- Başlangıç -

412 14 2
                                    

--------------- ŞANLIURFA -----------------------
Her insan bir hikayedir. Ve bu hikâyeler hep bambaşkadır. Ama bazıları vardır ki anlatırken bile insanın boğazında düğüm düğüm olan, gözlerinin dolmasına asla engel olamadığın,belki de gerçeklerin hiç bu kadar sert yüzüyle karşılaşmadığın...
Benim hikayem başlayalı çok uzun zaman oldu.Anne karnına düşmeden yazmışlar benim kaderimi. Taa anne karnında her şeyden habersiz yavaş yavaş büyürken konulmuş benim adım. Ben Altan. Eşsiz bir tarihî ve güzelliği olan Şanlıurfa'da 30 yıl önce göz gözün görmediği şekilde yağan karın altında tek gözlü evimizin salonunda sobanın o mayıştıran sıcaklığnda doğmuşum. Annemi hiç zorlamadan doğmuşum. Ama... Ama erkek bekleyen babama kötü bir sürpriz olarak doğmuşum. Babamın, erkek adamın erkek çocuğu olur hayallerini büyük bir hayal kırıklığına uğrattığım için en büyük nefretinin ikinci sahibiydim. İlki kim diye sorarsanız benim melek annem. Çünkü benden önce olan abimin ölümünün sebebi anneme yıkmış. Şimdi de bir erkek çocuğu yerine kız çocuğu doğurduğu için nefreti daha da büyümüş. Sanki bu annemin elindeymiş gibi...
Dedim ya size benim kaderim ben doğmadan önce yazılmış diye. Benim kaderimi ölen abim ve babam yazmış. Babam ezelden beri çalışmayı sevmeyen,kahvehane köşelerinde gezen biriymiş. Annem,bekarken yaşadığı durumdan evlenince kurtulurum umuduyla babamla evlenmiş ama evlenince işler daha da kötüleşmiş. Annem evlendiği günden beri babamdan şiddet gören, sabahın köründe tarlaya gidip akşama kadar ırgat gibi çalışıp akşamüstü eve gelip yemek hazırlayan, babamın erkeklik kurallarına uymaya çalışan robota dönüşmüş. Annem karnı burnunda tarlada çalışırken doğurmuş abimi. O kadar zayıf,o kadar güçsüzmüş ki doğduğunda çok yaşamaz ölür bu demişler. Ki öyle de olmuş. Zaten zayıf olan bünyesi bakımsızlıktan,anne ilgisi eksikliğinden sadece 10 gün dayanabilmiş bu dünyaya. Annem, evladının acısını yaşayamamış. Doya doya kokusunu içine çekemeden,daha anneliğin ne olduğunu anlayamadan o kupkuru toprakların üstünde doğurduğu evladını ,yine o toprağa küçücük bedenini koymuş kendi elleriyle. Bu hikayeyi ilk duyduğumda yüreğim yangın yerine döndü, bağırdım, çağırdım. Çünkü annem tek başına mücadele etmiş bunca şeye, çünkü babam erkek evladının yasını tutmak yerine onun yarım kalan hikayesini bana tamamlatmaya çalışmış.
Ben Altan Kaplan. Kendisinden 2 yıl önce doğan abisinin adını taşımak zorunda kalan,onun açtığı yaraları sarmak zorunda bırakılan Altan. Babam doğduğum günden beri bir kere bile kucağına almamış, almadı. Bana abimin ismini koydu ki abim sansın beni. Küçükken arkadaşlarım sokaklarda akşama kadar oynarken ben sabahın köründe anamın sırtında tarlaya giderdim,biraz büyüdüm okuldan sonra gitmeye başladım. Derslerime çok çalışır,hep yüksek notlar alırdım. Babama notlarımı her söylediğimde umursamayıp,"e noldu şimdi benim cebim para mı gördü?" diye sorardı. Ben ondan gelecek bir sevgi parıltısına inandım, yıllarca babamın gözlerinin içine baktım bir kez olsun başımı okşasın benle gurur duysun diye... Ama olmadı, başaramadım.
Ben büyüdükçe annemle babamın kavgaları da büyüdü,ben uykudayken babamın annemi dövme seslerine uyandım,her seferinde o çocuk halimle araya girmeye çalışırdım ve gün sonunda babamın o büyük nefretinden nasibimi alırdım. Çocukken anlayamazdım,hep ben babama ne yaptım da babamın sevgisizliğine mahkum edildim diye sorgulardım. Ama büyüdükçe anladım ki benim suçum kız olarak dünyaya gelmem imiş. Bunu fark ettiğim ilk anda değişmeye karar verdim. Belki o zaman babam beni severdi. İlk önce elime bir makas alıp saçlarımı kestim,sonra şapka taktım,elbiselerimi eteklerimi takılarımı arkadaşlarıma verdim,bol tişört bol pantolon giymeye başladım,bebeklerimi oynamayı bıraktım,erkek gibi davranmaya, onlar gibi konuşmaya,onlar gibi futbol oynamaya,onlar gibi kavga etmeye başladım. Eve her gün üstüm başım yırtık,kaşım patlak, yüzüm mosmor gelmeye başladım. Annem,bana kaç kez bunları yapmamdan vazgeçmemi söylese de, gözlerinden yaş gelerek güzel kızım kendine iyi davran dese de bırakmadım. Babam, başlarda bu değişimimin sebebini fark edip anneme noldu buna oğlan çocuğuna dönmüş diye sorsa da bir kere bile benimle konuşmadı. Benim bu değişimimin sebebi onun kalbinde ufacık bir değişiklik yaratmadı. Ben de gittikçe hırçınlaştım,okulda sürekli olay çıkartmaya,sürekli kavga etmeye başladım. Bir gün okulda çocuklar kendi aralarında konuşurken benim iğrenç biri gibi gözüktüğümü söylemişti. Duymamazlıktan gelmeye çalıştım. Sonra derse girmiştik..Derste ne işliyorduk hatırlamıyorum ama öğretmen " var mı ailenizle yaşadığınız böyle bir anı " diye sorduğunda o bana iğrenç diyen erkek çocuğu söz almıştı. Babasıyla birlikte geçirdiği güzel bir anıyı anlatmıştı. Ve çok mutluydu. Onun bu kadar mutlu olması özellikle de babasıyla bu kadar mutlu olması beni çok sinirlendirmişti. Tenefüste çocuğu yakalayıp bahçede dövmüştüm. Halbuki bir suçu yoktu ama ben içimdeki sesi susturamıyordum. Tabii sonra çocuğun ailesi geldi benden şikayetçi oldu, öğretmenlerim de arkadaşlarım da benden şikayetçiydi zaten. Ve beklenen son oldu. Babam beni okuldan aldı. Annem ne kadar yalvarsa da yakarsa da babam vazgeçmemişti. Üstüne okuldan atılmamın suçunu da annemin üstüne yıkmıştı. "Senin yüzünden bu hale geldi,sen şımarttın bunu, analık yapmayı bilmiyorsun ki, bir evladını toprağa koydun yetmedi şimdi birini de hapse mi yollattıracaksın " diyip durmuştu. Ama anlamıyordu ki benim bu hale gelmemin sebebi kendisiydi. Okuldan alındığım gün,annem çok ağlamıştı. Annemi bu kadar ağlattığım için kendime çok kızmıştım. Ama annemin " çocuğun bir suçu yokmuş ki niye dövdün" diye sorduğunda anneme " senin de bir suçun yok ama her gece dayak yiyorsun" demem aramızda çok büyük bir şeyin kopmasına sebep olmuştu. Ben bunu söyledikten sonra kendini odasına kapatıp saatlerce ağlamıştı.
Okuldan alınmamın üstünden 2-3 yıl geçmişti bile. Evde durdukça yaptığım hatanın farkına vardım,annemi nasıl hayal kırıklığına uğrattığımı fark ettim. Gidip çalışmaya karar verdim. İlk önce ufak ufak ev işlerine gitmeye başladım,sonra garsonluk yapmaya başladım. Babam başta çalışmama karşı çıksa da fark etti ki eve para getiriyorum ses çıkarmamaya başladı. Bu durum 5 sene sürdü. Babam para buldukça içmeye gitti,annemi aldatmaya başladı. Annem tüm bunları bilmesine rağmen sesini çıkarmazdı çünkü biliyordu ki yavuz hırsız ev sahibini bastırırdı. Eve bir gün geldiğimde babam yine kafayı bulup annemi dövüyordu. İlk defa kendimde deli cesareti bulup anneme kaldırdığı eli havada yakalayıp gözlerinin içine baka baka tüm nefretimi haykırmıştım.
-Ya sen ne istiyorsun ne ne ne? Yetmedi mi ya bize yaşattıkların yetmedi mi bizi hor gördüğün? Eğer o elini bir daha anneme kaldırırsan ant olsun seni öldürürüm gram da pişmanlık duymam. Duydun mu beni ha şerefsiz?

Başlangıç Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin