VENI, VIDI, VICI

42 3 0
                                    

SHARON: "Araçla gelmenin daha fazla gezecek yere gitmende faydası olacağını düşünüyorum. Benden ayrı olduğunda vaktini verimli geçirebilirsin. Hem geldiğine değmiş olur. Uçak fiyatları inanılmaz."

EGE: "Fiyat önemli değil, araçla da aynı hesaba gelebilir, bir buçuk günüm yolda geçecek. Bana numaranı da verebilmen mümkün mü? İnternet çekmeyebilir ve iletişim kurmamız gerekebilir."

Ege gelen mesajın ardından uzun yol için aracını kontrol etti. Yedek malzemeler aldı. Ardından dönüp yaklaşık bir haftalık gezi için bavul hazırladı. Mocha için, biraz mama ve kum aldı. Bilgisayarını, fotoğraf makinesini, banka cüzdanını, Mocha'nın pasaportunu, kendi pasaportunu, birkaç tane kitap ekleyip tüm kontrolleri yaptı. Perihan ve Gupse ile görüştü telefonda. İkisini birbiriyle iletişim kurması için tembihledi. Zeynep ve Buse'ye yola çıkacağını söyledi. Buse pasaport çıkartmış olsa onu da davet edecekti Ege ama olmadı. Başka hiç kimseye nerede olacağını söylememişti Ege. Mocha ön koltuktaki yerini aldı. Ege navigasyona Napoli yazdı. Önceden yola göz gezdirmiş olsa da en azından gözünün önünde bir harita olmasının sakıncası yoktu.

"Baş başa ilk uzun yolculuğumuz, sıkı tutun hanımefendi. O değil de şöyle bir hesapladım. On beş saat fazla zaman harcayıp aynı maliyetle gideceğiz. Kafamız rahat etsin, orada da rahat olalım diye katlanacağız. Şimdi diyeceksin ki daha az yakan bir arabayla gidip daha çok bana yaş mama alırdık. Ama işte arabanın bana ait olması gerekiyor Avrupa'da dolaşabilmek için. Bir tane de normal araba alma zamanımız gelmiş. Sence bunun yeni modelinden de almamız yok mu Mocha? Annemleri bir aramamız lazım bunun için. Emir abin işe gitmiyoruz diye para vermiyor. Şimdi arayamam dönüşte arayalım bir şey istiyor mu diye. Yoksa daha biz gitmeden tüm İzmir duyar nereye gittiğimizi. Oradan İtalyan bir gelin getirmemiz yok mu anneme? Meoww mu? Nasıl açıklayacaksın? Anne aslında Ece diye bildiğin o sana gösterdiğim kız vardı ya, evet evet seninle de konuşmuştu, o kız aslında Ece değilmiş. Senle konuşanın adı Nurgül'müş, fotoğrafını gösterdiğimde bu İtalyan kız. Evet evet yanlış anlamadın. Yok iki kişiyi sevmemişim. Mantıken üç kişi. Bir de Ece var işte. Hayali bir karakter. Ben o fotoğraftaki kızı buldum işte, İtalya'da yaşıyor. Yok onu değil, onunla görüşmeye gitmişken oradan biriyle tanıştım. Aslında oda olabilirdi. Bunu düşünürüz sonra. İşte böyle Anne. Bir de yeni araba istiyorum. Yok Ferrari değil. Bu kadar İtalyan yeter. Benimkinin yenisinden alalım diyorum, daha az yakar?"

Ege kendi kendine eğleniyordu. Yol boyunca Mocha ile konuşacak gibiydi. Mocha'nın bundan şikayetçi olmadığı da belliydi. Benzinlikte depoyu doldurup iki paket sigara aldı. Bunu yol boyunca sekiz defa daha yapması gerekecekti. Önünde bin sekiz yüz kilometre vardı.

SHARON: "Numaramı ekliyorum mesaja."

EGE: "Yola çıkıyorum, istediğin bir şey var mı Türkiye'den?"

SHARON: "Bir saniye bekle. Sanırım çifte kavrulmuş kahve. Bir de kestane şekeri ve bunlardan ikişer paket."

EGE: Benim aklıma gelmezdi valla iyi dedin."

SHARON: "Ne kadar sürecek yol?"

EGE: "Salı günü oradayım. Tam saat veremiyorum, işlemler, dinlenme payı falan."

SHARON: "Anladım, dikkatli ol. Heyecanlıyım."

EGE: "O bende de var biraz. Şimdi yola odaklanıyorum. Seslenirim yine."

Ege hiç durmadan Manisa ve Balıkesir'i geçmiş Çanakkale'ye gelmişti. Hediye isteklerini Balıkesir'de halletmişti. Gelibolu'da tekrar benzin aldı ve telefonundan yakınlarda otel var mı diye kontrol etti. Tekrar yola çıkmadan önce rahat bir uyku fena olmazdı. Otele Mocha ile girmişti. Öğleden önce çıkış yapacağını söylemişti. Odaya çıkıp biraz rahatladı. İhtiyaçlarını giderdikten sonra kendini yatağa attı ve alarmını kurdu. Mocha sağı solu gözledikten sonra Ege'nin yanına geldi.

YANILGIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin