Selaaaaam... Çok özür diliyorum, biliyorum çok geç geldim ama yoğun bir staj dönemi geçirdim. Tekrardan özür diliyor ve size iyi okumalar diliyorum. Yıldıza basmayı unutmayın. Birazcık da düşüncelerinizi belirtseniz de fena olmaz hani. Yeni bölümü erken getirme dileğiyle hoşçakalın. :)
----
"...Ama seni götüremem."
Gözlerimde akmayı bekleyen yaşlar vardı ama o buradayken bunu yapmayacaktım, onun önünde ağlamayacaktım. O mesafemizi belli etmişti ve ben o sınırı aşmayacaktım.
Yutkundum ve sıktığım elimi eteğimin altına sakladım. Kaşlarımın altından ona baktığımda sessizce kıyafetlerini küçük valizine yerleştiriyordu. Bir an bakışlarını kaldırıp beni bulduğunda göz göze geldik. Bakışlarımı çekmedim. Duygularıma yenilmeyecektim. Valizinin fermuarını kapatıp yönü beni buldu ve gelip yanıma oturdu. Daha resmi nikahımız bile yoktu.
"İstersen benim burada olmadığım süre boyunca evinde kalabilirsin." Dediğinde sıktığım elimi derimi ezercesine daha fazla sıktım ve ona bakmadan kısık sesle söylendim. "Evim?"
Başını eğdi ve boğazını temizledi. "Ailenin evi, orada kalabilirsin."
İçimdeki öfke göğsümü zorluyordu. Öfke miydi, yoksa kalp acısı mıydı? Alayla gülümsedim. "Abim eve dönmüştür, sevgili eşiyle. Beni bu evliliğe mecbur bırakan biriyle aynı çatı altında kalabilir miyim sanıyorsun?"
Rüzgar açık kahve gözlerini yüzümde gezdirdi. Duygularını belli etmiyordu. Onu anlayamıyordum. Oysa belli değil miydi, benden kaçmıyor muydu?
"Gülçehre..." Dedi ama devamını getiremedi. Odanın kapısı tıklatılınca Rüzgar girmesine izin verdi. Annesi içeri girdiğinde başımı eğdim. "Oğlum, amcan bekliyor." Dedi ve bakışlarını üstümde hissettim. "Daha nikahını kıymadan nereye, diyeceğim de dinleyen kim?"
"Anne," dedi Rüzgar. "Girmem gereken bir sınavım var."
"Eh oğlum, daha sınavına bir buçuk ay var. Bu süre boyunca orada mı kalacaksın?" Bir buçuk ay boyunca daha alışamadığım evde onsuz yaşayacaktım.
"Anne bilmiyorum ama gitmem lazım." Dedi. Gitmek değildi bu, bırakmaktı.
Zaman geçip gitti, Rüzgar gittiğinde odada tuttuğum gözyaşlarımı akıttım. Birbirimize veda bile etmemiştik. Benim de ne olursa olsun her genç kızın hayal ettiği gibi evlilik hayallerim vardı ama kesinlikle böyle değildi. Kendi kuyumu kendim kazmıştım.
Akşamüstü kıyafetlerim ve annemin yıllardır benim için hazırladığı çeyizim gelmişti. Hemen ardından annemi odama girerken bulmuştum. Onu iki gün içerisinde o kadar çok özlemiştim ki. Ondan uzak olmak kolay değildi, buna alışmak istemiyordum. Abim o evden çıkıp gitse eve dönmek isterdim. Ne de olsa yanında kalacağım bir kocam yoktu. Düşündüğüm gibi abim ve eşi eve dönmüştü. Güya abim buraya geldiğim için kendini affetmeyecekti. Heh, aynen öyle olurdu.
Annem gittikten sonra Neriman teyzenin dolapta benim için ayırdığı yere kıyafetlerimi yerleştirmiştim. Çeyiz sandığımı odaya yerleştirebilmiştim ama geri kalanı yer olmadığı için bodruma bırakılmıştı. Neriman teyze akşam yemeğini odama getirip tekrar gittiğinde kendimi tekrar yalnız hissetmiştim.
Onun gidişinden sonra aradan dört gün geçmişti. Artık daha fazla izin almak istemediğim için hastaneye gitmeye karar vermiştim. Neriman teyze bu süre zarfında hergün oğluyla konuşuyordu ve benim de konuştuğumu sanıyordu ama ben ondan tek bir mesaj bile almamıştım. Umrumda değildi, isterse bir ömür benden uzak dursun. Aynen Gülçehre, kalbinde aynı şeyi söylüyordu.