek başıma kalkamam. Belki de bu insanları evlendirmek için bir teşviktir ha, pahalılık?"
"Sanmam."

Burcu pes etmişti artık.
"Ali'nin bulduğu yer güzeldir umarım, akşama bakıp göreceğiz."
Çalan telefonuyla konuları bitmişti. Leyan geleceğini söylemişti, bu sebeple ufak çaplı bir ev toplama, kek yapma işine girişmişlerdi.
"Ya uğraşmamıza değmez, o aç ne bulsa yer."
Ayşe buna tanık olmuştu ilk karşılaştığı zaman. İkisi de tam dinlenmek üzereyken oturduğunda Leyan gelmişti. Öyle dalgın dalgın bakıyordu ki Ayşe ilk karşılaştığı o neşeli kadının bu olup olmadığını merak ediyordu.
"Neyin var Leyan?"
"Yılmaz'ın ailesiyle tanışacağım ya , çok gerginim."

Burcu Leyan'ın daha önceki ilişkilerini biliyordu, çoğu aileler işin içine girince bitiyordu.
"Ben Yılmaz'ı seviyorum, o öyle farklı ki... Evlenmek de istiyorum, ama ya ailesi ile bir problem çıkarsa ve onu kaybedersem?"
Burcu kızın haline öyle üzülüyordu ki. Kolunun altına alıp sarıldı kıza.
"Niye çıkacakmış bitanesi? Bak görürsün her şey çok güzel olacak."
"Öyle mi dersin?"

Yine de Leyan umutsuzdu. Ama bir tarafı da artık güzel şeyler olsun istiyordu. Sadece yabancı olduğu için dışlanmaktan yorulmuştu. Farklı olanlar insanları neden korkutuyordu? Yeniliklere açık olmayan cesaretsiz oldukları için mi yoksa kendilerini en üst model sanan gereksiz egoları yüzünden miydi?
"Hem diyelim ki bi sorun çıktı. Yılmaz seni seviyor, bırakmaz seni."
Ayşe çok samimi olmadığından konuşmaya katılmıyordu ama duydukları kadarıyla kız hep dışlanmıştı. İçten içe üzülse de kızın bu haline kendi geçmişi geldi önüne. O da dışlanmamış mıydı? Belki Leyan onun kadar eziyet görmemiş olabilirdi ama bu toplumun kadınlarla olan derdi neydi? Neden hep dışlanıp eziliyordu kadınlar, baş tacı edilmeleri gerekirken?
"Sen tanışma olacağı zaman haber ver, biz yine konuşuruz."
"Teşekkür ederim Burcu gerçekten de bu takımın beyni sensin."

Ayşe'ye döndü gülümseyerek.
"Sen de şimdilik yengemizsin ama eminim güzel bir konumun olacaktır."
"Nasıl yani ne konumu?"
"Bizim arkadaş grubumuzun içindesin artık, burada herkesin bir konumu vardır. Biz vermeyiz kendiliğinden çıkar ortaya, kim neyde iyiyse. Mesela beyin Burcu'dur çünkü çok güzel akıl verir, bana da mikser diyorlar ama asla alakam yok."

"Tabi tabi."
Leyan ters ters Burcu'ya baktı.
"Günahımı alıyorsun, yanlışlıkla cennete gidersem görürsün."
"Sende bu iştah varken, dünya nüfusunun %10'unun hakkı olanı yerken biraz zor ama neyse."

Ve kafasına bir yastık inmişti.
~
Elindeki cep telefonunu olabildiğince sabit tutmuştu, titreme olmasın her şey net görünsün istiyordu.
Beklediği adam arabasından inip, diğer kapıyı açmış ve bir kadının inmesine yardım etmişti. Adam kolunu kadının omzuna atmasını, pis pis gülmesini her şeyi kaydediyordu. İçeri girmesine gerek yoktu, bu işi onun için biri hallediyordu.
Yeterince kanıt toplamıştı ama yine de elindeki kozların sağlam olmasını istiyordu.
O adamı bitirecekti. Hayatını mahvedecekti, tıpkı kendisine yaptığı gibi. İntikamını öyle bir alacaktı ki...
Kemal denen adamın K'sı bile kalmayacaktı piyasada.
Evine geçti, videoları güvenli hesabına aktardıktan sonra duş almak üzere banyoya girdi.

ANKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin