COOPER VE MUSTANG

38 2 0
                                    

Emir Ege'nin yanından ayrılırken keyifliydi. Arabanın hasar gören tarafına baktı. Biraz üzüldü. Normal bir araba olsa iki güne halledilir ama bu arabaların lastiğinin içindeki hava bile normalden daha pahalı ve zor bulunuyor. Kendi gibi antika bir araba sahibi işte diye hayıflandı. O özlediği motor sesini duydu ve yola koyuldu. Kliniğe vardığında hâlâ on beş dakikası vardı. Emniyetteki arkadaşını aradı ve olayı anlattı. Plakadan hemen isime ve telefon numarasına ulaştılar. Emir izleyeceği yolu kafasında kurgulamıştı bile. Ama terapiden önce mi yoksa sonra mı arasa kararsız kaldı. Numaradaki belli olmayan son iki rakam 67'ydi. Ege bunu duyunca üzülecekti. Çünkü arabasının üretim yılı 1967 idi ve Ege bu numarayı henüz çevirmemişti. Emir numarayı çevirdi.

EMİR — Alo Hande Hanım ile mi görüşüyorum?
HANDE — Evet buyurun benim, siz kimsiniz?
EMİR — Ben Emir geçen gün çarptığınız araç için aradım.
HANDE — Ben sizi görür görmez ararsınız diye düşünmüştüm. Neden bu kadar geciktiniz?
EMİR — Uzun hikâye, vaktiniz varsa bir saat sonra görüşebilir miyiz?
HANDE — Bir buçuk saat sonra mümkün. Size konum atarım.
EMİR — Anlaştık görüşürüz.
HANDE — Görüşürüz.

Emir hızlıca çözmek istiyordu meseleyi. Eğer sigortaya kaskoya kalsa aylar sürebilirdi mevzu. Terapiye gelecek danışanın dosyasını gözden geçirdi Emir. Terapi sırasında konum gelmişti bile. Terapiden sonra hazırlanıp yola çıktı. Kadının zorluk çıkarmadan buluşması çok iyi olmuştu. Diğer türlü işler biraz karışacaktı. Emir biraz erken geldi. İçecek bir şeyler söyledi. Bir sigara çıkardı paketten. Ege'den çarptığı son çakmakla sigarasını yaktı. Gülümsedi kendi kendine. Telefonunu kurcaladı. Ege'nin istediği kedinin sahibini bulma metnini ve fotoğrafı paylaştı. Kedi çok sevimliydi. "Umarım sahibin bulunur kedicik" dedi. Bu sırada Hande gelip Mini Cooper'ını park ediyordu. Emir uzaktan takip etti. Yanına gelene kadar izledi. Her geçen saniye içinde garip bir his büyüyordu sanki. Hande mor çiçekli güzel bir elbise giymişti. Ombreli sarı saçları ve yüz hatlarını belli eden makyajı dikkat çekiyordu. Yeşil gözleri uzaktan dahi belli oluyordu. Merakla etrafına bakınıyordu Hande. Emir elini kaldırıp kendini belli etti.

HANDE — Nasıl tanıdınız beni?
EMİR — Ben buradayım diyen bir arabadan iniyorsunuz normal değil mi Hande Hanım?
HANDE — Pardon unuttum sizin isminiz neydi?
EMİR — İsmim Emir.
HANDE — Mini Cooper sahibi olmanın dezavantajları diyelim.
EMİR — Sizin araçta bir sıkıntı yoktur umarım?
HANDE — Var ama büyük değil. Sizin araçtaki kadar en azından.
EMİR — Olay nasıl oldu hala anlayamadım. Boş otoparkta nasıl becerdiniz çarpmayı?
HANDE — İlk defa olan bir şey. Açıkçası bende anlamadım. Mesafeyi takip ettim. Ama aynanın ayarı değişmiş. Biraz da karanlıktı. Çok ışık gelmiyordu. Eyvah dedim zaten çarpınca. İndim baktım. Neyse ki büyük bir sıkıntı yoktu. Not yazdım koydum görünür bir yere. Vaktim yoktu bekleyecek.
EMİR — Siz otoparktan çıktıktan sonra bir araç arabanın yanından geçip yazdığınız notu uçuruyor. Başka bir araba da gelip notun üstünden geçiyor. Buyurun yazdığınız not.
HANDE — Şaka mı bu? Ne hale gelmiş. Okunmuyor ki tam nasıl aradınız beni nasıl buldunuz?
EMİR — Neden bu kadar sürdü sandınız size ulaşmak? Okunmayan son iki rakamı tek tek deneyerek sizi buldum.
HANDE — Yok artık. İnanmıyorum.
EMİR — Şaka tabi ki. O kadar işsiz biri değilim çok şükür.

Emir burada bile Ege'ye laf sokmayı başarmıştı. Garanti bir yoldu ama uzun sürerdi tek tek aramak.

HANDE — Eee nasıl buldunuz beni?
EMİR — Gayet güzelsiniz hanımefendi.
HANDE — Öyle değil yahu teşekkür ederim de yani beni nasıl buldunuz?
EMİR — Ahh affedersiniz. Eğer numaranızı bırakmasaydınız izlemek zorunda kalacağım yolu takip ettim. Polise başvurdum.
HANDE — Şimdi kafam daha çok karıştı. Polise gittiyseniz bana niye siz ulaştınız?
EMİR — Size ulaşabilmek için polise gittim. Şikâyet etmek için değil. Ayrıca çarptığınız araba benim değil. Arkadaşımın. O şu aralar çok yoğun, bunla uğraşamayacak kadar yoğun. Bende kendime has yöntem ile bu meseleyi çözmek istiyorum.
HANDE — Bir saniye bir saniye. Araç sizin değilse ben neden sizinle muhatap oluyorum ki?
EMİR — Benimle muhatap olmak zorundasınız hanımefendi. Aksi taktirde uzun ve zor bir süreçle mücadele etmek zorunda kalacaksınız. Ben zamandan kazanmak için sizinle konuşuyorum. Bakın gerçekten bir saat sonra danışanımla randevum var. Bende yoğunum ama şu an size zaman ayırıyorum.
HANDE — Psikolog musunuz?

YANILGIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin