Gözyaşlarım önümü görmemi zorlaştırırken okulun bahçesinden çıkmış koşa koşa ilerliyordum. Nereye gittiğini bilmeyen adımlarım kalbimi dinleyip buralardan uzaklaştırıyordu beni sadece. Okulun olduğu caddeyi hızla bitirdiğimde hayal meyal birinin adımı seslendiğini duydum ama dönüp bakmadım geriye.
Beni sildiğini biliyordum. Beni bir daha görmek istememesini anlayabiliyordum. Kendince haklıydı ve elimden hiçbir şey gelmiyordu. Yine de her şeye rağmen içimde kör bir umut vardı. Belki bir gün gerçeği görür, belki bir gün beni anlar... belki diye diye geçmişti yıllarım ama o günden güne ruhuma yaralar açıp durmuştu. İşte bugün o son darbeyi vurmuş ve ruhumu tamamen öldürmüştü.
Cihangir artık biliyordu. Belki gerçeği değildi ama biliyordu işte. Ne düşünüyordu ? Gerçek olduğuna ihtimal vermiş miydi? Yoksa mutlaka altında başka bir şey yattığını mı düşünüyordu? Gerçi Hale onun en yakın arkadaşıydı, ona inanabilirdi ve eğer inansa gıkımı bile çıkaramazdım. Kimdim ki ben? Bana bugüne kadar kim inanmıştı da bir başkasınında inanmasını bekleyecektim?
Kimse. Hiç kimse inanmamıştı.
Soluk soluğa apartmana girdiğimde gözlerime dolan yaşlardan önümü zor görüyordum. Merdivenleri çıkmaya başladığımda bir an ayaklarım karıştı ve sertçe merdiven köşesine çarptım dizlerimi. Henüz yeni geçmiş olan yaralarım sızladı bu keskin temasla.
Dişlerimi sıkıp merdivenleri devam ettim. Kapıyı kapatıp sırtımı kapıya yasladığımda bir an burnuma dolan kokularla gözlerimi mutfak kapısına çevirdim. Muhtemelen kapı sesine gelen ve eve ne zaman geldiğini bilmediğim teyzemle göz göze geldim
Sen inanmıştın teyze. Ve yaralarımı sarmaya çalışmıştın.
Bir an şaşkınlıktan duran gözyaşlarım tekrar akmaya başladığında sıkıca sarıldım teyzemin boynuna. Sonrasını zaten hayal meyal hatırlıyorum. Teyzemin beni sakinleştirmesi, odama götürüp üstümü değiştirmesi, ev sıcak olmasına rağmen kalın sweat takımımı giymek için tutturmam ve gözleri dolarak istediğimi yapması ve en son... en son misafir odasında yatacağım diye tutturmam. Büyük bir sabırla yanımda durup bana destek olmuştu hiçbir şey demeden ve en son uykuya daldığımda yanımdan gitmiş olmalıydı.
Bense son on dakikadır boynuma kadar çekili yorganın altında düşüncelerimle boğuşuyordum. Yataktan asla çıkmasam ve bütün sorunlar beni kapının önünde beklese fakat beni asla bir daha yakalayamasalardı keşke.
Hep imkansızı istemekten asla bıkmayacaktım.
Yorganın altında vücudumda kalan son su damlasını da ter olarak dışarıya attığımda boğazımdaki kurulukla iki kere öksürdüm. Kalın çoraplarımla parkeye bastığımda oyalanmadan yataktan çıktım. Muhtemelen gözlerim davul gibi şişmişti ve saçlarımın birbirine girdiğini de az çok biliyordum. Elimde saçlarımı hafifçe bastırıp iki elimi önümde birleştirdim ve koridorda ilerlemeye başladım. Teyzemin nerede olduğunu bilmiyordum ama gelen fısıltı seslerine bakılırsa oturma odasındaydı. Seslerin televizyondan geldiğini düşünmüyordum. Odanın kapısına geldiğimde karşılıklı koltuklarda oturan teyzem ve Cihangir'i gördüm. Göz göze geldiğimizde sertçe yutkunmaya çalışırken onun gözleri müthiş bir hızla vücudumu kontrol etmiş ve rahat bir nefes vermişti. Gözleri yüz ifademi taradığında ise ben onun yutkunmasını izlemiştim. Adem elması hareketlenip durulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VECEL •yarı texting
Short StoryGnadenschuss: bana ne yaptığını görüyor musun küçük sürgünüm? Gnadenschuss: kalbimi bir sen böyle çarptırabiliyorsun...