ANTİKA

56 1 0
                                    

Arabayı evin önüne çeken Ege kara kara düşünmeye başladı.

"Kediyi ve poşetleri çıkarttık diyelim bu dar yoldan kızı nasıl götüreceksin acaba Ege'cim. Nurgül beni duyuyor musun? Eh be kızım madem hiç içmedin niye iki kadeh içiyorsun. Bizde sanki herkes şarap müptelası gibi boşaldıkça dolduruyoruz bizde de var suç biraz."

Önce malzemeleri sonra kediyi alıp eve götürdü Ege. Sıra Nurgül'deydi. Evet belki Nurgül kaldırılamayacak biri değildi ama yol uzun ve sıkıntılıydı. Bismillah deyip kaldırdı ve ilerlemeye başladı.

"Ne hayaller kurup ne gerçekler yaşıyorsun Ege görüyorsun değil mi? Sözde sevdiğin kızı taşıyacaktın böyle. Neyse tecrübe de geçiver."

Ege bilerek kapıları açık bırakmıştı. Misafir odasına kadar çıkarttı Nurgül'ü. Yatağa bırakıp ayakkabılarını çıkarttı. Üzerini örtüp solunda kalan boşluğa da kediyi bıraktı. Lambanın ışık derecesini düşürdü. Aşağı indi tekrar. Poşettekileri dolaba yerleştirdi ve dışarı çıkıp arabayı kilitledi. Kapıları kapatarak geri Nurgül'ün yanına çıktı. Bir sigara yaktı. Kapının eşiğinden kedi ve Nurgül'ü izledi. Kedi biraz daha sokulmuştu Nurgül'e. Her şey yolunda deyip kapıyı kapattı. Odasına gidip pencereden dışarıyı izlemeye başladı sigarası bitene kadar. Bir güne neler sığdırmıştı. Şöyle bir düşününce film olsa hiç sırıtmayacak bir kurguydu. Sigarasını söndürüp üzerini değişti. Kafası biraz daha güzelleşmişti. Kendini yatağa bıraktı. Kısa bir süre tavanla bakıştı. Gözlerini kapattı.

Ege farkında değildi ama aylardır ilk defa onu düşünmeden uyumuştu. Ama rüyalardan kurtulamamıştı henüz. Özlediğinde bu kadar sık göremiyordu. Şimdi ise istemediği kadar rüyalarda onunla buluşu
yordu... Sadece rüyalarda.

          Sabah gün yeni ağarmışken Nurgül gözlerini açtı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sabah gün yeni ağarmışken Nurgül gözlerini açtı. Başı son derece fena ağrıyordu. Gözlerini ovuşturup açtığında yer zaman mekân üçlemesinden uzak hiçbir şeyden haberi yoktu. Kendine neredeyim ben diye sorsa da cevap alamıyordu. Kısa bir an geceyi düşündü. Arabada eve gidiyordu. Sonrası yok hiçbir şekilde. Feci şekilde şarap kokuyordu. Kendi kendine kızmaya başladı ne diye içiyorsun. Hadi birinciyi içtin ikinciyi niye içiyorsun. Burası neresi, kimdesin? Elini kenara attığında bir yumuşaklığa denk geldi. Bakınca kediyi gördü. Sıcacıktı kedi. Mırıl mırıl uyuyordu. Nurgül tanıdık bir şey gördüğü için çok sevindi. Kalkmaya çalıştı. Kenarda düzgün bir şekilde duran ayakkabısını gördü. Hemen yanında terlikler vardı. Vücut dengesini tam sağlayamasa da ayağa kalkıp ışığı söndürdü. Gözlerini çok yoruyordu. Pencereye yürüyüp dışarı baktı. Yıllardır İzmir'de olmasına rağmen böyle bir manzara görmemişti. Denizin üstünde güneşin yükselişini izledi bir süre. Siyah ağaçlar yeşermeye başladı. Kuş sesleri arttı. Pencereyi açıp havayı içine çekti. Yoksa hala rüyada mıydı? Güldü haline. Dönüp odaya baktı. Her şey iyi hoştu ama neredeydi. Terliği giyip dikkatli adımlarla yürümeye başladı Nurgül. Tahminince Ege'nin evindeydi. Ama hiçbir şey hatırlamaması onu tedirgin ediyordu. Merdivenleri fark edince üst katta olduğunu anladı. Sessiz adımlarla aşağı yürüdü. Sadece fotoğraflardan oluşan bir duvar gördü. Uzaktan emin olamasa da bir kız vardı fotoğraflarda. Ege acaba bir kız arkadaşına mı bırakmıştı beni diye düşündü. Daha yakın bir duvara çevirdiğinde ise yüzünü Ege'yi görmüştü. İçi biraz rahatlamıştı. Ama kafa karışıklığı sebebi değişmişti. İki farklı kişi, iki farklı duvar. Hiçbirinde yan yana değiller. "Acaba hala..." diye içinden geçirse de sonra kardeşi olabilir miydi acaba diye düşündü. "En kötü ne olabilir ki?" dedi. Net olarak görebilecek kadar yaklaştığında bir şaşkınlık içerisindeydi. Biraz hislenmiş ve gözleri buğulanmıştı. Tanıdık bir acı canlanmıştı içinde. Fotoğraftaki kızın elinde telefon gördü. Kendi telefonu aklına geldi. Hakikaten neredeydi telefonu. Hızla odaya tekrar döndü. Aradı telefonunu ama bir türlü bulamadı. Hatırlamıyordu en son nerede bıraktığını. Çantası buradaydı ama telefonu yoktu. Ege neredeydi bu arada diye düşündü. Koridora çıkıp diğer odaya geldi. Kapıyı tıklattı ama hiç ses yoktu. Elini kapının koluna götürdü ama açıp açmamakta tereddüt etti. Gerçekten ne yapacağını bilmiyordu. Kedinin yanına gitti. "Sende açsındır tabi" dedi. Nurgül kediyle beraber aşağı mutfağa indi. Kapının kenarında kedinin malzemelerini gördü. Biraz mama koydu kaba. Diğer bölmesine ise bardaktan su boşalttı. Kumunu boşalttı başka bir yere. Kedi mamadan önce kuma gitmek istedi. Nurgül yardım etti kediye. Kedi tam yürüyemiyordu. Sargıdaydı ayağı. Kediden görüp kendi sıkışıklığını fark etti. Kafası hala yerinde değildi Nurgül'ün. Ne yaptığını ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Sıradaki sınavı lavabonun yerini bulmaktı. Alt katta gezindi biraz. Orada olmadığını anlayınca üst kata çıktı. Dört kapı vardı. Birini biliyordu. Geriye kaldı üç kapı. Baştan beri yan kapıyı yatak odası diye düşündüğünden atladı. Kalan iki kapıdan biri tıklattı. İçinden söylenip duruyordu "Neden dışarı koyulmaz ki lavabonun lamba düğmesi! Bizde anlayalım değil mi nerede..." Ses gelmeyince açtı kapıyı. Kendi kaldığı odaya benzeyen bir odaydı. Kaldı iki kapı. Kararsız kaldığı diğer odayı tıklatıp açtı. Bir sürü raf bir sürü kitap vardı. Çok hoş dizayn edilmiş olsa da buna hayran olacak vakti yoktu. "Eee, burası değil, burası değil, burada ben varım. Burada da Ege var büyük ihtimalle ya da Ege evde değildir. Lavabo nerede?" Önündeki kapıyı yine de tıklattı. Dinledi ve ses gelmeyince açtı kapıyı.

Ege uyuyordu yatakta. Nurgül Ege'yi görünce sevinsin mi üzülsün mü ne yapsın bilemedi. En azından Ege'nin evinde olduğunu biliyordu artık. Bilmediği şey ise aradığı şeydi: "Lavabo nerede?"
Bu sırada Ege uyandı seslere. Gözlerini ovaladı ve Nurgül'ü fark etti.

EGE — Günaydın külkedisi. Uyanmışsın bakıyorum.
NURGÜL — Günaydın Ege Bey. Şey ben...
EGE — Evet sen sızdın kaldın evine varamadan.
NURGÜL — Hayır ben şeyi soracaktım.
EGE — Çantanı getirmiştim. İyi misin?
NURGÜL — Evet onu gördüm ama lavabo yok mu bu evde?
EGE — Üst katta her odada var. Yaklaş kapıyı kapat.

Nurgül duraksadı biraz. Nasıl yani diye içinden geçirdi.

EGE — Yaklaş yahu korkma. Bak kapının arkasında ne var.
Nurgül kapının arkasındaki kapıyı gördü ve elini alnına götürdü. Odanın kapısını açınca lavabonun kapısının görüşünü kaybetmişti odasında.

NURGÜL — Gözümün önündeki kapıyı nasıl görmedim ya ben. Neyse ben bir gideyim.
EGE — Ben biliyorum neden göremediğini ama neyse.

