Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bir şey var adını koyamadığım.
Kırılmaktan öte parçalanmak gibi.
Toplamaya çalıştıkça dağılıyorum.
Bir şey var halledemiyorum.
-Turgut Uyar
Kumarda kazanılmış bir yalnızlık nasıl kaybedilir? Eğer bunun bir yolu varsa bir an önce bunu bulmam gerek sanırım. Aksi halde her an yalnızlıktan ölebilirim. Yüzüme manyak gibi gülen hayata karşı kazandığım şeyin adı yalnızlıktı fakat bu da bana hayatın arkasını dönüp öyle gülmesini işaret ediyordu. Eh, zaten pek anlaşabildiğimizde söylenemezdi fakat bu kadarı da biraz ayıp olmuyor muydu?
Bunu hak edecek ne yap-... ah, tabii. Unutur muyum?
Ödediğim bedeli kendime reva gördüğüm her şeyi unutur muyum sahiden bir gün?
Çektiğim yalnızlıktan şikayet ederken durup da hayatın bana başka tarafıyla gülmesine takılmıştım, önceki hamlesini nasıl unutmuştum?
Eh, müzik hocasının beni çağırdığını unuttuğum gibi unutmuş olabilirim. Zira adamın bana yönelttiği bakışları bu hareketimi hiç tasvip eder gibi değildi. Adam haklı ama Fezâ! Nereden bilsin senin kafandaki seslerle konuşup yapacağın işleri hep unuttuğunu?
Dersleri düzgün olup da öğretmenlerin gözünün önünde olmayan tek öğrenci olabilirdim. Baskın bir karaktere değil de sessiz ve çekingen bir yapıya sahip olduğum için öğretmenlerimde bir süre sonra benimle iletişimi sadece derslerde aktif halde tutuyorlardı artık. Ne sosyal etkinliklere ne de başka bir şeye zorunlu olmadığı takdirde katılmadığım için bu etkinlikte aktif rol almak istememe onların bile şaşırdığını fark edebilmiştim. Kimsesiz çocuklar için yaptıkları ve yapacakları tüm etkinliklere katılabilirdim. Onlar için bir şeyler yapabilecek olma düşüncesi bile içimi kıpır kıpır yapıyordu. Belki de benim zaafım kendilerinden bir farkım olmayan o çocuklardı.
Müzik sınıfına şöyle bir göz attığımda içeride bulunan öğrencilerin son sınıflardan oluştuğunu gördüm. Zaten toplasan on kişi anca vardı. Beni şaşırtan şey bela tayfanın iki eksik üyeyle burada olmasıydı. Burak ve Esma dışında Cihangir, Enes ve Hale üçlüsü buradaydı. Açıkçası Hale'yi burada görmek beni dumur etmişti fakat o, ona olan bakışlarımı görmezden gelmeyi tercih etti. Onun burada olduğunu görmek içimin saçma sapan bir kıpırtıyla titreşmesine neden oldu. Gözlerimin parladığına yemin edebilirdim. Yine de gözlerimi üzerinde fazla tutmadan çektim ve ifadesiz bakışlarla en arkaya gittim.
"Herkes burada olduğuna göre neden toplandığımızı açıklıyorum arkadaşlar. Biliyorsunuz ki kimsesiz çocuklar için okulumuz bir etkinlik düzenliyor. Bu etkinlikte toplanacak olan bağışlarda yetimhanelere bağışlanacak. Bugün okulumuz olarak iki grup halinde iki farklı yetimhaneye minik arkadaşlarımızı ziyarete gideceğiz." Kısa bir es vererek gözlerini öğrencilerin üzerinde gezdirdi. "Şimdi sizleri iki gruba ayıracağım ve aranızdan grup başına bir görevli seçeceğim." Söylediklerinin anlaşılması üzerine masanın üzerinden bir kâğıt ve kalem aldı ve söylediği isimleri yazmaya başladı. "Açelya, Enise , Berfin,Eren ve Kutay... Siz bir grup olun." Günay hoca diğer grubun isimlerini yazarken ben bela tayfa ile aynı gruba düşmüş olmanın şokuna girmiştim. Tamam, sakinim. Sonuçta çocuklar için bir şeyler yapmaya gidiyorduk. Orada bana bulaşacak değillerdi.