Bekir: O nereden çıktı abi?
Fırat: Bir yerden çıktığı yok. Sence de çok belli değil mi?
Bekir: E bir şey bilmiyorum dedi.
Fırat: Sen hiç film izlemedin mi Bekir? Yalan söylerken eli ayağına dolandı.
Bekir: Abi sence de biraz abartmıyor musun? Sorguyu izledim, yalan söylediğini düşünmüyorum.
Fırat: Birkaç gün sonra bunu ispatlayacağım sana. Göreceksin, göreceksiniz.
Savaş, Zerya'nın yanına gidiyordu. Ona sorguda olanları anlattıkan sonra Büge'nin yanına gidecekti. Eve gelir ve zili çalar. Zerya kapıyı açar ve Savaş'ı görür görmez sarılır. Onu karşısında şaşırır ama bir o kadar sevinir.
Zerya: Aşkım! S-sen nasıl...
Savaş: Ben nasıl kurtuldum değil mi? İçeri geçelim her şeyi anlatacağım.
Zerya: Tamam. (Ağlıyordu)
Savaş: N'oldu, niye ağlıyorsun sen?
Zerya: Bilmiyorum... Duygulandım öyle.
Savaş: Yaa... Gel buraya. (Sarılırlar) Barış nerede?
Zerya: Yukarıda kafasını dağıtıyor biraz.
Savaş: Kime?
Zerya: Ya Savaş!
Savaş: Tamam tamam. (Güler) Ben bi' bakayım o zaman ona.
Zerya: Tamam.
Savaş yukarı çıkar ve Barış'ın odasına girer. Barış'ın elindeki bardağı görür görmez elinden alır.
Savaş: Ne yapıyorsun?!
Barış: Savaş?
Savaş: Savaş ya, ben sana içme dememiş miydim?
Barış: Sadece bir bardak ya.
Savaş: Göstereceğim ben sana... (Bardaktan bir yudum alır)
Barış: (Güler) E bana diyorsun kendin içiyorsun abicim. Hayırdır?
Savaş: Sorma... Fırat iki güne hapse tıkacak beni...
Barış: Yapma! O kadar çabuk mu?
Savaş: Ne bekliyordun? Ne dediysem inandıramadım.
Barış: Kaç yıl?
Savaş: 7-8 gibi...
Zerya, Savaş ve Barış konuşurken kapıyı dinlemişti. Savaş'ın bu kadar hapis yatacağından şimdi haberi olmuştu.
Zerya: 8 yıl mı?!
Savaş: (Ayağa kalkar) Zerya... Bizi mi dinledin sen?
Zerya: Konu bu değil! Ben senden o kadar zaman nasıl ayrı kalırım? Bu, (karnını gösterir) bu bebeğe yıllarca tek başıma nasıl bakarım?
Zerya odadan çıkar ve merdivenin önüne gelir. Savaş'a sorular yağdırmaya devam ediyordu.
Bekir: Şimdi ne yapacağız?
Fırat: Çok basit. Yakalama kararı çıkarıp nezarete atacağız, daha sonra mahkeme de iş bitecek.
Bekir: Kanıt var mı peki?
Fırat: İşte asıl konu bu. Bekir, şimdi gidiyorsun ve o sokakta, sokağın yanında ne kadar kamera varsa hepsini izle. Bu zaten bir günü bulur, daha sonra onlardan bir şey çıkmazsa orada oturanları sorguya çekeriz.
Bekir: İyi de, orası tenha yerler abi, orada ne kamera olur ne insan.
Fırat: Hiçbir sokak göründüğü kadar ıssız değildir Bekir. Şimdi evine gidip iyice dinlen, yarına dinç olmamız gerekiyor.
Bekir: Tamam, ben çıkıyorum o zaman.
Fırat: İyi akşamlar.
...
Can: Anne, babam nerede?
Büge: Geliyor anneciğim, yoldaymış tamam mı?
Can: Bir saat önce de aynı şeyi söylemiştin. Yine gitti değil mi, bıraktı beni?
Büge: Hayır! Oğlum öyle bir şey yok. İşi çıkmıştır gelir şimdi. Hem bizim yatma zamanımız geldi, hadi koş bakalım yatağa.
Can: Babam gelmeden yatmam!
Büge: Can, yapma böyle ama. Baban gelince uyumadığını görürse çok üzülür.
Can: Bana ne, babamı istiyorum ben!
Büge: Tamam, hadi gel arayalım o zaman babayı, olur mu?
Can: Tamam...
Büge, Savaş'ı kaç kere ararsa arasın cevap vermez. Çünkü Savaş Zerya'yı sakinleştirmeye çalışırken telefonun sesini duymuyordu.
Savaş: Hayatım, sakin olur musun lütfen? Bak bebeğimiz için...
Zerya: Bebeğimiz için?! Benim yıllarca tek başıma bakacağım bebek için mi?
Zerya merdivenlerden sinirle inerken ayağı takılır ve yuvarlanır. Merdivenler bitip durduğunda bilinci yerinde değildi...
Savaş: Zerya... Zerya!
Savaş hızlıca Zerya'nın yanına gelir ve uyanması için hafifçe dürter fakat işe yaramıyordur. Telefonunu cebinden çıkardığı gibi ambulansı arar. Donakalmadan önce gördüğü şey Zerya'nın bir elinin karnında olmasıydı.
Bir eli karnında.
Bir eli karnında...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizemli İkizler
General FictionSavaş: Barış, başka ihtimal yok. Barış: Aslında... Bir ihtimal daha var.