Nurgül biraz önce yaşadığı karmaşadan kurtulup kendini odaya attı ve lavaboya girdi. Aynada kendini görünce dayanamadı bir kahkaha patlattı: "Bu ne yaa bu neee ben bu halde mi Ege ile konuştum. Makyaj akmış, pandaya dönmüşüm. Saçlar dağınık. Dövüp yol kenarına atmışlar gibi gözüküyorum." Hemen kendine bir çeki düzen verdi. Bu sırada Ege'de kalkıp duşa gitti. Giyinip hazırlandı. Odasını toparladı. Pencereyi açıp dışarıyı izledi. Ardından aşağı inip kediyle karşılaştı. Kedileri sevmiyor değildi Ege ama hiç bakmamıştı daha önce. Nasıl tutulur, nasıl sevilir bilmiyordu. Nurgül'ün yaptıklarını görünce keşke geceden ben yapsaydım ama aklıma gelmedi diye geçiştirdi kendini Ege. Keyfi yerinde gözüküyordu Ege'nin. Biraz daha bunu güçlendirmek için bir sigara yaktı. Hayatı bir anda renklenmişti Ege'nin. Hem de büyük bir çabası olmamıştı. Kahvaltı hazırlamaya koyuldu Ege. Arkadan kedi miyavlayıp duruyordu. Kediyle konuşup aç mısın diyordu. "Bak burada maman var" dedi. Sana nasıl bakılacak hiç bilmiyorum. İlacın var nasıl verilecek. Deniz de bana bir şey demedi ki. Nurgül ablan da ne yapıyor bilmiyorum.
EGE — Nurgül yaşıyor musun?
NURGÜL — Geliyorum, geliyorum.
EGE — Daha iyi misin?
NURGÜL — Bir rahatladım ki sormayın Ege Bey.
EGE — Sence de artık şu beyden kurtulmamız gerekmiyor mu Nurgül?
NURGÜL — Olsun iyi böyle Ege Bey.
EGE — Pekâlâ nasıl istersen. Sabah seni görünce korkmuştum biraz. Adınla gördüğüm birbiriyle uyuşmuyordu. Ne nur ile ne de gül ile alakan yoktu.
NURGÜL — Dalga mı geçiyorsunuz yoksa komik olma çabası mı?

Kısa bir süre sessizlik oldu sonra kahkaha attılar.

EGE — Gel bir işin ucundan tut.
NURGÜL — Pek becerikli olduğum söylenemez.
EGE — Haspam tam prenses çıktı.
NURGÜL — Bu samimiyet nereden geliyor acaba?
EGE — Şimdi kapıdan çık ve arabanın yanına kadar git. Lütfen şaka değil. Bir git. Gelirken de bu kadar şeyi nasıl bir samimiyetle getirdiğimi hayal et. Hadi bakalım.

Ege Nurgül'e doğru yaklaştıkça, Nurgül kapıya doğru ilerledi. Ege kapıyı açıp uzaktaki arabayı gösterdi.

NURGÜL — Bunu yapmamıza gerek var mı?
EGE — Var var uygulamalı cevap veriyorum.

Nurgül yavaş adımlarla etrafını inceleyerek arabaya gidiyordu. Çok güzel bir bahçesi vardı evin. Çeşit çeşit ağaçlar. Arabaya varınca şöyle bir baktı. Bir şaşkınlıkla telefonunu vites kolunun oradaki gözde gördü. Ege'ye seslenip arabayı açmasını istedi. Ege arabayı açtı ama merak etmişti. Nurgül hemen telefonuna baktı. 29 cevapsız çağrı, 15 sms, 120 whatsapp mesajı, bir sürü diğer bildirimler. Hangisine bakacağını şaşırdı. Cevapsızlara baktı önce. Annesi, babası, kız kardeşi, evdeki kızlar, okuldan arkadaşlar. Mesajlara baktı uzun uzun telaşlı mesajlar vardı. Hangisiyle başlamalıydı... Önce annesini aradı. Dakikalarca konuştular. "Bizimkilere sen anlatırsın" dedi. Evdeki kızları aradı. Bayağı hararetli konuşmalar geçti. Whatsapp'da gruplara yazdı iyi olduğunu problem olmadığını. Çıldırma noktasına gelmişti ki Ege seslendi.
EGE — Niye bu kadar uyuşuk bir kızsın sen gelsene soğuyacak kahvaltı.
NURGÜL — Tamam, tamam, tamam...

Nurgül oflaya puflaya söylene söylene geliyordu. Ege istemsizce kızın hallerine güldü.

EGE — İyi ki bir arabaya git bir şeyler fark et dedik. Resmen yepyeni bir felsefe akımı yarattın orada.
NURGÜL — Yaa gerçekten her şey çok karıştı sende dalga geçme artık benimle lütfen.
EGE — İyi aman ne dedik. Telefonla kavga ediyordun resmen. Anladın mı samimiyetimizi?
NURGÜL — Ne samimiyeti?
EGE — Gelirken düşün demiştim ya?
NURGÜL — Ben unuttum onu. Arabada bırakmışız telefonumu herkes merak etmiş.
EGE — Aaa evet bir ara ben telefonundan birilerini aramak istedim elime aldım. Ama ekran kilidini açamadım. Sonra ne yaptım telefonu hatırlamıyorum.

YANILGIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin