ÇOK GEÇ KALDIN

31 3 0
                                    

Buse yoğun olduğu ve pasaportu olmadığı için yetiştiremeyeceğini söylemişti. Deniz'in başka planları vardı. Perihan konusunda da Emir haklıydı. Nurgül son ve istemediği bir seçenekti. Ege uzun uzadıya üzerinde düşündü. Nurgül'ün doğum gününe bir hafta vardı. Planları doğrultusunda öncesinde gerçekleşecek bir buluşma daha sorun teşkil etmezdi. Önceliğin Emir'in isteği olduğunu düşünüp, Nurgül'ü aramıştı. Nurgül Ege'nin bu ulaşılmaz içe kapanık halinden yorulmuşken gelen teklifi kaçıramazdı tabi ki. Pasaport işlemlerini hızlıca halledip yetiştirmişti hafta sonuna kadar. Ege'de Mocha'nın pasaportunu Deniz ile halledip birde muayene olmuşlardı. Her şey yolundaydı.

Diğer taraftan Zeynep hala takip isteğine yanıt bekliyordu. Hala yeterli zamanları olsa da alternatif yöntemleri hazırda tutuyordu. Ege kararlıydı ve Zeynep'e ihtiyacı vardı.

Emir Hande ile olan ritmini tekrar bulabilmek için çabalıyordu. Bu hafta sonuna ikna etmek için bile epey mücadele etmişti. Ege'nin diğer bütün seçeneklerden Nurgül ile geliyor oluşu da çok manidardı. Artık bir şeylere engel olamayacağına emindi. Bir şekilde yollar aynı kapıya çıkıyordu. Bu endişesinin azalmasına yetmiyordu.

İki gün sonra.

Emir'in planı tekneyle Koyun Adasına gitmekti. Sakız adasına göre küçük ama güzel bir adaydı. İzmir'e de yakındı. Erkenden limanda buluşmuşlardı. Nurgül Hande'den taktikler almıştı ne ihtiyaç olur ne olmaz. Oldukça heyecanlıydı ve mutluydu daha gitmeden. Hande başta isteksizdi gitmeye ama bugün gayet neşeli ve eğlenceliydi. Nurgül ve Ege'ye takılıyordu. Mocha ile oynuyorlardı. Ege ve Emir hazırlıklara bakıyordu.

EGE — Senin için olmasaydı gelmezdim biliyorsun.
EMİR — Öyle deme kendin için de geldin. Eğlenmene bak. Mocha ile bir anı işte.
EGE — Orası öyle tabi. Yalnız da gelebilirmişim işte. Nurgül'ü boşa sürükledik bence.
EMİR — Öyle deme baksana nasıl heves etmiş. Sen mırın kırın ediyorsun ama iyi kız.
EGE — Mırın kırından ziyade ben kimsenin kalbinde yük olmak istemiyorum. Kendi başıma iyiyim. Arkadaşız işte eğleniyoruz, hoş vakit geçiriyoruz sohbet ediyoruz. Herkes sevgili olacak diye bir şey yok ya...
EMİR — Öyle diyorsun ama ben Hande'nin Nurgül'e gaz verip aklına seni soktuğuna yemin edebilirim.
EGE — Ahh kadınlar neden böyle. Kaçınılmaz zaten bu. Baksana bakıp bakıp gülüyorlar.
EMİR — Bence iki gün kalmalıyız orda. Gecesine döneriz. Aksamaz pazartesiye işler.
EGE — Ben haftaya yokum. Gezmeye gideceğim bir hafta.
EMİR — Benim niye haberim yok?
EGE — Oldu işte. Denize açılmayı özlemişim. Alırım tekneni. Peri'de ayarlar her zaman ki gibi.
EMİR — Sen ciddisin. Nereden çıktı?
EGE — Aklımda bir yeri görmek var. Ölmeden önce görülmesi gereken yerler listem var biliyorsun. Havalar güzelken gidilmeyince anlamı olmaz.
EMİR — Sen bilirsin, iyi ol, mutlu ol da gerisi halledilir elbet.

Emir hazırlıkları tamamlayınca kaptana seslendi. İşlemler tamamlandı yola çıkmaya hazırlardı artık. Ege biraz endişeliydi. O andan bu yana denizde olmamıştı. Bir nevi gelecek haftanın provasını yapacaktı. Başta her şey yolunda olsa da peşine deniz tutmuştu. Nurgül Ege'nin bu halini görünce üzüldü. Sarılmak istiyordu ama ne münasebetle... Neyse ki Ege toparlamıştı. Hareketli müzikler, küçük danslarla geçiyordu yolculuk. Mocha'da ilk defa denize çıkıyordu. Biraz şaşkındı. Uçaktan sonra biraz daha normaldi tabi ki. Birçok şehir, birçok ulaşım aracı görmüştü ve belli ki önümüzdeki hafta gezmeye devam edecekti. Yolculukları çok uzun sürmedi. Vardıklarında pasaport kontrolleri yapıldıktan sonra adada dolaşmaya başladılar. Hande Emir'i yanına aldığı için Ege Nurgül ile kalmıştı. Bilerek yaptığı o kadar belliydi ki.

NURGÜL — Baksana bilerek yapıyorlar bizde beraber kalalım diye.
EGE — Hande'nin işleri bunlar Emir de işte ona katılıyor. Hem bir sakıncası yok. Hande'nin dolduruşlarına gelme ama yine de sen. Güzel bir arkadaşlığımız var.
NURGÜL — Hande bu konuda oldukça başarılı hakkını vereyim. Ama haklısın insan kendini bildikten sonra kimin ne dediğinin bir önemi yok. Arkadaşlığımızdan memnunum. Davet ettiğin için teşekkür ederim. O kadar güzel bir yer ki. Burada olmaktan mutluyum. Bana yeni arkadaşlar kazandırdığın için de mutluyum. Bu kadar temiz ve canlı olması buranın şaka gibi.
EGE — Ne demek rica ederim. Sende kendini sevdiriyorsun demek ki onlarda arkadaşlık kurmak istemişler. Az insan çok huzur olayı var burada. Toplasan bin insan yoktur. Kendi halinde bir ada işte. Buraların yüzyıl önce bizim olması gerçeği biraz üzüyor. Diğer yandan ise bizim olsa Bodrum gibi Çeşme gibi doğal güzellikleri azalmış yapılaşmanın çoğalmış olduğu bir yer de olabilirdi.
NURGÜL — Güzel bir ikilem. Ama yine de bizim olmalı. Burnumuzun dibinde, kaç dakikada geldik baksana.
EGE — Orası öyle tabi, böyle kalsın bizim olsun.

Ege bir an "Sen nereliydin" diye soracak gibi oldu. Neyse ki hemen vazgeçti. Nurgül doğruyu da söylese yalan da söylese bir şeylerin farkında olmayan Ege fark edebilirdi.

EGE — Ne okuyordun sen hiç sormadım?
NURGÜL — İstatistik okuyorum. Yüksek lisans son sınıf.
EGE — Aaa ben üniversitedesindir sanıyordum.
NURGÜL — Minyon tipli olduğumdan küçük sanıyorlar ama işte maalesef bazen göründüğü gibi olmuyor gerçekler.
EGE — Bilirim, iyi bilirim. Yani gerçeklerin sandığımızdan daha arka planda, görünmeyen yerde olabileceğini.

Ege şöyle bir düşününce "Bu kadar yalanı yakalanmadan söyleyebilmesi için, birçok şeyi hesaplaması, bir mantığa oturtması için ne kadar harika bir bölüm değil mi? Kafasında kırk tilki dolaşıyor, hiçbirinin kuyruğu birbirine değmiyor."

NURGÜL — Sen düşünmüyor musun yüksek lisans? Uzman klinik psikologluk falan?
EGE — Tabi ki, yarıda bırakmıştım devam edeceğim. Birtakım sorunlar yüzünden odaklanamadım. Ama şimdi daha iyiyim. Neyse, kaç yaşındaydın, ne zaman doğdun? Dur tahmin edeyim bir saniye. Yirmi beş ya da yirmi altı.
NURGÜL — Yirmi beş evet, haftaya pazar doğum günüm.
EGE — Bak sen şu işe, iyi ki sormuşum. Emir bir baksana.
NURGÜL — Ne oldu bakalım?
EGE — Haftaya Nurgül'ün doğum günüymüş. Bir şeyler yaparız yine değil mi?
EMİR — Ya Ege böyle şeyler gizli yapılır, ne sürprizi kaldı şimdi?
EGE — Yeni öğrendik ne yapalım, hem sürprizi de olur merak etme.
EMİR — Sen böyle diyorsun ama bakalım Nurgül istiyor mu?
HANDE — İster tabi neden istemesin. Ege'ye diyorsun sende onun gibi yapıyorsun. İster misin diye sorulur mu hiç.
NURGÜL — Sakin olun bakalım, ben öyle çok doğum günü kutlayan biri değilim. Çoğu arkadaşımda bilmez zaten.
EGE — O zaman kesin yapıyoruz. Gupse ile arkadaşlarını hallederim ben.
NURGÜL — Şimdi ben yok desem de yaparsın sen biliyorum. O yüzden size bıraktım.
EGE — Emir duydun, organize ediyoruz hemen.
EMİR — Hani sen gezmeye gidiyordun.
EGE — İşler değişti erken dönerim artık.
HANDE — Hayrola nereye yine arabana çarptığımda da gitmiştin. Zaten o yüzden tanıştık bu şaşkalozla.
EGE — Şaşkaloz? Emir mi? Hahaha baya komik. Istakoz gibi. Istakoz demişken Clubde çok güzel deniz mahsulleri yemekleri var. Acıkmadınız mı?

Ege gelen soruyu çok güzel savuşturmuştu. Acıkmışlardı da gerçekten. Yemekten çok kahvaltı tarzı bir şeyler yiyebilecekleri yere gitmeye karar verdiler. Ege Nurgül'ü tanımaya çalışıyormuş rolüne devam etti. Ne seviyor ne sevmiyor ne dinliyor ne izliyor ne okuyor aklına gelen her şeyi soruyordu. Bir ara Nurgül ve Emir göz göze gelmişti. Nurgül beden diliyle teşekkür ediyordu Emir'e. Çünkü Nurgül'e kimliğini yeniden oluşturması ve var olanı güzelleştirmesi için verdiği fırsatın şu anda meyvelerini alıyorlardı. Nurgül yalan söylemek zorunda kalmadan iletişim kurabiliyordu. Hande Ege ve Nurgül'ün iyi gözükmesinden memnundu. Emir ile buzları eritiyorlar gibiydi. Gizli mesajlardan sonra Ege'nin yaşadığı o olaydan çok etkilenmişti. Emir bu hafta sonu istediğine ulaşacak gibi gözüküyordu. Aynı şekilde Hande, Ege ve Nurgül de buna dahildi. Hepsinin kafasında bir şeyler vardı. Herkes kendince bir şeyleri başarıyor gibiydi. Hafta sonunun en kafası rahat ismi Mocha Ege'nin sırtında, elinde, bazen sandalye üstünde etrafı izliyor ya da uyuyordu. Ege kapıya Mocha için geçiş kapısı yaptırdığından beri onu havuza ve yüzmeye alıştırmaya çalışıyordu. O yokken içi rahat bir şekilde Mocha'yı eve bırakabilmek istiyordu. Bu yüzden plaja gittiklerinde çantasından çıkarmıştı. Mocha kızlarla takılıyor gibiydi hazırlanırlarken. Emir ve Ege şezlong, şemsiye ve havluları hazırlıyordu. Ege pek istekli değildi denize girme konusunda. Emir kızları gördüğünde ıslık çaldı. Ege'yi dürttü dirseğiyle.

EGE — O ıslığı bana çalmadığına eminim. Ama yine de aldım iltifat olarak.
EMİR — Haha şunların bakışlara bak.
EGE — Dik dik bakma oğlum öyle.
EMİR — Bu Nurgül neymiş böyle.
EGE — Sus bak Hande duyacak.
EMİR — Aman be tamam.
EGE — Var evet kendince bir güzelliği. Ama abartma.
EMİR — Keşke ben değil sen abartsan.
HANDE — Neye bakıyorsunuz öyle bakim siz?
EMİR — Manzarayı yanımızda taşıyormuşuz da haberimiz yokmuş.
HANDE — Çok konuşmayın kremleyin bizi.

Güneş kremleri sürüldükten sonra Emir Hande'yi yanına çekip sarıldı. Gülüştüler. Ardından bir anda Hande'yi kucaklayıp denize doğru koştu. Hande çırpınsa da fayda etmedi. Nurgül ile Ege krem sürüldükten sonra bir ara göz göze gelseler de o kadar samimi olmaları mümkün değildi. Ege Mocha ile beraber kıyıdan kıyıdan ayaklarını sokuyordu sadece.

EGE — Sen bana bakma denizi kaçırma, aramız yok bu aralar denizle.
NURGÜL — Gelsene sen de ne olacak sanki, çok açılmayız. Ben gidiyorum.

Ege uzaktan izledi onları. İstese yapabilirdi ama deniz onu geri itiyordu sanki. Mocha dalgalardan çekiniyor gibiydi. Onu da yalnız bırakmak içinden gelmiyordu. O an artık eskisi kadar çekemiyordu Ege'yi kendisine. Ege üzerine gitmek istiyordu ama şu an değil, burada değil... Güneşlenmeyi tercih etti. Uzaktan denizdekileri izliyordu. Emir bir konuda haklıydı. Nurgül'de karşı konulması güç bir güzellik vardı. Bazı şeyler zamanında farklı olsaydı neler olabileceğini düşündü. Ondan beklenen de buydu belki de. "Geçmiş hiç yaşanmamış gibi, o acılar hiç çekilmemiş, izleri taşınmıyormuş gibi hala, bu kayıp şeye rağmen telafi edilebileceğine inanmam mı isteniyordu?" diye düşünüp durdu. Kendini kaybetmeyip rolünü oynamaya devam etti. Artık ne fark ederdi ki? Devam etmekten başka çaresi yoktu. Nurgül birçok şeye geç kalmıştı. Ege'nin şu anki tutumu "Yaranın, kapandıktan sonra gelen merhemine isyanı..." idi. Üstelik tamamen geçmeyen ve geçmeyecek şeyler de vardı. Bu yüzden göz görse de gönül katlanacaktı.

Nurgül'ün bu kadar kontrollü ve hatasız oynaması Ege'yi korkutuyordu. Emir'in yönlendirmeleri olduğu çok bariz belliydi. Diğer yandan Ece rolüyle bazen çok zıt, bazen de çok benzerdi. Acaba gerçekten bir şeyler değişiyor muydu Nurgül'de? Bu sorunun cevabından Emir'i geçin, Nurgül bile emin olamıyorken, Ege'nin tereddüt etmesi çok normaldi. Enine boyuna nasıl düşünürse düşünsün Ege'nin içi ısınamıyordu, affedemiyordu, vazgeçemiyordu. Nurgül bir gün bunu başaracak olsa dahi çok geç kalmıştı.

YANILGIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin