4.gün : Düğün & Düğüm

28 7 4
                                    

Hayat belirsizlikler çemberinde ilerlemeye benzer. Bir adım atarsın sonra bir tane daha ve her adım sana hiç beklemediğin şeyleri verir. Evet her adımında yeni şeyler alırsın ama kendinden bir şeyleri de feda edersin.
Öyle ya bir şeyin yenisini alabilmek için önce eskiyi yok etmiyor muyuz hepimiz?...

Ben bu gün üzerimde bembeyaz hayallerimde bile düşleyemeyeceğim kadar güzel bir gelinliğin içinde bakıyorum aynada ki aksime. Julia! Julia diyorlar bana. Çünkü ben bu gelinliğe, bu eve, ve...
... Ve Sinan'ın koynuna Julia olarak giriyorum. Çünkü Ceren değilim ben artık. Çünkü Ceren o saf hayaller kuran kız. Bense akla gelmeyecek kadar haince bir planla çocukluk aşkımı kandırıyorum. Ama mecburum değil mi?

Benim çok canım yandı. Ben daha bir adım atamadan bir çok şeyi kaybettim. Suçum yoktu. Masumdum ben de. Onlara zarar vermemiştim. Benim de hayatlarını mafettikleri diğer insanlarında hiç suçu yoktu. O yüzden Sinan için kalbimin içindeki o minicik noktanın titreşip harekete geçmesine izin veremezdim. Çünkü bu sadece benim değil hayatı çalınan bir çok insanın intikamıydı. Dahası Sinan artık tanıdığım o masum çocuk da değildi.

Derin ve titrek bir nefes verirken elbisemin eteklerini düzelttim. Gönül isterdi ki bu gün sevdiğim adamla Ceren olarak evleneyim. Gönül isterdi ki bu gün annem gelsin yaşlı gözlerle benim göz yaşımı silsin, babam gelsin kırmızı kuşağı belime dolasın kardeşlerim benimle dalga geçsin... Gönül isterdi ki her kızın en mutlu günü olan o gün benim ölüm günüm olmasın...

Ama bunlar sadece boş birer hayaldi işte...

Derin bir nefes daha aldım. Akmak için gözlerime hücum eden yaşları ellerimle rüzgar yaparak geri gönderdim. Güçlü olmak zorundaydım. Başka çare yoktu ki.

Masanın üzerinde duran çiçek buketini elime alarak odanın kapısını açtım ve dışarı bir adım attım. Sinan hemen merdivenin başında beni bekliyordu. Her şeyin gerçek olduğuna inanarak bana öyle bir bakıyordu ki... Sinan'ın bir polisi gözünü kırpmadan vurduğunu görmesem bu adam aşık diyebilirdim.
Ama hayır Sinan aşık olacak kadar temiz değildi.

Yavaşça yanına ilerledim. Elimi tutarak üzerine hafif bir öpücük kondurdu. Sonra koluna girmem için kolunu uzattı. Bende koluna girdim. Yavaşça bana eğilerek,
-Çok güzel olmuşsun. Dedi. gülümsemekle yetindim. Sanki sevdiği adamın iltifatından utanan bir genç kız gibi.

Yavaşça merdivenlerden indik ve bahçeye çıktık. Her yer ışıl ışıl aydınlatılmış bir sürü konuk çağırılmıştı düğün için. Biz beyaz halının üzerinde nikah masasına doğru yürürken alkışlar eşlik etti bize.
Gözüm kenarda bana cesaret verircesine gülümseyen Ceyhun'a kaydı. Bir baba rolünü gerçekten iyi kaldırabiliyordu. Sinan ve ben nihayet masaya oturduğumuzda konuklar da alkışlamayı kesti. Kenan sahte babamla hararetli hararetli konuşurken önce nikah memuru geldi ve tam yanımda ki sandalyeye oturdu. Sonra önündeki mikrofona,
-Lütfen şahitlerimizi alalım. Dedi. Bu tanıdık  sesi duymak gülümsememe neden olurken başımı kaldırarak Duru'ya baktım. Tek gözünü kırparak gülümsedi.

Şahitler geldikten ve bana ölüm gibi gelen klasik nikah sözleri söylendikten sonra, bir hakimin bile sahte olduğunu anlamakta zorlanacağı kadar gerçek görünen nikah cüzdanını aldım elime. Ve sanki çok mutluymuşum gibi havaya kaldırarak salladım. Anında alkışlar esir aldı tüm bahçeyi.

Sonrası çok hızlı geçti ilk dans, kokteyl, misafirlerle ilgilenme ve bir kaç formalite dans gösterisi sonrasında Sinan ve ben odamıza gönderildik. Bu sırada Ceyhun ve Kenan'ın ortalarda görünmediğini fark ettim. Belki de çoktan iş konuşmak için bir kenara çekilmişlerdi. Şimdi sıra benim bu ilk gece şeysinden kurtulmamdaydı.

KELEBEĞİN ÖLÜMÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin