Elin Adamı ~27~

782 37 0
                                    

İyi Okumalar...:)

----

Kısık tonda çalınan şarkı eşliğinde böreklerime şekil verdiğimde dün Rüzgar ile yaşadığımız an aklıma geldi ve dudaklarımda minik bir tebessüm oluştu. Şu an aramız mükemmel değildi ama en azından Rüzgar'ın bana karşı olan hislerinin yerli yerinde olduğunu, bana karşı kapılarının kapalı olmadığını anlamıştım. Dün yüreğimdeki gerçeği inkar etmediğimde artık kendimce bir karar vermiştim. Daha fazla olanlara bir suçlu aramayacaktım. Evet, abim ve Feyza bencilce duyguları yüzünden bizi düşünmemişlerdi ama daha fazla bu duruma kafa yormak istemiyordum. Kendimi de, Rüzgar'ı da yıpratmaktan başka bir şey yapmıyordum. O gece beni kolumdan çekiştirip ailemden ayırmıştı. Eğer o gece yaşanmasaydı ve o arkasını dönüp gitseydi tekrar karşıma çıkar mıydı? Bunları düşünmek beni içimdeki kara silsileyi ortaya çıkarırken onu bir daha görmeme ihtimali kalbimi sayısız yerden bıçaklıyor gibiydi.

Gözlerimi yumdum ve bunları düşünmekten kendimi uzak tutmaya çalıştım. Böreklerime şekil vermeyi tamamladığımda derin bir nefes alıp verdim. Her şey düzelecekti, buna inanıyordum. Tepsiyi fırına yerleştirdiğimde telefondaki müzik değişti ve çok sevdiğim bir ilahi yerini aldı. Sanki bu ilahi şu anki ruh halim için çalıyordu. Allah'ım ne güzel sözler bunlar böyle...

Hak şerleri hayreyler
Zannetme ki gayreyler
Hak şerleri hayreyler
Zannetme ki gayreyler

Arif anı seyreyler
Mevla görelim neyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Arif anı seyreyler
Mevla görelim neyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Bir işi murat etme
Olduysa inat etme
Bir işi murat etme
Olduysa inat etme

Hak'tandır o, reddetme
Mevla görelim neyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hak'tandır o, reddetme
Mevla görelim neyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Deme, "Şu niçin şöyle?"
Yerincedir o öyle
Deme, "Şu niçin şöyle?"
Yerincedir o öyle

Bak sonuna, sabreyle
Mevla görelim neyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Bak sonuna, sabreyle
Mevla görelim neyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her dilde O'nun adı
Her canda O'nun yâdı
Her dilde O'nun adı
Her canda O'nun yâdı

Her kuladır imdadı
Mevla görelim neyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her kuladır imdadı
Mevla görelim neyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Fırındaki böreğim piştiğinde onu çıkardım ve hemen birkaç dilim kopararak kapalı bir kaba yerleştirdim. Şalımı takıp uzun bir hırka üstüme geçirdim. Kabı aldım ve evden çıktım. Rüzgar bize bu evi kiralamadan önce iki kat üstteki dairede iki arkadaşıyla kalıyormuş. Bora ve Hikmet'i bir iki defa gördüğüm kadarıyla çok iyi olduklarını ve sevecen bir halleri olduklarını anlamıştım. Onlar da tıp öğrencisiydi ve şu an kendi dairelerinde Rüzgar ile ders çalışıyorlardı. Kocamı benden çok görüyorlardı ama yapacak bir şey yoktu.

Dairenin kapısında durduğumda boğazımı temizledim ve zile bastım. Biraz geçtikten sonra Bora dağınık kıvırcık saçlarıyla kapıyı açtı ve beni görünce utangaç bir tebessüm etti. Evet, biraz çekingen halleri vardı.

"Hoşgeldin yenge, geçsene." Dediğinde küçük bir tebessüm ettim ve başımı iki yana salladım.

"Yok, size rahatsızlık vermek istemem. Ben börek getirmiştim, acıkınca yersiniz diye." Dediğimde tam karşılık vereceği sırada Rüzgar ikimizin arasına girdi. "Gülçehre, bir sorun mu var?" Dedi üstümü inceleyerek.

Göz devirdim. "Buraya gelmem için bir sorun mu olması lazım?" Dedim kaşımı kaldırarak. Bora elimdeki kabı teşekkür ederek aldı. Rüzgar kaba kısa bir bakış atıp tekrar yüzüme baktı ve dudaklarını iki yana kıvırdı. "Hamarat bir karım varmış." Dedi.

Ona düz bir ifadeyle baktım. "Tanımıyorsun tâbi, normal."

Söylediğim onun hoşuna gitmemiş gibi homurdandı. "Neyse," dedim ve geriye doğru bir adım attım. "Daha fazla tutmayayım seni, gideyim artık."

Kolumu tuttu. "Bekle," dedi ve arkasına kısa bir bakış atıp kapıyı ardından kapattı. "Ara vereceğim, birlikte gidelim."

Omuz silktim. "Sen bilirsin." dedim. Kolumdaki elini aşağı indirip elimi tuttu ve beni kendiyle birlikte çekiştirdi.

Eve geldiğinizde ben salona geçerken Rüzgâr ardımdan kapıyı kapatıp geldi. İçimde tuhaf bir heyecan vardı. Asıl tuhaf olan ise evlendiğimiz gece de aynı şekilde hissettiğimdi. Sanki onunla yıllardır evliydim ve aynı çatı altında olduğumuz her an onunla bir şeyler yaşamak bende bu tanımını bilmediğim duyguları ortaya çıkarıyordu. Oysa o günden bu yana daha bir hafta bile geçmemişti. Koltuğa usulca oturduğumda Rüzgar da sanki başka yer yokmuş gibi yanımdaki küçük boşluğa oturdu. Neyse ki bunu yadırgamamıştım.

"Gülçehre," dedi eli sakince elimi tuttuğunda. Nefesimi mi tutmuştum ben, kalbim sıkışıyordu çünkü. Ben onu sevdiğimi anlamamışken bile onun gözlerindeki sakinliğe hayranlık duymuştum. Evet, çoğu zaman sinirlerimi bozuyordu fakat bir an oluyor, gözlerime dalıyordu. İşte o zaman anlamam gerekiyordu ki sevmek istediğim, Yüce Rabbime sığınarak kalbimin karşılık bulacağı saf sevginin cevabı oydu. Benim dilime bile dolayamadığım o sözcükleri kalbim seslendirmişti. Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler. 

Sesimin titrememesine dikkat ederek kısık sesle, "Evet?" Dedim. Aradan uzun zaman geçmiş gibiydi. Sanki bana söyleyeceği sözleri gözleriyle çoktan iletmişti.

Başını eğdi ve boğazını temizledi. Karşımdaki adam, doktor adayı Rüzgar Hanyörük'ten çok annesinden bir şey istemeye çalışan küçük bir çocuk gibiydi. Elimi elinin üstüne koyup onu desteklemeye çalıştım. "Rüzgar," dedim yatıştırıcı bir sesle. "Aramızda bir sorun olmadığını biliyorsun. Söylemek istediğin her neyse seni anlayışla karşılayacağımı bilmeni isterim." Söylediği şey her neyse gözlerindeki yoğunluk onun etkisindeydi ve ben anlıyordum ki içimdeki duygular o yoğunluğun karşılığıydı. Aramızda olanlar bir sözleşmeye madde olacakmış gibi konuşmuştum ama duyguların bir sözleşme parçasına yazılacak tanımı yoktu. Ihım...fazla mı duygusal biri mi olmuştum ne, bunlar benim cümlelerim miydi? Allah'tan içimden söylüyordum. Rüzgar'ın dudaklarındaki kıvrım ve delici bakışlarıyla karşılaştığımda kendimde şüphe uyandırdım. İçimden söylemiştim değil mi?

Elimi sıktığında sonunda konuşmaya başladı. "Bu senin anlayışına sığınacak bir şey değil, bu senin kalbinde varsa küçük bir yerinde sığınmak istediğim bir istek, hatta bir ihtiyaç ve tabi bunun sen de farkındasın."

Dudaklarımı birbirine bastırdım ve gülümseyerek başımı salladım. "Geç kalınmış bir farkındalık ama evet, bunu sevdim."

Anlamsızca baktı. "Neyi?" Böyle bakınca gözüme fazla tatlı gelmişti.

"Beni sevmeni sevdim." Dişlerini göstererek güldü. "Ben de seni seviyorum demeni isterdim ama bununla da yetinelim bakalım."

Yüzümü yüzüne yaklaştırdım. "Kalbimde yer açmışım ya, yetmez mi?" Diye fısıldadım, sanki birileri duyacakmış gibi.

Gözleri yüzümde dolaştı. Yanıyordum tâbi ben de. Dudağımın kenarına bıraktığı ani öpücükle öylece tutuklu kaldım. Nefesi dudaklarıma çarparken konuştu. "Bir ömür yeter Gül çehrem."

İnsanın umutları kapalı bir kutu gibiydi. Umut bir kalp gibi semaya attığında o kutu da kabarıyor ve sonunda kutu dolduğunda o umudun verdiği sabırla, karşılığı mevlam tarafından veriliyordu. Benim umutlarımın karşılığı Rüzgar ve onun verdiği huzur dolu hislerdi. Allah'ım daim etsin.

----

Molaaa...

ELİN ADAMI (Yarı texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin