Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bir damla bir anda bir dalga olabilirdi söz konusu duyguların olduğunda. Bir kalp atışıyla başlardı sonuçta her şey.
Cihangir benim için o ilk kalp atışıydı.
Dudaklarını kulağıma sürterek geri çekildikten sonra içeriye gideli beş dakikadan fazla oluyordu ve fakat ben hala aynı yerde aynı pozisyonda duruyordum. Heyecandan kızaran yüzümün sıcaklığını hissedebiliyordum. Ellerimle kendime rüzgar yaptıktan sonra ısıtıcıdaki sıcak suyu kahve kupalarına ekledim. Yüzümün eski rengine döndüğüne emin olduktan sonra ufak adımlarla salona ilerledim. Sessiz adımlarımı duymamış ve bacaklarını iki yana açmış, başını koltuğun arkasına yaslamıș pozisyonunu düzeltmemiști.
Orta sehpaya bıraktığım kahvelerin sesiyle başını kaldırıp oturuşunu düzeltti.
Manzara güzeldi aslında yiğidim.
Karşısındaki koltuğa oturduğumda bakışları üzerimdeki kıyafetlere kaymıştı. Yara bere içindeki halimden kurulduktan sonra üzerime bol bir eşofman ve kalın yine bol bir sweat giymiştim. Kısa saçlarım omuzlarıma dökülüyordu ve karşıdan baktığında pasaklı bir manzara sunduğumu biliyordum. Fakat o manzaraya gülümsedi. Öyle bir gülümsedi ki bir an kendimi dünyanın en güzel prensesi gibi hissettim.
"O kadar tatlısın ki..." Diyerek iç çektiğinde yüzüne bakakaldım. "Seni alıp içime sokasım geliyor... Ve bir ömür orada saklayasım."
Kalbim İstanbul'u baştan sona koşmuş gibi çarpmaya başladığında bakışlarımı kaçırdım.
Mesajlaşırken böyle şeyler söylediğinde ne tepki verdiğimi görmüyordu ve bu iyiydi ama şimdi kanlı canlı karşımdayken utandığımı o gördükçe daha da utanıyordum.
Utanmama da güldü.
Çok da güzel gülüyor zalim! Biraz daha böyle gülerse dibimin düştüğünü anlaması çok olası.
"Sen gene çok da şey yapma da..."diye mırıldandım öylesine.
" Çok da şey yapasım var gene ama... Neyse. " Dedi. Elindeki kahve kupasını masanın üzerine bırakırken," Okula ne zaman gelmeyi düşünüyorsun? " Diye sordu.
"Pazartesi günü geleceğim." Diye mırıldandım. "Zaten derslerden de çok geride kaldım."
"Notlarımı alabilirsin, istersen tabii." Dediğinde bakışlarım gözlerine takılı kaldı.
"Not tuttuğunu bilmiyordum." Gözlerim kısılırken devam ettim. "Hatta en son annen seni matematik sınavında düşük aldığın için haşlamıştı," elimi ona doğru uzatırken şaka yaparcasına parmağımı ona doğru salladım. "Yanlış mı hatırlıyorum yoksa? "
Dudaklarını yalayıp kafasını iki yana sallarken bu hareketine de düşmüştüm ama şimdilik bilmesine gerek yoktu.
"Doğru hatırlıyorsun, not tutmayı sevmem zaten hiç." Dediğinde kaşlarımı kaldırdım. "E o zaman niye tuttun." Dediğimde beynim söylediklerimi sonradan algılamış ve nedenini yüzüme haykırmıştı.