32.Bölüm

767 52 41
                                    

Selaaam. Uzun zaman sonra yine buradayım. Zaten kardeşimin yazdığı duyurudada herşeyi açıkladığımı düşünüyorum. Umarım anlayışlı davranıp bana çok kızmazsınız. :)

Neyse işte sonunda babamın yanından döndüm telefonuma ve bilgisayarıma kavuştum size de güzel bir bölüm yazdığımı düşünüyorum. Umarım güzel olmuştur çünkü bu bölümü babamın yanına gittiğimden beri kurguluyorum hatta yarısını orada bir kağıda yazmıştım sonra unutmayayım diye. Üstüne üstlük daha bugün eve gelebildim yani yol yorgunuyum fakat burada size bütün günden beri bu bölümü yazıyorum.. Değerimi bilinn. :DD Aslında daha sonra biraz dinlenip yazacaktım ama sizi bekletmek istemedim. :))

 Tekrar çok özür dilerim size bir duyuru yapmadığım için. Yorumlarınızı da okudum ve sevindim.. hala bu bölümü bekleyenlerin olduğu için. Tabi kızanlar da var.. oyun oynadığımı falan düşünen. Ama tabi sizde haklısınız. 

Şimdiye kadar herkes bıraktığımı düşünüp hikayeyi okuma listesinden çıkarmıştır diye düşünüyordum.. Zaten böyle düşündüğüm için yazmaya bile devam etmemeyi düşünüyordum.   Neyse ben uzatmadan o kadar zaman beklediğiniz bölüme geçeyim. İnşallah beklediğinize değer bir bölümdür. İyi okumalaaar.:)


**

"Bu da ne demek şimdi?" diyerek kaldım olduğum yerde. Kaşlarım havaya kalkık ona bakarken birkaç adım ötemde saçlarını karıştırarak düşünüyordu. 

"Ne ne demek?"

"Ben gidersem sen tek başına kalırsında ne demek?"

"Ben gidersem sen tek başına kalırsın demek."

"İnanmıyorum ciddi misin?" diyerek güldüm kendi kendime "Dalga geçme bunu kastetmediğimi biliyorsun."

Nefesini dışarı üfleyip çıkan sıcak dumanı izledi bir süre. Ve gözlerini ayırmadan devam etti.

"Baksana sen çok soru soruyorsun."

Aramızda ki mesafeyi kapatıp yanına ilerledim ve onu taklit ederek kocaman üfleyip ağzımdan çıkan sıcaklığı gözlerimle seyre daldım.

"Baksana hiçbirine cevap vermiyorsun."

Gözlerini devirdi. Eskiden olduğu hibi. Çok içten bir devirişti bu. Ne zamandır görmediğim bir şekilde.

"Başımı ağrıtıyorsun baş belası. Ayrıca taklidimi yapmayı kes." dedi gözlerini kısarak.

Gülümsedim. "Hoşuma gidiyor"  

Suratsızca "Ama benim gitmiyor" dedi ve arabasına doğru yürümeye başladı. 

"Biliyor musun hiç yalan söylemeyi beceremiyorsun!" diye çığrındım arkasından.

Arabasının kilidini açtıktan sonra saçlarını savuran rüzgara oflayıp onları eliyle düzeltti ve yeniden kafasını çevirdi.

"Biliyor musun hiç şeker olmayı beceremiyorsun."

"Taklidimi yapmayı kes." dedim bu kez.

Kaşları ilk önce çatılmış olsa da sonradan hafifçe bir tebessüm belirdi yüzünde. 

"Bak yeterince dondum tamam mi? Hadi şu taklitçilik oyununu daha sonra oynarsın." dedi ve kapısını açarak bindi.

Odun işte ya! Bıraktı beni şuracıkta. Düşüncesiz işte. Saatime bakıp otobüse yetişebilir miyim diye düşünürken arabasını önümde durdurdu.

"Binmeyi düşünmüyor musun? Bekleteceksen çeker giderim ona göre."

Yeniden koca koca gülümseyişlerime bürünüp yanına oturuverdim. Söylediğim tüm sözler için üzgünüm.

Saçma sapan bir aşk .Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin