Evin içinde her gün olduğundan farklı bir telaş vardı. Neriman anne bir mutfağa gelip ne yaptığımı kontrol ediyor, diğer yandan diğer işlerle ilgileniyordu. Ben de o sırada yemek yaparken onun bu telaşlı halini yüzümdeki sıcak tebessümle izliyordum. Allah'tan ailemi çağırabileceğim bir izin günüm vardı da bu sayede Neriman anneyi bu işlerle yalnız bırakmamıştım. Tabi mutfakta pek bir şey becerebildiğim söylenemezdi. Neyse ki anlayışlı bir kayınvalidem vardı da bunu sorun etmiyordu ve bir güzel yardım ediyordu bana. Onun bu içimi ısıtan hallerinden dolayı mutfakta yemek yapmak o kadar uğraştırıcı gelmiyordu. Bunu annem duymasa iyi olurdu yoksa artık bir gelin olduğumu umursamaz oradan fırça atardı bana. Ne de olsa bekarken mutfakta geçirdiğim zaman bir elin parmağını geçmiyordu ve şu an bunu görse kalpten giderdi. Neriman anneyi bile kıskanabilirdi.
Hazırladığım yemeği ocağa bıraktığımda öğle vakti geldiği için odama geçtim ve abdest almaya koyuldum. Öğle namazını eda ettiğim sırada kapı açıldı. Omzumdan arkaya döndüm ve onu gördüğümde gülümsedim. "Hoş geldin," dedim. Gelip yanıma oturdu ve bezmiş bir ifadeyle, "Hoş buldum." Dedi.
Elimi koluna koydum. "Erkencisin bugün?" Diye sorar gibi baktım. Başını salladı. "Sağolsun canım dedem kayınlarım geleceği için erken çıkmama izin verdi."
Güldüm. "Az sabret, sınavın açıklandığında yolun belirlenecek."
Gözleri derince gözlerime baktı. "Kaçırayım mı seni?"
Dudaklarım iki yana kıvrıldı ama hemen kendimi toparladım ve kaşımı çattım. "Ya Rüzgar, inanamıyorum sana. İşten kaytarmak için yaptığın şeye bak."
Sırıttı. "Ne? Tatil yaparız işte." Dediğinde omzuna bir tane geçirdim ve seccademi toparlayarak ayağa kalktım. "Benim gelmeye hiç niyetim yok. İşim var, gücüm var ve Antep'e geleli daha iki hafta bile dolmadı."
Bana dik dik baktı. "Ne bu Antep sevdası sende ki?"
Omuz silktim. "Seviyorum memleketimi senin aksine!"
Sert bir nefes verdi. "İyi, tamam, bir şey demedim. Ben de seviyorum memleketimi..." deyip bana döndü. "...ama içindekine ayrı bir sevdalıyım."
Kıkırdadım ve odadan çıktım. Bu adama karşı utanmamak elde değildi.
Akşama doğru masayı hazırlayıp yemekleri koymaya başlamıştık. Akşam ezanından bir süre sonra annemler de gelmiş ve tamamen sofrayı hazırlamıştık. Neriman anne dünürlerini, ben ise ailemi evlendikten sonra ilk defa ağırlayacağım için heyecanlıydık. Annem baştan beri beni ziyaret ediyordu fakat o geceden sonra ilk defa babamı görüyordum ve korkumdan dolayı bana nasıl tavır takınacağını bilmiyordum. Tamam, yanlış yapan ben değildim fakat babamın tavırlı hali herkese karşı mesafeli olmasına yol açıyordu maalesef. Çok şükür ki düşündüğüm gibi olmamış babam bana özlemle sarılmıştı.
Yemekte herkes vardı fakat Feyza'nın anne ve babası bize oranla düz ifadeyle yemek yemişlerdi. Ne kadar bana karşı soğuk olsalar da onları anlamaya çalışıyordum. Kızlarına karşı ne kadar kızgın olsalar da onu özlüyorlar fakat ellerinden bir şey gelmiyordu çünkü Kemal dede bu evde onun adının anılmasını istemiyordu. Aynı şekilde abimin de adının anılmasını istemiyordu. Aileme bu durumu ister istemez tavırlarıyla belli ediyordu fakat bu gece bu duruma geçici bir süreliğine set çekmişti.
Abime karşı ben de kızgın olmasam da kırgındım. Belki de bunu düzeltmek gerekiyordu, bilmiyordum. Kafamı bu konuda düşüncelere sokan Rüzgar'dı. Aileler arasında daha fazla kırgınlık olmasını istemiyordu ve bu konuya çare bulma yanlısıydı. Kemal dedeyle bu konuda konuşmak istediğini söylemişti. Şu an daha konuştuğunu sanmıyordum, daha çok benden destek bekliyordu. Ona bu desteği verebilecek miydim?