İnsan gönlünü istediğini alırmış, derdi camideki ders veren hocam. İnsan elini semaya kaldırdığı vakit yüce Rabbimiz kulunu dinler ve günü geldiğinde ettiği duasına karşılık bulurmuş. Yeter ki gönülden istesin, yeter ki Allah'a olan inancıyla, sabırla ve tevekkül ederek.
Ben namaza durduğum vakit elimi semaya kaldırdığımda edeceğim duayı düşünür tartardım. Ben bu duanın kabul olmasını istiyor muydum? Bazen edeceğim duayı bilemediğim zamanlar oluyordu. İşte o zaman yüce Rabbime gönlümün sıkıntısını gidermesi için dua ederdim. Sadece o gün, o gün o duayı ilk kez dudaklarımın arasından çıktığını fark etmiştim. Kalbimin istediğini aklım tartmadan dualarımda yankı uyandırmıştım. O gün isteme günüydü ve günün sonunda evimden onunla birlikte çıkmıştım, tekrar dönmemek üzere, evliliğe adım atmış bir kadın olarak.
Şimdi ise onunla evliydim ve onun için memleketime veda ediyordum. Evet, temelli olarak gitmiyordum. Bir buçuk ay sonra onunla birlikte geri dönecektim ama kalbim buruk ve yalnız hissediyordu. İki günlük imam nikahlı karısını sınav bahanesiyle bırakıp gitmişti ve ben bunun için kırgınlığımı belli edemeden ardından gidiyordum. Gülünecek vaziyetteydim. Mahir belki de haklıydı, parmağıma yüzük takmayı bile düşünmeyen bir adam ile evliydim. Bir yandan da bunu düşündüğüm için Rabbime isyan etmiş gibi görünmekten korkuyordum. Ya bu benim imtihanımsa? Bu kadar çabuk mu pes edecektim? Allah'ım sen büyüksün, yolundan sapmama izin verme.
Dışardan kötü görünüyor olmalıydım ki Neriman teyze yüzüme hüzünle bakıp kolumu sıvazladı. Onunla merkeze gelmiş havalaanında bekliyorduk. Zaten gelecek başka kimsemiz de yoktu. Onlar anne oğuldu, dedesi onlara kol kanat gerse de onların birbirine olan bağlılığı farklıydı. Bir de ben aralarına girmiştim. O da yanlarında bir yerim açılmışsa. Annemlere söylememiştim, onlara veda edecek gücü kendimde bulamamıştım. Belki de küçük bir kırgınlığım vardı, kim bilir.
Uçağımın anonsu duyulunca Neriman teyze bana sımsıkı sarıldı. Ben de aynı şekilde ona sarıldım. Bu birkaç gün içerisinde en az annem kadar ilgilenmişti benimle ama keşke göndermeseydi. Oğluyla bir araya gelmek istediğimi sanmıyordum. Yani belki...
Uçağa binişim, Ankara havaalanına inişim su gibi hızlı bir şekilde geçmiş gibiydi. Uçaktan indiğimde valizimi ve küçük çantamı aldıktan sonra geniş alanda onu aradım. Onunla sadece sabah mesajlaşmıştık. Bana Ankara'ya geleceğimi söylediğinin sonraki gününe uçak biletimi almıştı bile. Valizimi o gece hazırlayıp sabahında evden ayrılmıştık. Bana beni havaalanında bekleyeceğine dair mesaj atmıştı sadece. Selam sabahsız sadece kısa bir mesajdı. Ben de saf saf o gece onunla olmamın hayalini kurmuştum bir de.
Valizimi çekiştirip onu aramaya devam ederken sonunda onu bulmuştum. Üstünde beyaz bir tişört ve siyah bir pantolon vardı ve olduğundan çok daha güzeldi. Dağınık saçlarıyla özenmeden gelmiş gibiydi. Bir de senin için özenecek miydi Gülçehre?
Onun içinde nasıl hisler vardı bilmiyorum ama ben onu çok özlemiştim. Bana bakan açık kahve gözlerini, çarpık gülümsemesini... Ne olursa olsun ben onu çoktan kabul etmiştim. İki gün bile olsa ona alışmıştım, belki de karşıma çıktığından beri...
Bana doğru adımladığında kendime geldim ve akmak için çırpınan gözyaşlarımı durdurmaya çalıştım. Yanıma geldiğinde tebessüm etti ve gözlerinin içi parlar gibi oldu ya da bana öyle geldi. Elimdeki valize uzanırken, "Hoş geldin," dedi ve bir an duraksadı. Gözlerimin içine bakarken eli kolumu buldu ve beni alnımdan öptü. Beklemediğim bu tepki karşısında bir an nefes alamadım. Kalbimde bir yerde beyaz güvercinler uçuşur gibi oldu.
Geri çekildiğinde girdiğim transtan çıkmakta zorlandım ve zorlu bir tebessüm ettim. Kalbim o tebessüm aksine kırk takla atıyordu. Küçük çantayı kendim taşıyabileceğimi söyleyerek onunla beraber yürüdüm. Havaalanından çıktığımızda bir aracın önüne geldik. O çantaları bagaja yerleştirirken ben de ön yolcu koltuğunda yerimi aldım. Göz hizama giren aynayla yüzüme bakındım. Çirkin görünüyor muydum acaba? Sağ, sol derken yüzümü iyicene izlediğim sırada o araca bindi ve yüzündeki gülümsemeyle aracı çalıştırdı. Kaşımı çattım. "Neye gülüyorsun sen?" Diye sordum.