Someone, somewhere, can you understand me a little, love me a little?
"Biri, bir yerlerde, beni biraz anlayabilir, biraz sevebilir mi?"
-Slyvia Plath
Hızlı adımlarla evden çıkıp merdivenleri inmeye başladığımda derse ucu ucuna yetișeceğimin farkındaydım. Beş dakika daha diye diye alarmımı o kadar ertelemiștim ki derse yarım saat kala anca kalkabilmiștim. Dakikalar içinde hazırlanıp evden nasıl çıktığımı bilmiyordum bile.
Caddeyi hızlı adımlarla arşınlarken sonunda okul gözükmüștü.
Bahçe kapısına hızla ilerlerken kapıda Cihangir'i görmemle adımlarım sekteye uğradı. Derse girmemize beş dakikadan az bir süre varken neden kapıdaydı? Beni beklemiş olamazdı değil mi?
Pıtı pıtı adımlarla yanına ilerlediğimde başını kaldırmış ve benimle göz göze gelmişti. İrislerinin parladığına şahit olurken yanına gidene kadar gözlerini üstümden çekmedi.
Dudağımın içini ısırırken "Merhaba." diye mırıldandım.
Aynı şekilde karşıladı beni.
"Yeni mi geldin?" diye sordum, belki ağzından laf alabilirim umuduyla. Beni hiç şaşırtmayan bir ifadeyle "Yok, oldu biraz geleli, seni bekliyordum." dedi açıkça. Dudağımın içini ısırırken, sanki kendini tutuyor gibiydi. İki gündür fazlaca mesajlaşmıștık ama görüşmemiștik hiç. Özlemiştim. O da özlemiş miydi?
Kendini tutması sarılmak istediği için miydi yoksa?
"Hava serin, üşümüşsündür. Beklemeseydin keşke."
Yan yana okula ilerlemeye başladık beraber. "Seni beklemeyi seviyorum, hep sevdim."
Gözlerim sanki daha önce gelmediğim bir yere gelmişim gibi okulun bahçesini izlerken bir şey demedim.
Okulun demir kapısına geldiğimizde ağır kapıyı kolayca açtı. Beraber merdivenleri çıkmaya başladık.
"Okuldan sonra bir planın var mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VECEL •yarı texting
Kısa HikayeGnadenschuss: bana ne yaptığını görüyor musun küçük sürgünüm? Gnadenschuss: kalbimi bir sen böyle çarptırabiliyorsun...