Mesleğimi seviyordum, hastane ortamı ne kadar yorucu olsa da severek ve isteyerek yaptığım için bana ilaç gibi geliyordu. Tabi o ilaç gibi gelen ortamdan sonra eve ulaştığımda horul horul uyumam yadsınamayan bir gerçekti. Annem hep bu hallerimden şikayet ederdi. Bir tek kızı vardı ve o kızı da sabah akşam dışarıdaydı, gün yüzü görmüyordü. Görüyorum ya anne, oğlun sayesinde kendimi bir anda evli olarak buldum. Resmi olmayan bir evlilik hem de!
Yerimde huzursuzca kıpırdandım. Baştan beri sayılı arkadaşlıklarım olmuştu. Hiçbir zaman bir kız grubunda bulunmamıştım. Herkese selam verirdim ama bu onlarla sıkı fıkı olduğum anlamına gelmiyordu. Aynı durum sevgili kocamda da olsun isterdim ama maalesef bu durumdan dolayı onu yargılayacak değildim. Sıkıldığımı fark eden kocam gözlerindeki dinginlikle bana döndü. "Sıkıldın mı?" Diye sordu.
Onunla aynı bölümde okuyan doktor adayları arkadaşlarıyla buluşmuştuk. Çok sevimli arkadaşları beni merak ettiği için buluşma ayarlayınca kocamı kıramamıştım ama geldiğimden beri kumral bir kız arkadaşı bana sevimsiz bir ifadeyle bakıyordu. Umarım sadece arkadaşını aldığım için bana öyle bakıyor diyeceğim de hiç öyle gibi durmuyordu. Bir de Rüzgar'ın platonikleriyle uğraşacaktım iyi mi?
Derin nefes aldım ve nefsimi şeytanın vesveselerinden uzak tutmaya çalıştım. "Hayır," dedim. Evet, çok sıkılmıştım ama dayanacaktım az daha.
Arkadaş grubu aslında o kadar kötü değildi ama Rüzgar karakter olarak kötü etkilenmese de arkadaşları benim samimi olamayacağım kadar uzak huylara sahiptiler. Hatta birkaç konuşma arasında Rüzgar'ın onları çirkin konuşmalarından dolayı uyardığına şahit olmuştum. Sadece sınırlarını bilen sevecan haliyle Bora ve biri zorlamasa konuşmayacak olan Hikmet'ti. Sanırım Rüzgar bundan dolayı onlara daha yakındı. Ne kadar kötü izlenim almasam da Hikmet duruşuyla tuhaf biriydi. Oldukça kalıplı olmasının yanında Rüzgar'la aynı boydaydı ama Rüzgar onun yanında daha küçük kalıyordu. Sessizliği sanki onu başka dünyaya götürüyordu. Komşu olduğumuzdan bu yana çok az tebessüm ettiğini görmüştüm. Rüzgar onun içine kapanık biri olduğunu söylemişti fakat başka bir şeydi, Rüzgar'ın söyleyemediği bir şeydi. Hikmet hayatında karşısına çıkan bir kötü olaydan bu durumda olabilirdi. Çok üzerinde durmamıştım tabiki, herkesin hayatında mutlaka bir kusur olabiliyordu, ağır olsun, olmasın. Hayat bizi kötü etkilediği halde ondan vazgeçemiyorduk, bu da onun cazibesiydi.
Rüzgar başını omzuma doğru eğdiğinde daldığımdan dolayı bir anda ona döndüm ve dudsklarım hafif yanağını okşadı. Tebessüm etti. "Az daha bekle, birazdan kaçacağız." Diye fısıldadı. Ona ışıldayan gözlerle baktım. Gülümsedi tekrar.
Bir çift gözün bakışları altında yüzümü çevirdim ve o kumral kızla göz göze geldim. Neydi adı? Imm... Hale, evet.
Ona tip tip baktığım sırada dudaklarını oynattı ve zehirli sözcüklerini üzerimize sıçrattı. "Siz evlenmiş miydiniz?" Diye sordu. Sen nereden biliyorsun bacım? Kısık gözlerle kocama baktığımda ben suçsuzum der gibi baktı.
Alayla güldü. "İmam nikahından bahsetmiyorum cicim, resmi nikah geçerli ya ülkemizde evli olarak görünmeniz için." Yanında duran iki kulağı da küpeli çocuk tıslayarak güldü. Bu iki amip mi halkın sağlık koruyucusu olacaktı? Beyinlerini tıp terimleri için fazla sulamışlardı anlaşılan. Geri kalan çöp olmuştu sanki. Tövbe tövbe, nefsine hakim ol Gülçehre. Rüzgar gülen sıska çocuğa nasıl baktıysa çocuğun yüzü durgunlaştı ve başını çevirdi.
"Sen merak etme, o da olacak cicim." Dedim yüzümü buruşturarak. Kız burun kıvırdı. Vazgeçeceğe benzemiyordu, böyle devam ederse nefis diye bir şey kalmayacaktı bende.
"Harbi lan," dedi Bora. "Yengeyle bir sokakta gelin, damat pozu verin be kardeşim. Bize de bir ziyafet sofrası açsan tadından yenmez." Gülümsedim. Hale denen kız Bora'ya bozularak baktı. Bora onu takmadı ve Rüzgâr'a beklentiyle baktı.
Araya giren ben oldum.
Evet," dedim net bir sesle. "Lüzum yok," dedim. "Geçti, bitti. Rüzgar mutlaka size anlatmıştır. Sıkıntılı bir süreçte evlendik. Sade bir nikah şu an kafi. Ha, elbette sizinle bir akşam yemeği yemek isterim. Sizi eve davet etsek, ne dersiniz?" Hale'yi buna dahil etmek istediğimi sanmıyordum fakat ne yazık ki o Rüzgar'ın arkadaşıydı. Bora alkış tuttu. "Arkadaşlar mükemmel olur, yengemizin elinden bizzat yemiş olarak bunu kabul etmemiz gerektiğini söylüyorum." Tam elime uzanacağı sırada Rüzgar onu uyardı.
"Zevzeklik etme lan!"
Oradan ayrıldıktan sonra Rüzgar beni bir yere götüreceğini söylediği için araca binip onun söylemediği yere ulaşmasını bekledim. Aracı park ettiğinde yan taraftaki alışveriş merkezini görünce bıkkın bir nefes verdim.
"Alışveriş yapmak istediğimi sanmıyorum," dediğinde dudağı kıvrıldı. "Alışveriş sevmeyen sayılı kadınlardan olduğun için kendimi şanslı hissetmeliyim." Araçtan çıktığımızda elimden tutup beni çekiştirdi çünkü ayaklarım geri geri gitmek istiyordu. "Şu an gerekli bir alışveriş yapacağız güzelim."
"Ev için daha geçen gün alışveriş yaptık Rüzgar." Dediğimde göz devirdi. Gerçi ev için bu kadar uzaklaşmamıza gerek yoktu. Market sitenin yanıbaşındaydı.
Alışveriş merkezine girdiğimizde bir koridora saptık. Bir mağaza dikkatimi çektiğinde yutkundum. Sorun şuydu ki -sorun olduğu söylenemez - o mağazaya doğru yürüyorduk. Gelinlik mağazası her adımımızda gözlerimde büyüdüğünde duraksadım. Benimle beraber duran Rüzgar kaşlarını kaldırdı. "Bir sorun mu var?"
"Sence?" Dedim mağazayı göstererek.
"Gelinlik olmadan evlenmeyi düşünmüyorsun umarım karıcığım."
"Bunu arkadaşların konuşmasından mı çıkardın?" Dedim.
Sert bir nefes verdi. "Hayır, birkaç gündür bunun için uğraşıyorum. Sadece Bora biraz ağzından kaçırdı." Dedi küfreder gibi. Gülümsedim. "Hadi canım, çok heyecan yaptım şu an." Deyip kocama ışıldayarak baktım. Heyecanıma derin bakışlarla karşılık verdi. "Hadi öyleyse," dedi elimi okşayarak. "Gelinlik seçelim."
Önden giderken, "Damatlık da seçecek miyiz?" Diye sordum. "Hayır karıcığım, gömlek ve jean giymeyi düşünüyorum." Dedi.
Kıkırdadım. "Fötrlü şapka ile tam olur."
Sessiz kaldı ve bir süre sonra, "Ameliyatta taktığım bonemi tercih ederim karıcığım."
Kıkırdamaya devam ettim. O sırada çoktan mağazaya girmiş ve gelinlik seçimine başlamıştım. Görevli bir kadın bizi görünce ardımızdan geldi. "Ben de anestezist kıyafetlerimi giyeyim öyleyse, onlar da beyaz." Rüzgar başını kaşıdı ve bana güzel bir gülümsemeyle baktı. Duraksadım ve onu izledim.
"Onların içinde de fazla güzeldin karıcığım." Dedi Antep'teki staj gününden bahsederek. Kalbim atışlarını hızlandırırken bu güzel anın şahitliğini görevli kadının iç çekmesi üstlendi.
Gelinliğimi seçip damatlık kıyafeti de ayarladığımızda eve gitmek için yol aldık. Tabi o süre zarfında içimdeki merak dur durak bilmedi. Nikah yerimiz neresi olacak, kimler katılacak? Benim istediğim elbette çok az kişi ve sevebileceğim kişiler olmasıydı. Tabiki kocamın arkadaş çevresine laf etmiyorum canım!
"Ne zaman olacak peki? Bari bunu söyle." Dedim adamı evlenmekten bıktıracak bir soru ile daha. Rüzgar'ın ise düşündüğümün aksine gülümsemekle karşılık vermesi arada içimi ısıtıyordu.
"Buna cevap verebilirim sanırım," dedi gözlerimin içine bakarak. Ona bir zahmet bakışı attım. "Bu pazar artık resmi nikâhlı karım olacaksın." Dedi. Söylediği gün iki gün sonrasıydı.
Bu pazar artık Gülçehre Değirmenci değil, Gülçehre Hanyörük olacaktım. Bence biz ona Gülçehre Değirmenci Hanyörük diyelim.
---
Molaa...