BİR TAŞLA İKİ KUŞ

27 1 0
                                    

Ege sanki uçaktan arınmış bir şekilde inmişti. Sessizdi ama daha huzurluydu. Buse ile vedalaşıp otoparkta kendini bekleyen arabasına yürüyordu. Emir Ege için arabayı havaalanına bırakmıştı. Bir ara Mocha ile bakışıp onunla konuştu.

"Biliyorum sıkıldın. Birazdan sana İzmir turu attırıp keyfini yerine getirelim. Başta anlaşalım çok fazla tüy dökmek, çiş yapmak, koltuğu sağı solu tırmalamak yok. Anlaştık mı?"

Elleri dolu olan Ege bagajı açtığında rahatlamıştı. Öncelikle Mocha'yı çıkartıp ön koltuğa oturttu. Ardından arabasını uzun uzun inceledi. Hasar gören yerde elini gezdirdikten sonra arabasına binip çalıştırdı. Bu sesi duymayı bu kadar özleyeceğini hiç düşünmemişti. Mocha'yı korkutmamak için fazla abartmadan yola koyuldu. Gezmek ne kadar güzel ise eve dönmekte bir o kadar güzeldi. Yol oyunca Mocha oradan oraya atladı ve en son ön camdan dışarıyı izlemeye odaklandı. Hızla akan yol onu hipnotize etmişti.

"Sence de arabanın arkasına dikkat bebek var yazdırmalı mıyım Mocha? Eminim hoşuna giderdi. Tabi ki yaptırmayacağım. Aslında eve dönmeden seni bir muayene mi ettirsek?"

Ege saatini kontrol edip Deniz'i aradı.

EGE — Selam, müsait miydiniz beyefendi?
DENİZ — Selam, tabi ki beyefendi. Ne haber tatile devam mı?
EGE — Biraz önce döndüm. Hala açıksa klinik bir muayene olalım diyorum. Gerek var mı onu da bilmiyorum tabi. Atlıyor hopluyor her şey yolunda gibi ama eminde olamıyorum.
DENİZ — Tabi, gelin gelin bekliyorum.
EGE — Birazdan orada oluruz.
DENİZ — Görüşürüz.
EGE — Görüşeceğiz.

          Deniz kontrolleri sonucu her şeyin yolunda olduğunu söylemişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Deniz kontrolleri sonucu her şeyin yolunda olduğunu söylemişti. Ege'nin içi rahatlamıştı. Biraz tatilden bahsedip lafladılar. Ardından Ege evin yolunu tuttu. Eve vardığında büyük bir yorgunluğun hafiflemeye başlaması hissi sarmıştı Ege'yi. Hem bedenen hem de ruhen çok yorgundu. Güzel bir duş sonrası ne zaman uyanacağını kendi seçeceği bir uykuya dalacaktı. Yapılacaklar listesinde Emir, Perihan ve Nurgül ile buluşmalar olsa da Ege'nin uyanmasını bekleyebilirdi hepsi. Uyumadan aklına Buse gelmişti. Ona bir mesaj atmak istedi.

"Her şey yolunda mı? Vardın mı?"

"Evet her şey yolunda. Sürprizime bayağı şaşırdılar. Senden bahsettim biraz merak ettiler seni."

"Kulağımdaki bu çınlamanın nedeni açığa çıktı desene. Acaba ne anlatmış olabilirsin de merak ettiler?"

"Hey! Terapist-Danışan kurallarına uygun davranıyorum. Geziden, uçaktan ve Mocha'dan bahsettim. Köpeğimiz beni hoş karşılamadı zaten Mocha yüzünden. Kokusunu aldı hemen."

"İyi alıştın bu seans olaylarına. Bakıyorum hakimiz de... Ama şu an uyku ne kadar tatlı geliyor bir bilsen. Daha sonra devam ederiz olur mu?"

"Olur, tabi ki. Görüşürüz yine. Haberleşelim. İyi geceler :)"

"İyi geceler, görüşürüz."

Ege ardından bir mesaj daha attı.

"Görüşeceğiz."

Bu düzeltme daha sonra kendisine bir soru olarak dönecekti ama şimdi değildi... Ege bandajları sökülüp rahatlayan Mocha ile beraber uykuya daldı.

 Ege bandajları sökülüp rahatlayan Mocha ile beraber uykuya daldı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Emir'in içinde bir tedirginlik vardı. Anlamlandıramıyordu bunu. Funda hanımı beklerken Hande'ye birkaç mesaj atmıştı. Uzaktan Funda Hanım görünmüştü. Sigarasını söndürüp iç kısma doğru hareket etti.

EMİR — Hoş geldiniz Funda Hanım.
FUNDA — Hoş bulduk, çok bekletmedim umarım?
EMİR — Hayır hayır yeni geldim sayılır. Nasılsınız?
FUNDA — Teşekkür ederim, iyiyim. Koşuşturma işte biliyorsun. Çok yoğun geçiyor günler. Siz nasılsınız?
EMİR — Bende iyiyim. O yoğunluklar ne zaman azaldı ki. Tatil günü değil tatil saati durumları söz konusu artık. Pazar günleri dahi bir şekilde işle uğraşıyoruz.

Garson gelmiş ve siparişleri almıştı. Gayet normal şekilde ilerliyordu sohbet. Asıl konuya gelmek için iki tarafında acelesi yok gibiydi. Her ne kadar rekabet içinde olsalar da arkadaşlıklarını etkileyecek kadar değildi. Yemek sona ermeye doğru Emir Funda hanıma geçen günkü asansördeki diyalogları hatırlattı ve Funda hanımın kendiliğinden konuyu oraya getirmemesi merakını arttırmıştı.

FUNDA — Önemli değildi. Takılmıştım sadece. Bir danışanımızı sizin klinikten çıkarken görmüşler. Hande hanımı. Geçenlerde sizi yakından görmüştüm. Anladım durumu yani.
EMİR — Evet, Hande danışan olarak değil de yakınım olarak gelmişti. Sürpriz olsun diye.
FUNDA — Tabi ki sormamışsındır neden terapi aldığını.
EMİR — Hayır merak dahi etmemiştim ama yaklaşımınızdan etmem gerektiğini hissettim.
FUNDA — Biliyorsun ki bu konuda bir şey diyemem. Fakat bir süreç içindeyiz. Onunla henüz sonraki seansı gerçekleştirmeden bazı konulardan emin olamam. Sende merak uyandıracak kadar önemli bir şey değil. Üstesinden gelebileceğini düşünüyorum.
EMİR — Hepimizin bir takım çözmeye çalıştığı sorunları vardır. Bende sizde mükemmel değiliz. O da değil tabi ki. Lafı açılırsa ve dilerse kendi anlatır zaten. Oldukça iyi bir yerde danışan olduğu için içim rahat.

Her ne kadar hissettirmese de Emir'in içinde artık bir cevapsız soru vardı. Üzerine gidemezdi. Bilmiyormuş gibi de yapamazdı. Uygun bir şekilde bir kereliğine konusunu açabilirdi. Fırsat kollayacaktı. Gün içindeki diğer işlerini halletmek için Funda hanımın yanından ayrılmıştı.

Ege güne yeni başlamış Mocha ile bahçede zaman geçiriyordu. Bandajının çıktığını göstermek için Nurgül'e mesaj atmıştı. Fotoğrafın özlem gidermede yeterli olmadığını söylemişti. Ege gün içinde görüşmek için haberleşeceklerini söylemişti.

"Meğer bandaj yüzünden hareketsizmişsin. Yerinizde durmuyorsunuz hanımefendi. Birde anlıyormuş gibi bakıyorsun ya korkuyorum."

Ege Mocha'ya alışmıştı. Hala ilk başlardaki gibi bir başkasının sahiplenmesi fikrine sıcak bakmıyordu. Hikâyelerinin benzerliği onları daha da yakınlaştırıyordu. Ege istemsizce "Alışmak sevmekten daha zor geliyor" diye mırıldanırken buldu kendini.

Emir'den gelen çağırıyı bekletmeden açmıştı.

EMİR — Günaydın Ege Bey.
EGE — Günaydın günaydın patron.
EMİR — Ooo ne zamandır böyle demiyordun. İşi mi özledin ne yaptın?
EGE — Sanırım az daha vakti var. Nasılsın?
EMİR — Nasıl olayım, koşuşturma biliyorsun. Yirmi dört saat asla yetmiyor. Sanırım birde âşık olduk.
EGE — Emin miyiz o konuda. Çünkü biliyorsun sen ve aşk yan yana pek gelmezsiniz.
EMİR — Emin değil Emir'iz. Hesapta yoktu. Tesadüfler çekti birazda. Neyse konuşuruz bunları bugün. Birlikte yemek yiyelim diyorum ne dersin? Belki arkadaşını çağırırsın sende? Şu Trabzon'daki.
EGE — Bilemedim şimdi. Buse'ye bu davette bulunamam sanırım. Ama bak Nurgül olabilir. Mocha'yı görmek istiyordu. Bir taşla iki kuş.
EMİR — Olabilir fark etmez bana biliyorsun. Aslında iyi fikir hem daha önce birbirlerini gördüler.
EGE — Tamam bana saati önceden haber verirsin. Yeri de sen seçersin. Kızlarda uyar plana büyük ihtimalle.
EMİR — Haber vereceğim. Bana da gönder Mocha'nın fotoğrafını-videosunu.
EGE — Oda gelir benle zaten seversiniz.
EMİR — Tamam nasıl istersen.

Ege telefonu kapatmış çimlerde uzanıyordu. Bulutları izlemeyi özlediğini fark etti.

Ona o anı hatırlattığı için bir süre bakamamıştı. Güvertede gözlerini açtığında gökyüzü vardı kadrajında. Kalabalık hiç gözüne gözükmüyordu. Martılar ve bulutlar vardı sadece. Gökyüzüne artık bakabiliyordu. İyileşmek için tüm tabiat seferber olmuş gibi hissediyordu. Bu düşünceler arasında Mocha'nın gelip yüzünü yalaması onu kahkahalara boğmuştu. Minik bir sevgi patlaması ile ayağa kalkıp Mocha'yı ellerinin arasına alıp döndürdü etrafında. Sonra evin yolunu tuttular. Hazırlanma zamanıydı.


YANILGIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin