Elin Adamı ~32~

564 27 0
                                    

Gözlerimi yumdum. Az önce yaşadıklarımın hepsinin bir şaka ya da kötü kabus olmasını istiyordum. Evet, birazdan uyanacak ve gözlerimi açtığımda kabus olduğu için önce kendime gelecek sonra yanımda uyuyan sevdiğim adama sarılacaktım. "Bu ancak bir kabus olabilirdi..." Diyecektim.

Birinin kolumdan tutmasıyla gözlerimi açtım ve Neriman annemle karşılaştım. Gözlerindeki korku ve yüzündeki endişe ile bana bakıyordu. "Kızım ne demek eve dönmek istiyorum? N'oldu?"

Gözlerimi kıstım. Doğru olanı mı yapıyordum? Ya bu kapıdan çıkıp gittiğimde her şey için pişman olursam? Belki de geçerli bir açıklaması vardı... Kendimi sıktım. Nasıl bu kadar kapıldın bu adama, nasıl hemen kalbim kabullendi? Üstelik edilen ilk ihanet üzerinden çok geçmemişken... Nasıl başkasına hemen güvenebildim?

Her iki elimle de eteğimi sıktım. "Ben..." Dedim. Babam bana doğru adım atıp huysuz ifadesiyle gözlerimin etrafını taradı. "Gülçehre, kızım. Bir sorun mu var?"

Gözümden bir damla yaş aktı. Neden onlarla gitmeme izin verdin baba? Belki bu yüzden ondan uzak durur, onu sevmezdim.

Neriman annenin kolumdaki eli titredi. Gözlerim istemsizce onu buldu ve kalbim de aynı anda titredi. İyi düşünmeliydim. Eğer öyle bir şey varsa onu rezil etmeliydim. Babamın evine kaçarak onu üzmüş olmazdım. Ya üzülürse...

Gözyaşlarımı hızla sildim. "Ben sadece biraz duygusallaştım." Dedim sesim titrerken. "Ben demek istedim ki, biraz sizde kalsam..." Dedim babamın gözlerinin içine bakarak.

Annem eli göğsünde sakinleşir gibi nefes verdi. Neriman annenin titreyen eli de durduğunda kendimi geri çektim. Babam başını eğdi. "Gel tabi kızım," nefesimi tuttum. "Yarın gelirsin, bu gece de evinde kal."

Evinde kal. İçim titredi. Artık ilk evim bana ait değildi.

Başımı salladım. Biraz sonra onlar gittiğinde Neriman anne bana kuşkuyla bakıp odasına gitti. Salonda yalnız kaldığımda ortalığı toplayıp kalan bulaşıkları da makineye dizdim. O odaya geri dönmek istemiyordum ama bu işi sorgulamalıydım. Eğer öyle bir şey varsa... Kalbim acıdı.

Ağır adımlarla odaya ulaştığımda elim kapının kolunu buldu. Derin nefes aldım ve kolu aşağı indirdim. Rüzgar'ın etrafı kızarmış gözleri anında beni bulduğunda yerinde sendeleyerek ayağa kalktı. "Sen..." Yutkundu. "Gitmemişsin."

Ona tiksintiyle baktım. "Gideceğim..." Dedim ve dolaba yöneldim. Küçük bir çanta çıkarıp içine birkaç kıyafet koydum. Bir anda kolumdan tutulup kaldırıldığımda kaşımı çattım.

"Bırak beni!"

Rüzgar beni arkaya doğru çekiştirdi. "Otur şuraya, konuşacağız."

"Neyi? Senin aslında ne kadar iğ-" ağzımın kapatılmasıyla bir çift öfkeli göz burnumu dibine girdi. "Bunu söylemen için önce hak etmem lazım." Dedi fısıldayarak.

Kendimi geri çekmeye çalıştım fakat Rüzgar beni yatağa oturttu fakat durmadım. "Dur be hatun, dur!" Onun ile yatağa düştüğümde durdum ve nefesimi tuttum. Rüzgar hafif yana kaydı ve koca ağırlığını üstümden az da olsa çekti. "Konuşacağız, beni dinleyeceksin."

Başımı iki yana salladım. Odaya onu sorgulamak için gelmiştim. Neydi şimdi bu inadım? Kudursun pislik!

"Nedir bu inadın senin?" Çenesini sıktı. "Bunu yapmayacağımın, altında başka bir şey olduğunun sen de farkındasın. Eğer öyle olsaydı beklemez, gider ailene söylerdin, durmazdın."

Beni tanıması sinirlerimi bozmuştu.

Ellerimi oynatmaya çalıştığımda kendini geri çekip doğruldu. Ben de doğrulup bozulan şalımı açtım ve saçlarımı da açıp ona döndüm. Yatağa oturmuş beni izleyen adama kırgın bir bakış attım. Gözlerinin etrafı hâlâ kızarıktı ama artık ağlamıyordu. Şu an üstüne ağırlık çökmüş ve kaşlarının ortasında çukur oluşacak şekilde kaşları çatılmıştı.

ELİN ADAMI (Yarı texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin