Merhabaa. Bölüm biraz fazla geç geldi.. o da kurguda biraz zorlandığım için. Nedenini bilmiyorum ama zorlanıyorum işte. Bölüm kısa oldu evet. Çünkü yarın yeni bir bölüm daha yazmayı düşünüyorum. Yani bu bölümü bir özet gibi görebilirsiniz. Çarşamba günü okul yok oyüzden uzunca bir bölüm yazmayı planlıyorum. Zaten gerçek olaylar bu bölümden sonra olucak.
Umarım beklediğinize değer bir bölüm olmuştur.. İyi okumalar.
Masalarda ki bakışlar üzerimizden ayrılmamaya yeminliydiler sanki. Hepimizin rahatsız olduğu bir gerçekti. Tuanın karıştırırken soğuttuğu kahvesinden bir yudum almasıyla birlikte köpük bardağını çöpe fırlatması ufakta olsa gülümsememizi sağlamıştı. Ekşımış suratıyla yaslandı arkasına.
"Etraftakileri umusamayı kesin. Bize bakmıyorlar. Herkes kendi muhabbetinde." gibi birkaç iyi niyetli söz söylemesi de ona bir günah daha kazandırmış olmalıydı. Çünkü ciddi anlamda bir yalandan ibaretti. Herkesin bir muhabbet içinde oldukları doğruydu ama bu bahsedilen muhabbetin konusu tamamiyle bizdik.
Kapıda Furkan belirdiğinde dikkatler ona çevrilmişti. Kafeterya her ne kadar fazla gürültülü de olsa onun ıslık seslerini işitebiliyordunuz. Geçirdiği siyah kapşonunu eliyle bir hamlede çıkarırken yerine oturdu. Parfüm kokusu geldiğinde kendi kendime gülümseyip Burberry London dedim. O eve ilk gittiğimde söylemiştim bunu en son. Hala aynısını kullanıyordu. Parfüm isimleriyle değilde onu kullanan insanlarla anımsanır derler ya bende Burberry London denilince Furkanı hatırlıyorum. Hey nerden nereye geldik.
"Cenaze falan mı var. Gülümseyin biraz." diyerek kendi gülümseyişini gösterdi. Cebinden çıkarmadığı elleri, birini diğerinin üstüne koymuş bacakları, ışıldayan gözleri ve soluk yüzüyle aynı Furkan Andıçtı.
"Geciktin" dedi narin sesi ile Yağmur. Her ne kadar onu kırmak istemesede elinde olmadığını biliyorduk. Furkanın yapabileceği birşey yoktu sonuçta.
"Yolda gelirken bir arkadaşımla karşılaştıkta. O yüzden işim uzadı biraz." diyerek açıklama getirdiğinde Keremin kahvesine uzanıp bir yudum aldı. Şakacı tavrında üstündeydi anlaşılan ki şu somurtkan çocuk durmuyordu karşımızda. Kolumda hissettiğim tepkiyle Seçkine döndüm.
"Biraz konuşalım mı." diyerek beni beklemeden yerinden kalkıp ilerlemeye başladığında arkasından bakakalmıştım. Ne konuşabiliriz ki diyerek düşünmekten kendimi alıkoyamadan yerimden kalkıp peşinden ilerledim. Kızların iğneliyici bakışları arasından keni gözlerimi saklayarak geçiyordum. Bu rahatsız ediciydi.
O grupta olmayı hak etmediğimi biliyordum. Seçkinin sevgilisi olmayı da. Bunları yaşayabilecek kadar güzel değildim. Zengin bir kökenim yoktu.
Yurtta kalıyordum. Evet bunların hepsi doğruydu ama bu şekilde bakmaları kendimi bir fazlalık gibi hissetmeme yol açıyordu.
Bahçeye çıktığımızda fakültenin kalabalığı huzur vermeye başlamıştı. Birkaç bölümün öğrencileriyle karma arkadaş grupları şu hafif açan güneşle birlikte kendilerini dışarıya atmış olmalıydılar. Seçkinin durduğu köşeye gittiğimde karşısına geçip konuşmasını bekliyordum. Kahverengi havalı saçlarının altında ki o saf görünümlü yüzü ve gözleri karşısında mahçup değildim. Çünkü bu sefer sevgi ile bakan gözlerinin altında ezilmiyordum. Öyle bakmıyorlardı... Ne hissettiğini belirtmez gibi bir hali vardı ve bu fazlasıyla can sıkıcıydı.
![](https://img.wattpad.com/cover/30211640-288-k717458.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saçma sapan bir aşk .
Teen FictionMecbur kaldığı için sahte evlilik yapan bir çift. Nefret aşka dönüşebilir mi ?