Sorgu Odası

17 5 8
                                    

Deponun önünde omzuma sarılmış bir battaniye ile ambulansta otururken çoktan gün doğmaya başlamıştı. Hemen karşımda Sinan oturuyordu. Bana güvenmesini söyeldiğimden beri hiç konuşmamıştı.

Ajanlar etkisiz hale getirdikleri adamları üste götürürken, Serra peşinde bir sürü ajan koruma ile hastaneye gitmek üzere yola çıkmıştı. Benim ekibimse depoyu aramakla meşkuldü şu an.

-Ceren? Sinanın sesi ile tekrar ona döndüm.
-Efendim?
-Teşekkür ederim. Dedi. Gülümsedim.
-Bana güvendiğin için asıl ben teşekkür ederim.
-Ama bişey kafamı çok kurcalıyor.
-Nedir?
-Ellerini çok daha önceden çözdün. İlk başta depoya sadece Serra ve iki adam girdi. Serradan silahı alıp üçünü de etkisiz hale getirebilirdin. Sonra diğer adamları haklaman da zor değildi. Bunları yapabilecek kadar güçlü ve zekisin. Dahası bu tür zor durumlardan kurtulmak için yıllarca eğitim aldın. Peki neden yapmadın?Serrayı kurtarmak için neden hayatını tehlikeye atarak bekledin? Diye sordu.
-Haklısın yapabilirdim. Belki o zaman tüm ekibimin ve kuruluşun gözünde korkusuz bir kahraman olurdum. Dedim. Sonra histerik bir kahkaha atıp devam ettim.
-Ama söylesene gerçekten kahraman olurmuydum o zaman, Sen hiç masumları öldüren kahraman gördünmü? O olsa olsa katil olur.
-Anlamıyorum.
-Pekala söyle anlatıyım. Diyelim ki dediğini yaptım. Bir!!! Serra şu an ölmüş olurdu. Oysa o kurtulmayı en çok isteyendi aramızda. Serra ölseydi sen kendini de beni de asla affetmez ve bir yaşayan ölüye dönüşürdün. Bu durumda bende iki masumu öldürdüğüm için kendimi affedemezdim ve içimdeki küçük kız intihar ederdi. Etti mi sana 3 masum can. İki!!! İşin öbür yanında elimizde bir şeyleri öğrenebileceğimiz bir dünya adam olmazdı. Oysa şu an 30 adam sorgulanmak üzere üste götürülüyor. Dedim ve omuzlarımı silktim.
-Tabi bir de anneni bulmaya bu kadar yaklaşmamış olurduk. Diye devam ettim.

Bir süre sessiz kaldı sonra derin bir nefes alarak,
-Sana neden aşık olduğumu bir kez daha hatırlattığın için teşekkür ederim. Dedi. Yanaklarım anında kızarırken gözlerimi irice açtım. Bakışlarımı hızla ondan kaçırdım. Bunları bu kadar kolay söylememeliydi.
-Sen hayran olunası bir kadınsın.
Yüzüne bile bakmadım. Cevap da vermedim. O da çok üstelemedi.

Bu sırada Ateş yanımıza geldi.
Önce Sinana çatık kaşlarla baktı. Sonra bana döndü.
-Depo temiz. Evde temizdi. Belli ki baştan beri bizimle oynamışlar. Amaçları Sinanı kaçırmak ve seni öldürmekti diye düşünüyoruz. Adamlar çoktan sorguya alınmıştır. Az kaldı Ceren. Çok az. Dedi. Sonra derin bir nefes alarak devam etti.
-Bir de şu yanındakine söyle. Bir daha elini arabama sürmesin.

İstemsizce kahkaha atarken başımı salladım.
-Tamam. Şimdi artık üstte gidebilirmiyiz. Sorguya bizzat girmek istiyorum. Ayrıca herkese söyle Serra ile yanlızca ben konuşucam. Dedim.
Başını salladı. Ancak hala yandan yandan sinirle Sinan'a bakıyordu.
Ve ben gülmemek için kendimi çok zor tutuyordum.

__________________

Elimi ensemden geçirerek derin bir nefes aldım.
- Ya sabır! Diye mırıldandım. Bir saattir karşımdaki adamı konuşturmaya çalışıyordum. Ama nuh diyor peygamber demiyordu.
-Bak tekrar söylüyorum. Bu işin kurtuluşu yok. Yanıcaksın. Ne biliyorsan anlat artık.
-Bilmiyorum bir şey.
- Sen beni delirtecek misin? Ne demek bilmiyorum!!
-....
-Pekala. Anladım. Dedim dişlerimi sıkarak gülümsemeye çalışırken. Daha fazla dayanabileceğimi düşünmüyordum. Bunu o istemişti. Masanın üzerinde ki su bardağını elime aldım. Diğer elimle adamın yanaklarını sıkarak ağzını açmasını sağladım ve bardaktaki suyu ağızına boşalttım. Öksürerek tüküren adam çoktan suyun bir kısmını yutmuştu.
-O halde oyunu sizin anladığınız şekilde oynayalım. Dedim tehlikeli bir sırıtışla.
-Ben bişey bilmiyorum. Kaşlarımı yukarı kaldırdım.
-Peki. O halde sana yazık oldu. Biraz önce içtiğin zehir yanlızca bende ki panzehir ile yok olabilirdi ama bana bilgi vermeyecek bir adam işimi yaramaz. Pamzehiri sana harçamaya gerek yok. Dedim ve arkamı dönüp kapıya doğru ilerledim.
-Ne zehiri? Korkuyla bağıran adam durmama neden oldu. Ona dönmeden,
-Patronunun bana içirdiği zehiri kullanarak biraz daha etkili bir hale getirmiş olabiliriz. Dur neydi 72 saat mi? Ah pardon senin için 30 dakikaydı. Dedim sahte bir üzgünlükle. Sonra yavaşca ona döndüm.
Dudaklarımı büzerek,
-Yazık oldu. Dedim. Ve ekledim.
-5 dakika sonra acıyla kıvranmak, 10.dakikada iç organlarının eridiğini hissetmek, 15. Dakikada burnundan ve de gözlerinden kan gelmesi, 20. Dakikada kan kusmak ve kendi kanında boğulduğunu hissetmek, 25. Dakikada kemiklerinin çat diye kırılması, zaman dolduğunda ise acılar içinde ölmek... Zor olucaktır yani.
-Yalan, yalan söylüyorsun!
-Öyle mi? Deneyip görelim mi?
Korkuyla yutkunan adam benden başka heryere bakarken nefes almakta güçlük çekiyor olmalı ki boğazında ki gömleğin yakalarını çekiştirip duruyordu.
-Bak belirtiler başladı bile. Terliyorsun dimi? Nefes almaktada zorlanıyorsundur şimdi. Suyun içine zehir katmakla çok doğru bişey yapmışım. Dedim dalga geçerek.
-Panzehiri ver! Diye kükredi.
-Panzehir mi istiyorsun? Bana bilgileri ver. Ama sen bilmiyordun dimi? Böyle biri işime yaramaz. Dedim ve tekrar arkamı döndüm.

KELEBEĞİN ÖLÜMÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin