Size daha erken yayınlayacağımı söylemiştim ama bu bölümün daha uzun olmasını istediğim için bügün yayınlayabildim. Sanırım bir 30 sayfalık ya da daha uzun olan bir bölüm oldu. Çok uğraştım ve umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum, beni yorumsuz bırakmayın.. Bu arada geçen bölümlerde ki yorumlara baktım da.. Sanırım SelFur sahneleri çok az olduğundan şikayetçisiniz.. Emin olun en iyi SelFur sahnelerini finale bıraktım yani en iyi SelFur sahnesini o zaman okuyacaksınız. Beklediğinize değecek, değmesi için elimden geleni yapacağım.
Ve unutmadan... Artık hikayeyi daha sık yazmaya çalışacagim ama söz de veremiyorum. Sınavlarim falan var ve bizim burada 8 sınıf bittiğinde diploma (sanırım sizde böyle diyorsunuz) veriliyor ve benim yüksek notlara ihtiyacim var. Elimden geldiği kadar daha sık yazmaya deniyecegim.
Iyi okumalar.
**
Kulağımın dibinde patlayan balonla bir kez daha sıçradım yerimden. Kendi elimde ki henüz şişmemiş balonu suratına çarparken sinir dolu bakışlar atıyordum. Kalp krizinin eşiğinden döndüm resmen. Bu sırada Serenay'dan benim yerime intikamını alan şahsı görmem de uzun sürmemisti. Serenay'in arkasına sessizce dolanıp şişirdigi balonu kulağının hemen yanında patlattıginda bu sefer de Kerem tehlikeye girmişti. Sözde üniversite öğrencileriydik ama sadece sözde.
"Buse havuzun sağında ki sandalyelerin dekorunu yapamamışlar. Orayı bir düzenle" diye seslendi Tuan çıktığı balkondan bas bas bağırarak.
Evet o da cips yiyip keyif sürerken bir yandan da bize emirler yağdıran kişi oluyordu. Gerçekten biraz dağınık görünüyorlardi. İşi erkeklere bırakırsan böyle olur tabi.
"Selin şu balon hala şişmedi mi? Bir boşluk kaldı be kızım" dediğinde derince üfledim yeniden. Yok abi olmuyor.
"Ver ben yaparım" diyerek elimden aldığında üç dört nefesle işi bitirmişti Furkan. Nefesi kuvvetli diye buna deniyor herhalde.
"Yok mu Furkan'a alkış?" Diyerek yeri göğü inlettiginde henüz ağzındaki cipsleri bitmemişti ne yazık ki. Az ötede Hande ve Yağmur ağaçları süslemekle uğraşıyordu. Seçkin ses düzenekleri için kendi evine gitmişti. Serenay ve Kerem çocuklar gibi birbirilerini kovalıyorlardi. Buse sandalyelerin bar masası tipinde ki masaların etrafina dizmek yerine hepsini içeri taşıyordu.
"Ayakta dursunlar. Sandalye şart mı sanki? Koskoca İTÜ öğrencileri bunu mu kaldıramayacaklar? Lütfen ama lütfen."
Anlaşılan bir düzene sokamayınca bunu tercih etmişti ki daha hoş bir görünüme sahip olduğu için sesimizi cikarmamistik.
Tuan'in emri ile herkes zaten bitirmiş olduğu işlerini bırakıp bu sefer de mutfağa koştu. Ben bu işleri para ile halletmeyi istemediğim için bunu önermistim.
Doğum günüm diye kimse karşı çıkmamışti zaten. Yorgunluğum hakkında tek kelime edemiyordum. Hepsi çok yorulmuşlardi ve beni havuzun derinliklerine gömebilirlerdi.
"Serenay Aktaş ve Kerem Bursin! Çocukluğu bırakıp yardım eder misiniz? Çok zahmet olacak ama."
Yine itişerek yetiştiler peşimizden Tuan da sonunda inme zahmetinde bulunmuştu. Tabakları üst üste koyarak her nasıl yaptığını bilemesemde bir çırpıda taşıdı. Ömrümde bu kadar servis tabağıni bir arada dahi görmemiştim belki de.
"Herkes kendi yiyeceğini kendi servis edecek. Öğrencilere göre ideal. Garsonumuz yok çünkü doğum günü çocuğu istemedi. Eminim hoşlarına gidecektir."
![](https://img.wattpad.com/cover/30211640-288-k717458.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saçma sapan bir aşk .
JugendliteraturMecbur kaldığı için sahte evlilik yapan bir çift. Nefret aşka dönüşebilir mi ?