İyi okumalar...
---
Ben sana aşık oldum Gülçehre.
Kulağımda çınlanan o söz kalbimde yankı uyandırıyordu. O itiraftan sonra oradan nasıl uzaklaştığımı bilmiyordum. Tek bildiğim ona karşılık vermediğim için kalbimde sancı olarak karşılık vermişti. Neyi zorluyordum ki, tanımadığım o elin adamı yüreğime, aklıma yer edinmişti. Kolay mıydı birini gerçekten sevmek? Değildi fakat o sevmeyi biliyordu ve bana da bunu kanıtlamıştı. Başta gerçekten de ona inanmıyordum, benimle oynuyor sanıyordum. Hatta sırf ailesi istiyor diye benimle konuşuyor sanıyordum ama bir başkasının isteğiyle daha ne kadar dayanabilirdin ki?
Başlarda aşk olmasa da anlaşabileceğim biri olsa onunla evlenirim diyordum fakat yürek de bir pay istiyordu o ilişkiden. Şimdiye kadar karşıma birçok kişi çıkmıştı. Hiçbirinde kalbimi ısıtan bir hisse kapılamamıştım. Sonra abim, Feyza'yla evlenmek istiyorum, deyip başıma bela açmıştı. Ankara'da tıp okuyor, rahat edersin, anlaşırsınız, seversiniz birbirinizi, demişlerdi. Benim tek düşündüğüm ise onu tanımıyordum olmuştu. Bir kere bile karşıma çıkmamıştı, huyunu suyunu bilmiyordum. Neden elin adamıyla evlenmek istiyeyim? Sırf doktor diye evlenilir mi? Evlenilmez, içinde ukte kalır, geri dönüşü de öyle ha diye olmaz. Olmaz, dedim ama kimseyi ikna edemedim. Aklıma ilk gelen ise onun da benim gibi düşünmesini dilemek olmuştu. Numarasını bulup atıvermiştim mesajı ama bugünü düşünmeden, gelişine atmıştım.
O mesaj atılmıştı ve o da istediğim gibi bu evliliği istememişti. Olay bu duruma nasıl gelmişti? Rüzgar'ın bana kapılmasını bile nasıl olduğunu anlamamışken kendimi onu düşünürken bulmuştum. Onu düşündüğümde yüzümde tebessüm, kalbimde çarpıntı olduğunu artık inkâr edemiyordum. Belki de artık bu evliliğe karşı çıkmam anlamsız olacaktı.
Evimizin demir kapısına geldiğimde bahçeden gelen seslere kulak kesildim. Abim miydi o bağıran? Demir kapıyı açıp hızlı adımlarla bahçeye ulaştım ve ailemin yüzündeki ifadeyle buz kesildim. Sandalyeler dağılmış ve abim de devrilmiş masanın kenarında üstü dağılmış şekilde oturuyordu. Annem yüzündeki dehşet ifadeyle yerinde titriyor, babam ise yüzündeki öfkeyle abime odaklanmıştı.
"N'oluyor burada?" Dedim ama beni dikkate alan olmadı. Hım, öyleyse konu ben değildim ama dolaylı yoldan ucu bana dokunacaktı, biliyordum. Abim ağır ağır başını kaldırdı ve yüzüme kısa bir bakış attı. Doğrulup babamın gözlerinin içine baktı.
"Çocukluğumdan beri sen ne istediysen onu yaptım. Sen istedin diye ziraat okudum, sen istedin diye bu şehirden ayrılmadım. Ne istediysen onu yaptım. Tek bir şey istedim, sevdiğim biriyle evlenmek. Tamam, dedim. Bu sefer istediğin gibi olacak, dedim ama onu da elimden alıyorsun baba. Söylesene, benden geriye ne kaldı. Kendi hayatımı yaşayamıyorum." Gözleri tekrar beni buldu. "Bu sefer de kimseyi zorlamayacağım, bu sefer de sizin istediğiniz gibi olacak." Dedi. Yanımdan geçip gittiğinde kalbimde bir sancı hissettim. Babamın biz küçükken söylediği o sözü hatırladım.
Gülçehre ne isterse onu okuyacak fakat Selim tek bir şartla okuyacak.
Ben istediğim bölümü okumuştum fakat abimin de dediği gibi onun dizinin dibinden ayrılamamıştık. Babam, abime topraklarla bizzat o ilgilensin diye istediği bölümü okumasını istemişti, aksi olursa okumasına izin vermeyeceğini söylemişti. Babam sevgisini eksik etmemişti fakat elini de üstümüzden hiçbir zaman çekmemişti. Her konuda onun bir payı vardı. Eğer abim Feyza değil de başkasını sevseydi evliliğine de karışırdı. Feyza'nın ailesi uzun zamandır babamla iş konusunda ortak çalışmışlardı, birbirlerinin güvenini kazanmıştı. O güven Rüzgar'ın evliliği reddetmesiyle sarsılmıştı. Babamın katı kuralları vardı, benim evliliğim onun için önemliydi. Beni bir kere istemeyen bir daha istemek için kapıma gelemezdi. Bu güveni Rüzgar değil, ben sarsmıştım. Bu saatten sonra nasıl düzeltecektim, bilmiyordum. Babamın karşısına geçip ben evlenmek istiyorum, desem bile kabul etmezdi. Her şeyi kendi kendime mahvetmiştim. Annemin dediği evlilikte keramet vardır, sözüne inanmayarak keramet gelmeden her şeyi ezip geçmiştim. Benim şu anlamadan dinlemeden burnunun dikine giden halim başıma sonunda bela açmıştı. Şimdi belki de bunları yapmasaydım Rüzgar'la düğün alışverişimizi yapmış olacaktık.