Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sabah kalktığımda diğer sabahlara göre daha neşeli ve daha huzurlu hissediyordum. Birinin sana inanması böyle bir his miydi? Bunu daha önce tatmadığım için kendimi garip hissediyordum. Garip ve buruk. Fakat her şeye rağmen o neşeli hissi bastıramıyordum.
Aynada saçımla uğraşırken okulda Hale'yi gördüğümde nasıl bir tepki vermem gerektiğini düşünüyordum bir yandan da. Ne yapacağıma da karar vermiş ve bunu uygulamaya geçtiğimde ne tepki vereceğini merak etmeye başlamıştım bile.
Onu görmezden gelecektim. Bunca zamandır sürekli beni görsün beni anlasın ve gelip bana sorsun diye can atıyordum fakat artık bu çabam sona erecekti. Hale'nin gözündeki o kör teslimiyeti görmüştüm çünkü dün. Annesinin onu doldurduğunu sanmıyordum. Zira Aysima teyze ona korka sıkıla durumu anlattığımda her ne kadar buna inanmak istemese de kocasının hareketlerine dikkat kesilip biraz dedektifçilik oynadıktan sonra gerçeği görmüştü. Her ne kadar istemese bile kızının gizlice babasıyla görüştüğünü tahmin edebiliyordum. Zaten, muhtemelen Hale'yi dolduran kişi de o adamdı.
Yüzüme güneş kremi ve nemlendirici sürdükten sonra biraz farklılık olsun diye çok hafif bir rimel ve hafif renklendirici bir balm sürerek düşüncelerimi kapı arkasına itmeye çalıştım. Her gün olduğunun aksine saçlarımı iki yana tarayıp bırakmayarak öndeki saçlarımı iki yandan burgu yaparak arkamda birleştirdim. Gerisi serbest kalmıştı. Öndeki saçlarım geriye gidince küçük yüzüm açılmıştı.
İki fıs parfüm sıktıktan sonra önce banyodan ve sonra da odadan çıkarak mutfağa geçtim. Teyzem ikimiz için tost yapmış ve masayı da kahvaltılıklarla doldurmuştu. Yanağına bir öpücük kondurarak karşısına oturdum.
"Bu ne güzellik böyle hanımefendi, gözlerim kamaştı sabah sabah." diye imalı imalı konuşunca tostumu ağzıma dayayarak gülüşümü saklamaya çalıştım.
"Bundan sonra böyle Gülçehre hanımcığım." dedim lokmam bittiğinde. "Kendimi çok fazla yıprattığımı fark ettim. Haklı olduğum bir konuda bu kadar ezilmem biraz da kendi aptallığımdan."
Dudaklarına sakin bir tebessüm konarken "Hale, değil mi?" diye sordu. Başımı salladım. "Onu ne kadar çok sevdiğini biliyorum kuzum ama onu, ona rağmen sevmeye çalışman sadece sana zarar veriyordu. Bunu görmene ve bunun için bir şeyler yapacak olmana ne kadar sevindiğimi anlatamam. Emin ol böylesi daha iyi olacaktır." çayından bir yudum aldıktan sonra devam etti. "Bak bir söz ne diyor: bırakın bazı insanlarla aranızdan su sızsın, belki de aranızdaki çiçekler böyle yeşerecektir."
"Tabii ki öyle ama bizim bir aramız yoktu teyze, biliyorsun yani..."
"Biliyorum tatlım, anlıyorum da hatta. Şöyle düşün ama... senin onu sevdiğin kadar, o da seni seviyordu zamanında. Ve sevgi her şeyin üstünden gelebilen bir duygu. Hale hep senin ona olan ilgili tavrını gördü. Senin ona olan sevgini gördü. Sende kendini gördü ve belki de bu yüzden bu kadar pervasızdı. Fakat şimdi anladığım kadarıyla sen sevgini gizleyeceksin daha doğrusu ona seni kırması için fırsat vermeyeceksin. Belki parçalansan bile ona göstermeyeceksin. Ve o bunu gördükçe bazı şeylerin farkına varacak belki de. Murphy kanunu, biliyorsun değil mi?"